• komedi turundeki 5 perdelik shakespeare oyunu.
    (bkz: the merry wives of windsor)
  • dün gece itibari ile sabancı üniversitesi gösteri merkezi'nde suoyuncuları tarafından güzel bir şekilde oynanmış oyundur.
  • söylemeye dilim varmıyor, ama shakespeare'in vasat oyunlarından biridir. üstelik falstaff'lı bir oyundur.
    shakespeare bu oyunu biraz da falstaff'ın popülerliğinden ötürü "teşvik"le yazdığı için olabilir.
  • william shakespeare tarafından yazılmış bir tiyatro oyunudur.

    beş perdeden oluşan oyun, komedi türünde yazılmıştır fakat shakespeare’in de içinde bulunduğu ı. elizabeth döneminde ki sınıfsal sorunları kendi üslubuyla ele almıştır ama eseri yazdığı tarih konusunda net bir zaman belirtilemiyor, sadece 17. yüzyıl başları olduğuna dair hem fikirler, net olmasa da…

    eser de, birçok tema bulunmaktadır yani aşk, ihtiras, kıskançlık, intikam, mal mülk hırsı, sınıfsal mücadele gibi birçok kavram ele alınmıştır. ele alınırken de, shakespeare’in inceden yerleştirmelerini, göndermelerini ve bunun yanı sıra belli ölçülerde cinselliği de kullanarak ayrıntılara önem verilmiş bir eser olduğunu fark edebiliyoruz. komedi kısmından bahsetmiştim ama komedi kısmı nerede diye de sorabilirsiniz; işte tam da burada. yani, sınıfsal ayrılığın getirdiği durum, komedi malzemesi sağlamaktadır.

    bütün bunlara rağmen, acele bir şekilde hazırlanılmış izlenimi vermesi gibi bazı unsurlardan dolayı diğer eserlerine göre biraz daha etkili bir sonuç çıkmıştır.

    ayrıca, otto nicolai tarafından hazırlanmış bir opera sahnesi vardır ama yanılmıyorsam türevleri de mevcuttur. diğerlerinin isimlerini hatırlayamadım…

    ingilizce adı the merry wives of windsor.

    (bkz: william shakespeare)
    (bkz: otto nicolai)

    opera uvertürünü (giriş parçasını) dinlemek isteyenler için;
    https://www.youtube.com/watch?v=qjnjboon3s4
  • sırf doktor caius için tekrar tekrar okunulası shakespeare oyunu.
    "yeminle."
  • shakespeare'in -maalesef- kıyıda köşede kalmış, oynanmak için pek de tercih edilmeyen komedyalarından biridir. çünkü günümüzden bakıldığında çok da komik bir metin değildir; nedeni bu.

    2018-2019 sezonunda antalya devlet tiyatrosu tarafından sahnelenmektedir.

    oyun metnini tartışacak bir zemin yok, adam yazmış. kuralına uygun. yazar da yanımızda değil. nesini tartışacağız? sağ olsun. bize bu metni bahşetmiş.

    gelelim antalya dt ekibine ve rejisine.....
    başrolde selim bayraktar var. adam doğuştan yetenek. sahnede de öyle eğleniyor ki... seyircilere poz kesmese daha da güzel olacak. "bakın ben iyi oyuncuyum, bu da meziyetlerim" havası hakim. keşke yapmasa. henüz olgunlaşmadığını anlıyoruz maalesef. burayı okuyorsa demek istediğim şeyi o anlar. "replikler arasında seyirciyi kesme abi. seyirci zaten seni izliyor ve yeteneğinin farkında. yanındaki 10 küsur oyuncu arasında ışıl ışıl parlıyorsun. sen oyununu oyna. boş ver göze girmeyiver. anladın sen beni. kıps."

    oyunun özellikle ilk perdesi ve ilk 40 dakikası, oyuncular kendi arasında goygoy yapıyor gibi. hikayeyi seyirci anlamıyor. çok insan ilk perdeden sonra çıkar haberiniz olsun. oyunun hikayesi anlaşılmıyor sizin goygoy yapmanızdan. üstelik yaptığınız goygoy çok yerel. siz ve çevreniz mutlu olur. bir de tanıdıklarınız ve belki antalya seyircisi. biz ankara seyircisi olarak goygoylarınızı anlamıyoruz. çok normal değil mi? yönetmen bu kadar mı başıboş bırakıyor sizi? kafanıza göre takılıp laflaşıyorsunuz sahnede?.... sahne metnine müdahale ediyorsunuz! büyük lüks. biz ankara turnenizde çoğu goygoyu anlamadık haberiniz olsun. ayrıca, neden anlamak zorunda olalım?

    maalesef şunu dedik:
    "galiba oyuncular kendi arasında bir oyun çıkarmış." otoritesiz, oyunu yöneten kimse yok, herkes kafasına göre takılıyor, herkes seyirciyi güldürmeye çalışıyor. bunlar bir araya gelince üzülerek söylüyorum çirkin gözüküyor...... hadi selim bayraktar kotarıyor ya diğerleri?

    kürşat isimli oyuncu, oyunun başında oynadığı karakterde bir tik yapıyor. yüz, göz oynatma gibi bir tik. o tiki unutuyor, bir daha yapmıyor. bir de fransız bir karakteri oynuyor ama orada da cümleler kürt şivesi gibi ağzından dökülüyor. "nasıl oluyor yahu" diyorsunuz öylece bakakalıyorsunuz... "öyle iyi oynuyorum ki seyirci bakakalıyor diye düşünmez umarım. sahnede kontrolsüz hareket ediyorsun kardeşim. yeteneklisin ama kimse sana "aga buralar olmuyor" dememiş. muhtemelen kafana göre takılıyorsun ve üzülerek söylüyorum kötü gözüküyor. fransız şiven olmuyor. diğer roldeki tutumun, yaptıkların birbiriyle uymuyor. kimse sana bunun olmadığını söylemiyor mu?

    başıboş bir oyun olmuş maalesef. selim bayraktar'a mahkum... o iyi oynarsa oyun iyi.

    oktay gözpınar eski antalya dt müdürü. hep aynı şeyi oynar. neyi oynadığını ben de anlamadım. ama o ısrarla aynı şeyi/karakteri oynar. başka bir şey yarattığını görmedim. ritm duygusu zayıf. ekiple birlikte yaptığı her hareket ekibi bilerek bozmaya yönelikmiş gibi... üzülerek izledim.

    sedat mayadağ... 10 yıl önce antalya dt'de izledik kendisini. hala aynı... kendisi memur-oyuncu tanımının lugattaki hali. hep aynı. sabah 8 akşam 5 çalışan memur kadar memur oyunculuğu...

    evet bu oyunun gülen yüzü selim bayraktar. rejisör berbat ve maalesef kötü. resmen demişler ki selim bayraktar varken sen burada oyun mu yönetebilirsin? selim alıyor eline sazı, oynuyor. ne rejisör kalıyor ne dramaturg. selametle. hörmetler.
  • antalya devlet tiyatrosunun 18-19 sezonunda oynadığı oyunlardan birisidir.

    oyunun genel hatları itibariyle metninin %60 lık bir kısmına sadık kalındığını söylemek sanırım doğru olur. geriye kalan %40 lık kısmın gerek başrol selim bey ve diğer değerli oyuncuların güncel ve iç dialoglarıyla zenginleştirilmiş esprilerden oluştuğunu söylemek sanırım yersiz olmaz. bu süreçte oyunun bazı noktaları sizi izlediğiniz oyunun zaman zaman shakespeare'e ait olduğu düşüncesinden biraz olsun uzaklaştırsada, aslında bunun 21 yüzyılda ne denli gerekli olduğunu kavrayabiliyorsunuz. teknolojinin ve insan algısının tamamen tüketime dayalı olduğu bazı toplumlarda sanata verilen değerden ziyade vâr olan koşulların bireyi ne kadar memnun edebildiği daha önemlidir. özelliklede bizim gibi siyasi otoritenin sanat'a gerekli özeni ve desteği göstermediği ülkelerde.. sanat, kendisine değil, onu hayatta tutabilecek tek kaynak olan bireye yönelmektedir. ve şayet kült bir seyirci topluluğuna hizmet vermiyorsanız, bir noktada vâr olabilmek içinde bunu yapmanız gerekir. konu maddiyat ve imkanlar olduğunda ne yazık ki sanat sanat için yapılamıyor.işte bu nedenle sanat yönetmeninin de bu oyuna neden %40 lık bir paydada müdahale edilmesine karşı çıkmadığını, oyunun daha farklı bir yöne doğru kaydığını anlamak 'kendi açımdan' mantıklı olmuştur. 17 inci yüzyılda yazılan bir metnin, yazarı her kim olursa olsun, değer yargıları ve toplumunun espri anlayışı 21 inci yüzyılda yaşayan toplumlarca anlaşılması ve hazmedilmesi belki de güncel kitle için çok keyifli olmayacaktır. bu iki noktadan yola çıkarak ve başrol oyuncusununda yeteneklerinden sonuna kadar faydalanarak daha "özgün" bir oyun çıkarması antalya devlet tiyatrosunun yaptığı en akıllıca hamledir.bu başarısından dolayı alpay beyi ve sanat yönetmenini kutlarım. çünkü ülkenin bu bölgesindeki kitle, sanatı bir aktivite olarak görür, bir vâroluş amacı olarak değil.

    oyunculuklara gelindiğinde; başrol selim bey için bir şey söylemek yersiz olur diye düşünüyorum. benim kelimelerim onun değerini biçimlemek için oldukça sığ kalır.

    fakat kürşat bey'i zümrüdüanka oyununda da izlemiştim. oldukça yetenekli ve gelecek vâdeden bir oyuncu. bir fransızca öğretmeni olarak zaman zaman yaptığı aksanda kusurlar görsemde bu ufak nüanslar onun başarılı oyunculuğunu gölgelemeye yetecek noktalar değiller. işine hakim ve kaliteli bir oyuncu.

    bir de şükrü bey var ki bu oyunda en çok dikkatimi çeken kişilerden birisi de odur.oyunculuğunu pek başarılı buldum ve başarılarının devamını dilerim.

    son olarak oyun seyirci potansiyeli yüksek ve keyifli bir oyun.
  • ankara dt'nin ''klasikler haftası'' organizasyonu kapsamında stüdyo sahne'de izleme olanağı bulduğumuz antalya dt oyunu.
    shakespeare'e ait bir eserden uyarlama olmakla birlikte oyunun shakespeare oyunu olduğunu yalnızca kostümlerden ve bazı diyaloglardan anlayabiliyoruz zira oyun olabildiğince güncellenmiş ve yerel esprilerle deneysel bir yerli oyun formatına sokulmuş.
    oyuncuların sık sık sahneyi keserek birbirlerine gerçek isimleriyle hitap etmeleri ve laf sokmaları oyunu müthiş eğlenceli hale sokmuş. hele de selim bayraktar gibi harika bir oyuncunun liderliği oyunu unutulmaz bir oyun haline getirmiş.
    kadın ağırlıklı bir oyun olduğu algısına sahip oyunda 11 erkek oyuncu çeşitli kılıklara bürünerek sergiledikleri muhteşem performansla mest ediyor. tabii bu mest olmada cehennemî sıcaklığıyla stüdyo sahne'nin de etkisini göz ardı etmeyelim.
    izleyecek olanlara tavsiyem, oyunun konusuna odaklanıp, kim kimdi, hangi karakter neyi temsil ediyor, metafor, gönderme, vs ile zihninizi yormayın. sadece sahneye odaklanın, coşkulu ve yüksek enerjili performansın tadını çıkarın. klasik bir oyundan alınması gereken edebi lezzet beklentisiyle giderseniz hayal kırıklığı yaşatabilir. klasik bir oyunu piç etmişler filan diye de kızmayın zira hakikaten güzel olmuş.
    link
hesabın var mı? giriş yap