• 1926 yapımı, başrollerini juliette compton ve wyndham standing'in paylaştığı, thomas bentley'in yönetmenliğini yaptığı dram türündeki film*.
  • aynı zamanda 1934 yapımı, başrollerini virginia cherrill ve mona maris'in oynadığı, yönetmenliğini lois weber'in yaptığı dram türündeki filmdir.
  • 1949 yapımı, başrollerini james cagney ve virginia mayo'nun oynadığı, yönetmenliğinde roul walsh'ın bulunduğu film noir ve dram türündeki filmdir.
  • madonna ablamızın 86 çıkışlı true blue albümünden hoş bir çalışması. şarkının içinde bikaç tane conversation duyarız, galiba yukarıdaki entirilerde girilen filmlerin bir tanesinden. soundtrack olur o zaman bu.
  • raoul walsh'un en bilinen filmlerindendir. nevrotik, anne takıntılı gangster james cagney, annesinin ölümünü haber aldığı hapishane sahnesi gibi sahnelerde coşmuştur, perdeye müthiş gergin bir elektrik yaymaktadır.
  • raoul walsh kimdir ne yapmıştır bilmeyenlere, film nuarım diye piyasaya çıkan bir dolu filmi birbirine iliştirilmiş gölgeli kareler haline sokup anneee bittiii aczine, bir çocuk masumiyetine indirgeyen sinema olayı. ana kuzusu bir ganster, firarlı hapis, köstebekler, tren soygunu, petrol tesisinde patlayan silahlar falan, hepsi bu filmde.
  • müthiş senaryosu, hızlı kurgusu ve james cagney'in oyunculuğuyla yılının çok ötesindeki film. james cagney abartılı oyunculuğuyla yeni bir çığır açmıştır. hala en iyi gangster filmlerinden biri olarak gösterilir.
  • öncelikle bu filmin çekilmiş gelmiş geçmiş en iyi gangster filmi olduğu üzerinde durmak isterim. suç filmleri bazında kilometre taşı diyeceğim az kalacak. çünkü zamanının da ötesinde yer alan bir film. günümüzde yeniden yapılmak istense herhalde sadece kostümler üzerinde oynanabilir ama o fötr şapkalar da hafif eğik değilken kafada o film olmaz zaten. neresinden ele alayım; hitchcockvari anne saplantılı çete liderinden mi, hapishaneden kaçış sahnesinden mi, arabalara monte edilen sinyal vericiler mi, polisin çete içine sızdırdığı muhbir mi ya da amerika’nın o zamanlarda dahi mabedimdir deyip taptığı petrol tesislerinde neticelenen görkemli final sahnesi mi. aşk, ihtiras, gözyaşı hepsi var. tüm bunların ötesinde 40’lar için oldukça soğukkanlı bir katil var. james cagney performansıyla nefes kesiyor cidden. şimdikiler gibi ağzı konuşmuyor. silahı konuşturuyor ki bu baya gerici bi atmosfer yaratıyor ne zaman kime patlayacak diye bekliyor izleyen. coppola, scorsese ve palma gibi yönetmenler için gogol'un paltosu minvali bir anlam taşıdığı çok açık ortada.
  • çok sağlam bir gangster filmidir. siyah beyaz ve/veya eski bir film olduğu için izlemeyenler çok şey kaybediyorlar. şimdilerin gangster film ve dizilerinde olan her şeyi içinde barındırıyor. iki saat gibi uzun bir süreye sahip olsa da bu sürenin hakkını veriyor film ve hiçbir gereksiz sahneye yer vermeyerek bir başyapıt olup çıkıyor. filmde göze batacak hiçbir şey bulamadım. belki vardır, ben göremedim. derinlikli karakterlerden soygun sahnelerine, kaçış sahnelerinden köstebekliğe, famme fatale bir karakterden aşk, ihanet, hırs, açgözlülük, anne sevgisi gibi temalara kadar her şeyi içinde barındırıyor film. yeri geliyor bir soygun filmi oluyor. yeri geliyor bir hapishane filmi. yeri geliyor bir hapishaneden firar, bir intikam, tekrar bir soygun filmi oluyor. yani bir gangster filminden ne istenirse içinde barındırıyor. james cagney'nin harika performansı ise filmi daha da öteye taşıyor. kendisinin canlandırdığı karakter de epey başarılı bir şekilde yazılıp çizilmiş. o da bu karakterde harikalar yaratıyor. özellikle finalde.
hesabın var mı? giriş yap