• fr. güzel bir sabah * anlamına gelen söz öbeği.
  • mia hansen-løve'ın yazıp yönettiği, léa seydoux, pascal greggory ve melvil poupaud'ın kadrosunda yer aldığı fransız yapımı ramantik film.

    --- spoiler ---

    seydoux stars as sandra, a young mother who raises her daughter alone and pays regular visits to her sick father. while she and her family fight tooth and nail to get him the care he requires, sandra reconnects with clément, a friend she hasn’t seen in a while. although he is in a relationship, the two begin a passionate affair.

    the film also stars melvil poupaud as clément, pascal greggory, nicole garcia, camille leban martins. les films du losange is handling sales. david thion, philippe martin and charlotte dauphin are producing.

    --- spoiler ---
  • güzel bir salı sabahı izlediğim, boğazıma bir yumru oturtmuş, duygusal açıdan bazı kişilere ağır gelebilecek film. bazı sahnelerde durumsal komikliklerle bir rahatlama yaratmayı amaçlamışlar ve bir miktar işe yaramış olsa da üstümüze çöken o hüznü alıp götürememiştir. götürse başka bir film olurdu zaten, bu haliyle güzel.

    sandra’nın babasını oynayan aktör 2018’de kaybettiğim dedeme benziyordu hem tip hem haller tavırlar açısından; benzemekle kalsa neyse, ölmeden önceki zamanları da filmdekine benzerdi. böyle olunca bana ayrı bir koydu.

    --- spoiler ---

    özellikle filmin sonundaki şarkı söylenen sahne çok güzel ve bir o kadar üzücüydü.

    --- spoiler ---

    duyguların seyirciye çok iyi geçirildiği, izlemeye değer bir filmdi.

    --- spoiler ---

    noel kutlaması sahnesi de çok güzel ve komikti.

    --- spoiler ---
  • 2012 yapımı amour diye yaşlılık temalı bir film vardı . ondan sonra izlediğim en kasvetli film olabilir. oyunculuklar da inanılmaz iyi oldugu için sarsilmadan atlatmanız zor bu filmi. pascal greggory'e özellikle hayran kaldım.
    felsefe hocası babasinin günden güne aklini yitirmesini izleyen , bu sırada ona düzgün bir huzur evi bulmak için koşuşturan , küçük kızını tek başına büyüten ve tüm bu duygu yogunlugunun ortasında bir de evli bir adama aşık olup onunla ilişki yaşayan bir kadınin hayatını izliyoruz. off feci yorucu duygular. uzun süre dram filmlerini bırakıyorum sayesinde.
  • müthiş bir film. uzun zamandır daha iyisini izlemedim.
  • --- spoiler ---

    film çok daha vurucu olabilirdi. bazı şeyler havada kalmış kocasının ölümü beş yıllık yas. ardından gelen kocasının arkadaşı ile yaşanan tutkulu aşkı içine alamıyor.
    - benim için önemli olan üç kişi var.
    leila.
    sonra... ben sanırım.
    "ben" diyorum çünkü öyle düşünüyorum.
    üçüncü kişi de....
    +önem verdiğin üçüncü kişi kim ?
    - işte sorun bu. bilmiyorum.
    bu sahnenin ardından schubert çalar iken otobüste ki arkadan çekim tıpkı babasının schubert yorumu gibi bu müziği artık sevmiyorum çünkü çok dolu tıpkı sandra gibi. hepimiz çok doluyuz o yüzden böyle filmler bizi daha kolay yakalıyor
    --- spoiler ---
  • ayni adli 2022 yapimi filmin bendeki duygusu su oldu: cevremdekilere boyle yuk olacagim bir hastaliga ducar olmak istemezdim; tabi ileri derece bunama olunca ve bu korlukle birlesince durum fena ve kontrol sizden de cikiyor artik.. zor.. uzamamasi temennim. herkes icin de bu hayirli sanki.
  • çok sevdiğim mia hansen love'ın son filmi. mia hansen love'ın filmlerinde bana her şey o kadar yaşamdan ve o kadar doğal akışında geliyor ki, hiç duygusal olmayan bir anda bile gözyaşlarımı akarken bulabiliyorum.

    film, kocasının ölümünden beş yıl geçtikten sonra evli bir arkadaşıyla ilişki yaşamaya başlayan, bu sırada editörlük/tercümanlık, annelik, nörotif bozukluğu olan bir babaya evlatlık yapan sandra'nın öyküsünü ele alıyor. sandra'nın hayatı açık bir şekilde gözler önüne seriliyor ve bu açıklık diğer mia hansen love filmlerini anımsatıyor. l'avenir'deki isabelle huppert'ın aksine, çok daha genç bir kadının yaşamla olan mücadelesini, kendi olma çabasını, ölümle, yalnızlıkla, aşkla, aileyle başa çıkma uğraşını görüyoruz bu sefer.

    bir kadından, başka kadınların hikayelerini izlemeyi seviyorum. eminim mia hansen love çok daha iyi işler yapacak devamında. ve ben her birini sevgiyle izleyeceğim.

    görsel

    ek olarak, babasının kütüphanesini dağıttıktan sonra, kütüphanesine babasından daha yakın hissettiğini söylemesi çok özel bir andı. okumak için seçtiğimiz kitaplar, bir bakıma kendi kişiliğimizin bir dışa vurumu. öldükten sonra benim kitaplığımı nasıl dağıtacaklar bunu düşündüm. kime hangi kitabım gidecek. kim hangi altını çizdiğim cümleleri okuyacak. şimdiden düşünmek bile ne kırıcı hissettiriyor.
  • film festivalinde saatini uyduramadığım için üzülmüştüm. izledikten sonra kaçırdığım pek bir şey olmadığı sonucuna vardım.
    güzeller güzeli lea seydoux'nun canlandırdığı sandra, hayranı olduğu babasını demans benzeri bir hastalık yüzünden sisler içinde kaybederken, aradığı avuntuyu yasak aşkta buluyor.
    ölen babaların erkeklerde sebep olduğu travmaya ilk elden şahitlik etmiştim. filmde görünce tanıdık geldi. çekirdek ailesinin ve babasının sorumluluğunu üstlenen, eşini kaybettikten sonra 5 yıl boyunca hiç romantik ilişkisi olmamış, kimseye naz yapmayan, sorumluluk sahibi sandra'nın, tüm bunların acısını çıkaracağı, şımarabileceği birisini araması çok insani bir istekti. etik ve ahlaki sorgulamalar bir tarafa, olağanüstü dönemlerde böyle şeyler oluyor*
    sevdiklerinin kaybının etkisinde olan insanların bağ kuracakları bir yapım olabilir belki, onun dışında ben sıradan buldum.
  • fransız yönetmen mia hansen-løve'ın yönetmenliğini yaptığı başrolünde lea seydoux'nin sandra karakterini canlandırdığı filmin merkezinde ise eşini kaybetmiş ve bir kızı olan sandra'nın aile, özel hayat ve iş üçgeninde bir kadın olarak yaşadıklarının günlük bir sinema dili ile işlendiği biraz hüzünlü bir film. sandra'nın kırgınlıkları, sevinçleri ve hayal kırıklıkları duygularındaki gelgitler çoğu kadının kendisinden bir şey bulabileceği şekilde yansıtıldığını düşünüyorum.

    film, anlatmak ya da göstermek istediğini yalın ve sezdirerek izleyiciye geçiriyor. olay örgüsü ve akış yine de durağan ve sıkıcı değildi. kadın olmak ile ilgili bir film belki izlemeden önce bunu dikkate almak gerekiyor.

    başrolünde yine bir kadın karakterin, öğretmen, anne ve eş olarak kimlik karmaşının işlendiği aynı yönetmenin things to come filmini de yakın zamanda izlemiştim. ister istemez karşılaştırma yaptığımda things to come bana göre daha iyi gibiydi.
hesabın var mı? giriş yap