• filmekimi 2005de gösterilcek 2005 yılı izlanda - danimarka ortak yapımı bu filmin iksvda yer alan tanıtım yazısı;

    --- spoiler ---
    yönetmen: dagur kári
    oyuncular: jakob cedergren, tilly scott pedersen, nicolas bro

    danimarka-izlanda, 2005
    35 mm. / siyah-beyaz / 106’
    danca; ingilizce ve türkçe altyazılı

    4 salı 19.00
    6 perşembe 13.30
    cannes film festivali’nin “belirli bir bakış” bölümünde gösterilen tutunamayanlar, sorumsuz grafiti sanatçısı daniel, en az onun kadar umursamaz franc adında bir kız, dede yani roger, uykusuzluk çeken bir yargıç ve küçük bir fiat 500 hakkında bir öykü. albino noi / buzdan hayaller filminin yönetmeni dagur kári’den, kalıpların dışına çıkanları anlatan, dramatik öğeler de içeren hafif bir aşk hikâyesi ve alışılmışın dışında bir komedi. franc ve daniel, sorumluluktan ve bağlanmaktan alabildiğine kaçar, dede ise bütün kurallara uymak ister; bir yargıç, daniel’i duvarlara yazı yazmaktan suçlu bulur ama adliyeden çıkar çıkmaz, işini, ailesini, her şeyi geride bırakmaya karar verir. tutunamayanlar, dagur kári’nin bütün bildik öğelerini içeriyor: eğlenceli diyaloglar, alışılmadık bir mizah anlayışı ve bütün bunların yanında kahramanlarının duygusal dünyalarının derinlemesine bir incelemesi. filmin müziklerini, buzdan hayaller’in de müziklerini yapan dagur kári’nin kendi grubu slowblow bestelemiş.

    “aslında etrafımızda gördüğümüz belirli bir takım gençleri anlatmak istedik. hiçbir zaman sorumluluk almayan, topluma uyum göstermeyen ve toplumun hiçbir standardını karşılamayan kişiler bunlar: hiçbir eğitimi, hiçbir becerisi olmayan, zor tipler. toplumun gözünde umutsuz vakalar. zevk açısından bakıldığında ise olay değişiyor, çünkü bu çerçevede gayet sorumluluk sahibi insanlar. bu tiplerin nasıl büyüyüp sorumluluk sahibi yetişkinler olacaklarını, bir kravat takıp toplumla barışacaklarını hayal etmek bile zor.

    biçim açısından baktığımızda ise bu filmin, sinema dilinin hayat ve kayıtsızlık dolu olduğu ama aynı zamanda güçlü bir tarz anlayışının hakim olduğu o masum 60’lara bir saygı duruşu olmasını istedik. modern zamanı kucaklarken nostaljik kalabilmek istedik. siyah-beyaz çalışmak da bize günümüzde nostalji yapma imkânını verdi.” –dagur kári
    --- spoiler ---
  • danimarka dilinde ''yetişkin insanlar'' anlamına gelen kelime grubu.
  • bugün filmekiminde gösterilen ve sanırım herkesin salondan nasıl yani peki yargıc a ne oldu nidalarıyla ayrılmasına sebebiyet veren dagur kari filmi bir araba bir kadın , bir labratuar , ve sürekli kulaklıklarıyla dolaşan bir adam .
  • çok ama çok şeker, güzel vakit geçirmeye birebir, siyah beyaz çekilmiş lokum*** tadında film. genelde kuzey ülkelerinin filmlerinde görülen soğuk, kimi zaman anlamakta ve gülmekte zorlandığınız farklı espri anlayışından tamamen farklı, tiplerin çok ama çok şeker olduğu -genç, şaşkın, naif, tatlı&deli -, rahatlıkla empati kurarak anlamlandırdığınız film.
  • adı türkçe'ye tutunamayanlar diye, ingilizce'ye dark horse diye tercüme edilmiş film. (bkz: ne alaka) filmde en tav olduğum şey, charlie chaplin zamanına, siyah-beyaz sessiz filmlere yapılan göndermelerdi. futbol hakemi olmak için kendini parçalayan komik karakterin klişelikten uzaklaşmasını ve insanı bayıltmamasını sağlamak ancak böyle dahiyane ve şirin bir çözümle mümkün olabilirdi zaten.

    --- spoiler ---
    adamın kıza aşık olduğunu artık kabul edişinin anlatılışı da şahaneydi: adam arabayı kullanmaktadır. kadın şoför koltuğunun yanındaki koltukta uyumaktadır. adam kadına bakar, biz de bakarız. koskoca (bkz: uzun metraj) filmde sadece birkaç dakikalığına görüntü renklenir.. kızı renkli olarak izleriz. ne şirin bir anlatım diye düşünülür. kızın kızıl saçlı olması enteresandır.

    ayrıca, yargıçla esas oğlan arasındaki, film ilerledikçe ışık oyunlarıyla artırılan benzerlik de tesadüfi değildirkanımca.
    --- spoiler ---
  • charlie chaplin filmlerini özlediğimi bana hatırlatmış filmdir. kilo fazlası olan arkadaşın tespitleri, arkadaşlığı, aşkı, hakemliği bolca güldürmüştür. çekimler beğenilmiştir. renksiz olmasına inat renkli* bir filmdir.

    --- spoiler ---
    o sırada her ne yapıyorsam, yargı sahnesinde yargıcı görmeyen zavallı ben, filmin diğer yarısı boyunca "hayatını izliyorum da, bu adam da kim böyle?" diye bağlantı kurmaya çalıştım, tabi ellerim bomboş kaldım*. saolsun bir arkadaş film çıkışı "yargıçtı o" diyerek aydınlattı bendenizi, derdime derman oldu. başrol adamımızla paralellikleri ve bir üst versiyonu olduğu varsayımım en azından bir anlam* kazandı.
    --- spoiler ---
  • filme bu "tutunamayanlar" ismini verene sormak isterim, neden? diye...
    genç çocuk mu, intihar eden selim ışık olmalıydı? yargıç, salon salamanjeden kaçan turgut muydu yoksa? nedeeeeen?
    luuuuuzııırr ın başka bir karşılığı yok mudur da bu "tutunamayan" sözcüğü bu kadar in olmuştur son zamanlarda.

    bence, aslında yargıç, nasıl olduğunu açıklayamayacağım bir şekilde, esas oğlanımızdı. yıllar sonra, ne yapıyorum ben yaaaa demişti ve evi terk etmişti. geride bıraktıklarının da bu durumda, kendisini bir şeyler çalarken görüntüleyen güvenlik kamerasına el sallarken izlemek zorunda kalan karısı franc ile, son sahnede arabanın arka koltuğunda gördüğümüz ve büyüyüp de doğumgününde, babasının marifeti ile partiye gelen arkadaşlarına, tadı kötü?? meyve suyu ikram eden kızı olmalı.

    o zaman derim ki, tamamdır, bu adam ne yapsa da olmamıştır, koca hakim olmuştur o yaştan sonra, gene de hayata yaranamamıştır.
    hem sonra, can çıkar huy çıkmaz.
    karşısına bir dava yüzünden gelen alelade bir genç yüzünden, kendi gençliğini hatırlamıştır; belki de bizim görmediğimiz o gence kamu hizmeti görevi filan vermiştir, kendisine de vakti zamanında verildiği gibi...
    bütün film de adamın gençliği ile şimdisi arasında gidip gelir. havaalanındaki karşılaşma da hayali bir karşılaşmadır bu durumda tabii. kağıt delgeçi ortaklığını da unutmayalım.

    neden olmasın???
  • tüm tanımlardan, tamlamalardan münezzeh; adının önünde hiçbir sıfatın tutunamadığı, siyah ve beyaz ve dingin bir filmdir bu. ve aşk; hayatı renklendirmenin hala en eski ve garantili yoludur.
  • çok ince ve hoş bir film. özellikle disleksinin tam olarak ne olduğunu bilmeyen biri için ilk başta filmin en dumur sahnesinin doğru bir şekilde anlaşılamayacağı bir gerçek olsada anladıktan sonra bütünüyle hayran olduğunuz bir film. 2005 film ekiminin en iyilerinden.
hesabın var mı? giriş yap