• übermenschin tam tersidir.
    alm. alt insan
  • (bkz: untertan)
  • türkçe karşılığının ulan ayi olması gereken kelime.

    edit : ırktan bağımsız ayı türü var . yani her ırktan çıkabiliyor buna kısaca ulan ayı diyoruz.
  • artık ne anlama geldiğini iyice kavradığım / kavrattırdıkları :/
  • froesosphere

    --- spoiler ---

    this is my track for the module303 webradio broadcast in memory of the late edgar froese.

    thank you for your inspiration, edgar.

    --- spoiler ---
  • belli bir milleti kapsamaz aslında, ilk faşik teorisyenler diyor ki alt insan her toplumda bir miktar bulunur. kendi açılarından haklılar.
  • alt insan demek. peki nedir alt insan? akademinin politik doğruculuk saçmalıklarını bir kenara bırakıp baktığımızda alt insan sayısının çok fazla olduğunu görürüz.

    alt insan fiziksel ve entellektüel kapasitesi düşük insandır. zeka seviyesi ve entellektüel bilgi kapasitesi düşüktür. eğitilemez ve geliştirilemez seviyede ki insandır. temel içgüdüleriyle yaşar ve ölür.

    insanlık ideallerimizin önünde ki engeldir. medeniyeti ve teknolojiyi daha da ilerletmemizin önünde ki engeldir alt insan kalabalığı. insanlığı daha yukarı çekmek istiyorsak ve insan kalitesini daha da arttırmak istiyorsak alt insanlardan kurtulmak gerekiyor.
  • untermensch (untermenş), yani alt insan. bu nietzsche’nin übermensch’inin bir anlamda zıttıdır. felsefi bir tanımdır fakat felsefe de temelini gerçek hayattan almaktadır.

    untermensch bana göre düşünemeyen insandır. düşünme sorgulama bilinci gelişmemiş insandır.

    untermensch’ten bahsedebilmek için diğer iki çeşit insandan da bahsetmeliyiz. çünkü ana hatlarıyla gruplandırırsak toplamda üç çeşit insan vardır. bunlardan ilki, sorgulayabilen ve düşünebilen insandır. önce bunu ele alalım.

    bu kişi gördüklerini sorgulayabilen, arkasında anlamlar arayan ve olayları kendi doğruları ile yargılayabilen kişidir. belli bir dur düşün hareket et mekanizması geliştirmiştir. örneğin gazetede gördüğü bir yazıyı kimin yazdığını, ne amaçla yazdığını düşünüp kendi değer yargılarına göre bunu süzgeçten geçirir. oldukça saçma komplo teorileriyle karşılaştığında bunu sorgular. olay burada bitmiştir. sonrasında ister araştırma yapsın ister birilerine sorsun, bir bilgi ile karşılaşmış ve bunu sorgulama ihtiyacı duymuştur. bilginin doğruluğunu kanıtlamanın önemi içindedir, yerleşmiştir. nefes alıp verme gibi yapar bunu. mantıklı olup olamayacağı ile ilgili içinde bir soru işareti doğmuştur bile o bilgi ile karşılaştığında. her şeye belli bir temkin ile yaklaşır. çünkü etrafındaki her şey anlamlandırılmak için orada beklemektedir ve o bilgileri süzgeçten geçirmeden doğruluğunu kanıtlamadan inanmaz.

    bunu tamamen günlük hayata yayabiliriz. televizyondaki reklamlarda tanıtılan ürünlere, haberlerde anlatılan doğruluğu şüpheli bilgilere, misal facebook’u açtığında önüne çıkan gönderilere veya kıraathanede konuşulan gündeme. hepsinde de görürüz ki sorgulayan ve düşünen insan hepsini sorgulayacak ve ancak kendini tatmin edecek bir delil ile karşılaştığında buna güvenecektir.

    yine de bunun delindiği noktalar vardır. küçüklüğünden öğrendiği değer yargıları onun peşini çok da bırakmaz. sonuçta o da bir topluluğun parçası olmalıdır. evet bu geniş bir topluluk değildir untermenschler gibi, fakat yalnız da olamaz. bir limite kadar sorgulayabilir. fakat bu bile onu önemli derecede marjinal yapmıştır.

    şimdi geliyoruz untermensch tanımına. ikinci çeşit insandır. yazımızın odağında bu birey vardır.

    untermensch nasıl bir eğitim almış olursa olsun, nasıl bir ailede yetişmiş olursa olsun, elindeki imkanlar ne olursa olsun sorgulama ve düşünme mekanizması gelişmemiştir. karşılaştığı bir bilgiyi sorgulamaz, çünkü onun yanlış olabileceği aklına hiçbir zaman gelmemiştir. bilgiyi paylaşan kaynak ve bilginin kendisi onun tarafındaysa, onun çevresi tarafından onaylandıysa onun için de doğru olacaktır otomatikman. birey olarak toplum içinde çok da bir önemi yoktur. sabah uyanır, işe gider, eve gelir, tv izler ve uyur. tabii ki de çoğu insan bunu böyle yapar fakat onun farkı bu süre zarfında bir birey olarak asla farkını ortaya koyamamasıdır. komşusuyla aynı müziği dinleyip aynı yemeği yapar, saç tarzından çocuğunun okuyacağı okula kadar çevredeki normale ayak uydurur. o, sahip olduğu toplumun bir kopyasıdır.

    merak etmez. asla merak etmez ve etmemiştir de. bir olayın aslının nasıl olduğunu anlamaya çalışmayı bırakın, çevresini anlamlandırma dürtüsü de hiç olmamıştır. en nihayetinde her şey oradadır; binalar, dağlar, kuşlar ve uçsuz bucaksız denizler. bunların bir anlamı yoktur onun için. üzerine düşünmez. çünkü bunlardan ve bilgiden sağlayacağı bir çıkar yoktur. bu çıkar maddi de olabilir, manevi de olabilir. belki masasına koyduğu bir bardak koladır, belki birkaç dakikalık kahkaha. fakat merakta bunları yani maddi ve manevi çıkarı bulamazsınız. o da bu yüzden merak etmez, merak faydasızdır onun için.

    oysa merak insanoğlunun serüveninde onu hep ileri taşımıştır. yeni gelişmeler hep merak eden insanlar sayesinde olmuştur. fakat bu insanlar toplasanız kaç kişidir ki tüm tarih boyunca? asla untermensch’ler kadar fazla değillerdir. gelişim ve bilim söz konusu olduğunda biz hep birkaç kişinin ismini biliriz. çünkü merak eden insan sayısı oldukça azdır. çünkü çoğunluk hep untermenschlerin olmuştur.

    devam edecek olursak, sosyal medyada gördüğü bir habere anında inanır. kesinlikle doğrudur. araştırma gereği hiçbir zaman duymaz. aynı şekilde siyasetçilere de bu denli içten inanır. hayatındaki her şey duygusal ve içgüdüsel temellere dayalıdır. akıl yürütmek yerine anlık tepkiler vardır onda. spontane gelişen kavga isteği, savaş isteği, nefret duygusu, sevgi duygusu, hayranlık duygusu ve benzeri. her şey anlıktır ve üzerinde oynanmaya da o kadar açıktır. en küçük yalan bilgi ile harekete geçirebilirsiniz onu. kendini önemsemeyecek ve toplumu için kendini feda edecektir. bunun toplumundaki bireyler için olması veya o toplumun başındaki lider için olması çok da farketmez. önemli olan uyum sağlamaktır.

    ne zaman ki normlarını benimsediği topluluk içinden birkaç sorgulayan olursa onları hemen bastırmak isteyecektir. çünkü daha önce sorgulayan biriyle karşılaşmamıştır. sorgulayan kişileri hep şeytani bir kötülükle tanımlamıştır. onlar onun değer yargılarına ve ait olduğu topluluğa hiç de saygı duymamaktadır. bu ona çok anlamsız gelmektedir. hayatını üzerine kurduğu normların biri tarafından reddedilmesi felakettir. çünkü onun için hayat demek mutluluk demek uyum sağlamaktan ibarettir. uyum sağlamayan kişi bu rahatlıktan bu mutluluktan vazgeçeceği için kesin altında bir iş vardır, bu da kötülükle açıklanır her seferinde.

    sorgulayan insan kötüdür. onu hiç anlayamaz, çünkü hiç sorgulamamıştır.

    sorgulayan insan ile untermenschlerin ilişkisine toplumsal düzeyde birçok örnek vermek mümkün. mesela ömer hayyam

    hayatında düşmanlarının önemli bir yeri vardır. birkaç düşmanı olmadan yaşayamaz. bu düşmanlar onu ayakta tutar. çünkü övünebileceği tek şey de budur, düşmanın karşısında olmak. bu yeri gelir bir siyasetçi olur. kendi topluluğuna zıt bir siyasetçiyse bu kişiyi düşman bellerler. düşman olduğu için de söylediği her şey terstir, yanlıştır ve kötüdür. ve bu düşmana karşı yapılacak her şey mübahtır.

    aynısını futbolda da yapar. burada düşmanımız karşı takım ve onun taraftarıdır. kendisi karşı takımın taraftarına saldırdığında bu onurlu ve dik bir duruştur. ne de olsa karşısındaki takımın taraftaları kötüdür ve bundan sonuna kadar emindir. emindir derken, hiç düşünmemiştir ki bunun üzerine. fakat aynı davranışı karşı takımın taraftarı da yaparsa bu kabul edilemez bir canilik ve kötülük olur. kendi takımı kazandığında müthiş bir başarıdır ve tamamen analarının ak sütü gibi helâldir. yenildiklerinde ise suç karşı tarafın veya “dış güçlerin”dir. hakem taraflı karar vermiştir, zemin kötüdür, hile yapılmıştır. zaten karşı takım da hep kötü olmuştur ve hep kötü kararlar vermiştir. taraftarları da kötüdür ya zaten, onlardan iyi adam çıkmaz denir. karşı takım olmasa eğer, bir düşman olmasa aslında harekete geçeceği uğruna bağıracağı bir takım da, bir amaç da olmayacaktır.

    bunu toplumlara, ülkelere, politikaya, insan ilişiklerine vb. uyguladığınızda göreceksiniz ki hepsine yaklaşım aynıdır.

    gün gelir untermensch’imiz için ölüm vakti yani hayatın sonu gelmiştir. doğduğu büyüdüğü mahallede ölecektir. yanında sevdikleri çocukları ve ait olduğu toplumun üyeleri. çok mutludur. sağladığı uyum ile her şeyi doğru yapmıştır. hiçbir pişmanlığı veya acabası yoktur. zaten hiçbir zaman yaşam üzerine çok da düşünmemiştir. bilim gereksizdir sonuçta onun için. venüs’te ne olmuş, bilim insanları yeni neyi keşfetmiş, aslında bir sorunun cevabı neymiş. bunlar önemsizdir onun için. çünkü merak etmez, öğrenmek istemez. onun umurunda değildir çevresindekileri açıklamak veya anlamlandırmak. adeta at gözlükleri taktığı bir hayat yaşamıştır.

    üçüncü insan ise übermensch’tir. übermensch’imiz yani üst insan her şeyi sorgulayan, hayatındaki en basit veriler için bile düşünce sarfeden fakat hiçbir şekilde bir topluluğa ait olma ihtiyacı kalmamış insandır. özgür insandır. tamamen özgür hareket edecektir, sadece kendi bildiğini doğru sayacaktır. bu tehlikeli bir durumdur fakat üst insan tüm bağlardan ve sınırlamalardan uzak kalmıştır. artık onun için aç gözlülük gibi, bencillik gibi dürtüler yoktur. bunları mantıksal düşünme ile arkada bırakmıştır. yaptığı hiçbir davranışı kabul görme için yapmaz. bu insan ile daha detaylı bilgiyi kendi başlığında bulabilirsiniz bu sebeple özet geçtim.

    edit: bu yazılanların nazilerin "der untermensch" kitapçığı veya untermensch yani alt insan görüşleriyle yakından uzaktan alâkası yoktur. naziler aryan ırk kavramına uzak gördükleri tüm ırkları alt insan olarak kabul edip deyim yerindeyse bu ırkların katli vaciptir demeye getirmişlerdir. gel gelelim avrupa ırklarını üstün görmüşken (alman, ispanyol, italyan, bulgar, macar) ne hikmetse fransız ve ingilizleri alt ırk olarak görmüşlerdir. buradan da aslında üst ırk-alt ırk dediklerinin tamamen kendi müttefikleri ve düşmanları ile ilgili kavramlar olduğunu anlıyoruz.

    ayrıca yaşam her şeyin üstündedir. bir insanı sırf ırkı, fiziksel veya zihinsel engeli veya ten rengi yüzünden kusurlu görüp ölmesini istemek ancak naziler gibilerinin yapabileceği bir şeydir. bu tarih boyunca hep yapılmıştır tabii fakat nazilerin tüm bilim ve küreselleşme fikrine karşı gelerek 20. yüzyılda bu derece iğrenç fikirleri savunması ne kadar cani olduklarını göstermektedir.
  • (bkz: suri)
    (bkz: paki)
    (bkz: afgan)
hesabın var mı? giriş yap