*

  • rose ve bornova misketi beyazları 50 liralık fiyatları ile fiyat performans olarak çok iyi. yazın bol bol alınıp sıcak yaz akşamlarını kurtarır.
  • her şeyden önemlisi vegan şaraplar yapıyorlarmış. uzun zamandır denemek istiyordum ve şu an çok şaşkınım. gerçekten bayıldım.
  • sonnet 66 cabarnet sauvignon, merlot ve şiraz kupaj şarabı gayet başarılı olan şarap üreticisi.
  • bornova misketi harika bir beyaz şarap bence. hatta o kadar ki sonrasında aldığım beyaz şarabı (yanık ülke-cataratto) içmeyip döksem mi diye düşündürttü bana.

    ayrıca şarap isimleri shakespeare'ın sonelerindne gelmektedir. her şaraba ona uygun buldukları sonenin numarasını vermişler.
  • sonnet 5 bornova misketi ve sonnet 73 syrah clairet ile gönlümü çalan şarap üreticisi.
  • her şaraplari shakespear’in sonnet’lerinden biriyle eşleştirilmiş ve o sonnet’den bir kuple şaraba iliştirilen kartin uzerine yazilmis. urla bag yolunda en sevdigimiz butik sarap ureticisi oldu usca sarapcilik. sonnet 76 cabarnet sauvignon & merlot saraplari cok basarili.
  • urla'da olması lazım üretimhanelerinin ve ben kendimce isminin de zaten urla'dan geldiğini düşünüyorum. şöyle ki karı koca avukat olan sahiplerinin isimleri serpil ve can. urla kelimesinin ortasındaki sessiz harfler yerine kendi isimlerinin baş harflerini koymuşlar bence. kendileri de usca diye telaffuz ediyorlar zaten isimlerini. ben mesela uska diye okuyordum eskiden, benim cehaletimmiş.

    2012'den beri fransız usulü şato diye tabir edilen türde üretim yapılıyor ki bursa'daki yusta da böyledir. bu tanım; bağların, şaraphanenin etrafında olmasını ifade eder ve şarap kalitesi için bunun önemli olduğu vurgulanır. üzüm dalından koparıldığı anda fazla süre geçmeden işlenmeliymiş. ama bunun tada etkisini anlayıp anlatabilecek kadar anlamıyorum bu işten. başlıkta 2007'den beri denmiş keza o enteryde verilen linkte de 2007'den bahsediliyor ama serpil hanım kendisi mevcut üretimhanedeki ilk üretim yılını 2012 diye anlatıyordu izlediğim bir videoda. resmi siteleri budur.

    yanlışım yoksa senelik üretimleri 40 bin şişe kadarmış. şarapları, isimlerini shakespeare'ın sonelerinden almıştır. ben 1 2 3 diye gittiğini düşünmüştüm ama öyle değilmiş, çok daha klas bir hareket yapmışlar. shakespeare'ın 154 sonesinden üretilen şarabın tadına en uygun olduğunu düşündüklerini seçip o şaraba vermişler o soneyi.

    bunların bornova misketi üzümünden bir beyaz şarapları vardır ki içtiğim en iyi şarap diyorum hala. ismi; sone 5.

    şimdi shakespeare'in 5. sonesine bakalım;

    her gözün takıldığı o bir-içim-su yüzü
    özenle, incelikle yaratan şu saatler
    birer zalim olup da vurunca yaman gürzü
    o eşsiz güzellikten kalmaz hiçbir hoş eser.
    durmak bilmeyen zaman, yaz’ı söküp götürür,
    yok eder iğrenç kışın kucağına atarak;
    özsu, ayazda donar, sağlam yapraklar çürür:
    güzellik kar altında, her yöne çıplak, çorak.
    özsuyu çiçeklerden çekip almamışsa yaz,
    cam duvarlar içine kapatmamışsa onu,
    güzel göçüp gidince güzellikten iz kalmaz:
    gelir, kendisi gibi, anılarının sonu.
    özsuyu çekilmişse, kış gelince o çiçek
    kupkuru kalsa bile, tatlı özü sürecek.

    son iki mısra ile şarap arasında bağ kurmuşlar. tatlı, çiçeksi, fresh bir aroması var zaten bu şarabın da. ayrıca şarapların ismini aldığı sonelerin son iki dizesini de bir kartona yazıp o şarapların boyun kısmına asmışlar iplerle.

    edit: isimleri serpil hanım ve can beyin isimlerinden gelmemekle beraber büyük ve güzel bir tesadüf sonucu bunu da karşılamaktaymış. us akıl demek malumunuz. antik yunanca dayanan bir kelimeymiş usca ve okunuşu gerçekten de c ileymiş.
  • nihayet üretimhanelerine gitme ve orada şarap tatma fırsatı buldum. çok şık bir mekan yapmışlar, oturup bir şişe şarap için kitap okuyarak ya da arkadaşınızla sohbet ederek vakit geçirebilirsiniz. sakin, merkezden elbette oldukça uzak, doğanın içinde bir yer. bir 5 farklı şarabı tattığımız bir tadım menüsüne katıldık, zannediyorum ki 50 tl'ydi, arkadaşım ödediğinden tam hatırlamıyorum bunu. onun dışında kırmızı ve beyaz toplamda 7 8 kadar farklı şarapları mevcut. fiyatları 120 ile 300 arasında değişiyor. orada içmek isterseniz 20 30 tl kadar bir servis ücreti ekleniyor ama yazdığım fiyatlarda yine 20 30 tl'lik hatalarım olabilir çünkü ben para ödemedim mekanda.

    şarapalrının isimleri shakespear'ın sonelerinden geliyor ve bu isimler rastgele verilmemiş. şarap ile ilgili sonenin son iki dizesi arasında bir bağıntı kurulmuş. yalnız bir istisnası var; meşhur 66. sone (meşhur diyorum çünkü can yücel çevirisi ile bilinir.) mekanın sahiplerinden serpil hanım'ın özel ilgisine mazhar olduğundan bir kırmızı kupaj için kullanılmış. ben özellikle sormuştum bu sone ile şarap arasında nasıl bir bağ kurdunuz diye, o istisna, serpil hanım çok seviyor o soneyi o yüzden kullandık dediler. benim de sevdiğim bir sonedir, can yücel'i zaten ayrıca çok severim ve şiir çevirilerine de -bazılarınca çok eleştirilse de- bayılırım.

    ayrıca mekanda elbette sonelerin 2 farklı basımı mevcut. belki daha da vardır, biz oturduğumuz masanın yanındaki kitaplıkta gördük arkadaşımla. hatta ona da çevirinin nasıl farklı olabileceğini gösterme fırsatım oldu böylece. usca ile ilgili daha öcne bir entry yazdım bu başlığa ve adının nereden geldiğini de kendimce anlattım ama yanlış bildiğim yerler varmış ve bu ziyaretten sonra o düzeltmeyi de yaptım bu entryde; #124866270

    gidecekseniz mutlaka arayıp gidin, biz oradayken gelen birileri oldu ama servis ve tadım olayı kapanmıştı. sanıyorum 13.00 15.00 ve 17.00 diye aklıma kalmış tadım saatleri. biz toplamda 6 kişiydik tadımda.15 20 dakika sürüyor yaklaşık.
  • urlada bulunan şarap evlerinden biri. restoranttan ziyade aperatifli daha butik samimi ve genç bir mekan. şarap çeşitlerine shakespera'in sonnelerinin isimlerini vermesi ve altlarına iki dizelerini yazmaları çok yaratıcı, ilgi çekiciydi. kırmızı şarap sever olarak sonne66 ya bayıldım. cabernet-merlot-shrah üzümlerini içeriyor. mekana gelirken arkadaşım tarafından sonnet5 'bornova misket' övülerek anlatılmıştı. beyaz şarap fanı olmadığımdan bana pek hithap etmese de gerçekten sevilen imza ürünleriymiş. ve ellerinde her zaman mevcut olmuyormuş çok çabuk bittiğinden. mekanda tanıştığımız tatlı çifte de misketi övdükten sonra bize ısmarlamaları çok tatlı bir hatıra oldu. mekanda çalan fransız şarkıları, güneş, mavilik, önünüzdeki bağ ile adeta huzuru buluyorsunuz.

    ve arab, karamel ve ismini bilmediğim siyah büyük köpüş. mekanın ikonları. sizi ıssırırım.görsel

    sonnet 66'yı da ben paylaşıyım;

    vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
    değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
    değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
    değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
    değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
    o kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
    ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
    ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
    değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
    değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
    doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
    değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen'e
    vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
    seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
  • çok çok kıvamlı ve karakterli şarapları var
hesabın var mı? giriş yap