• başkenti : maskat (muscat)
    geçim kaynakları : petrol
    devlet başkanı : sultan el-kabus
  • askere alma ya$i 14* olan 2 dunyasal ulkeden biri*
    toplam savunma harcamalariysa ulke ekonomisinin %11'ini tuketiyor nerdeyse (bkz: dayagi haketmek)
  • dunyadaki "denizci devlet"lerden birtanesi (ingiltere, portekiz, venedik, hollanda ve japonya gibi). heryere (kenya, zanzibar) koloni kurmalari ile unludurler. osmanli yonetimine hic girmemislerdir, ancak turkiye'deki tarih haritalari hep boyle gosterir onlari.

    cok dindar insanlar yasar. gelismemis bir ulkedir aslinda, ancak komsu yemen'e oranla cok daha medenidir.

    bahreyn, katar gibi yerleri de kolonize eden ilk araplar ummanlilardir.

    hatta piri reis akdeniz haritasi cikarirken, ondan birkac yil daha onceden, dunyanin ilk hint okyanusu haritasini buradan biri cikarmistir. hatta vasco de gama'nin kilavuzu da bu adamdir (adi ahmet bin macit'dir).
  • aslinda körfez ve orta dogu ülkelerine kıyasla gelişmiş bir ülkedir. bir krallık olmasına ragmen cok umut veren bir ulke, bolgedeki cumhuriyetlerden daha fazla. sultan kabus * babasını tahttan indirip sultan oldugunda (1970) toplam 6 mil asfaltlanmış, 2 hastanesi yolu olan, 100 doların altında bir pci ile yuzu kızaran bir ulke ilen; opec'in yıldzının parladığı donemde zenginleşen ve parayı egitime, altyapıya harcayan bir zihniyetle cok yol kat etmiş bir ulke. 70 sonrası genelde içaçıcı bir tarihleri var. gerçi yakın zamana kadar bakanların ulkedeki en zengin iş adamları olmasınan yakınıyorlardıysa da bu da buyuk olcude azaldı. borsaları çok hareketli ve petrolleri onumuzdeki bir kaç on yil icinde tukenecegi icin doğal gaz reservleri ve petro kimya endustrisi gibi alternatif kaynaklara yoneldiler. salalaha inşa ettikleri limanında dubai'nin trafiğine rakip olup zamanla rotterdam of the east olacağı söyleniyor.
    en buyuk problemleri işsizlik olacak gibi.
    israille ilişkileri olan tek körfez ülkesi olan umman, abdnin yakınında durur. sultan kabus gectigimiz senelerde ilk anayasa taslağını hazırlatmıştır. ibadhi mezhebi de cok toleranslı bir islam anlayısına sahiptir.

    turkiyeden daha umutlu bir ulke.
  • iran korfezi'nde konuslanmis olan bes arap memleketinden biri olan umman (digerleri kuveyt, bahreyn, birlesik arap emirlikleri ve katar'dir), korfeze en kisa kiyisi olan ulkedir. pek tabii irak ve suudi arabistan da korfeze kiyilari olan arap memleketleri arasindadir (iran'i dogal olarak saymiyoruz), ancak tarihi acidan bahsi gecen bes arap memleketi, kulturel, ekonomik ve sosyal yapi olarak umman'a en yakin olanlardir. pers egemenliginden kurtulduktan sonra uzun yillar bu bolgeler birer umman kolonisi olarak kalmislardir.

    gelmis gecmis, tarihteki en medeni ve ileri arap memleketi, ayriyeten fas'dan sonra osmanli imparatorlugu egemenligine girmemis tek arap memleketi sifatlari ile umman, apayri bir sekilde incelenmesi gereken bir ulkedir.

    ozellikle yakin komsular disinda diger medeniyetler ile iliski kuran tek arap memleketi olan umman'in diger medeniyetler ile olan iliskisi, tam olarak antik cag, ortacag, yenicag ve yakincag munasebetleri olarak ayrilabilir.

    islamiyet oncesi umman hakkinda cok fazla bilgi yoktur. ancak gunumuz umman topraklarinda medeniyetlerin yaklasik 5000 senedir var oldugu bilinmektedir. sumer tabletleri, umman topraklarinda "magan" adi verilen, bakir zengini bir ulkeden bahsetmektedirler. hemen hemen bu tabletlerin umman hakkinda olduklari kesin gibidir. zira sohar yakinlarindaki arkeolojik kazilarda, m.o. 2000 yilinda kurulmus bakir madenleri ve bakir islemekte kullanilan aletler bulunmustur. ayriyeten bolgede dofar'dan gelmis koku esanslarinin saklandigi kaplarin ve isleme aletlerinin de bulunmasi, daha o zamanlardan pagan dinleri icin onemli olan bu esanslarin ticari amaclarlan buraya gelmis oldugunu gosterir. ciftcilik ve balikcilik icin kurulmus kasabalar da bulunmustur.

    umman topraklarinda yasayan insanlarin, iki kanattan geldikleri dusunulmektedir. birincisi, yemen'den goc etmis sami kokenlilerden, ikincisi de kuzey arap yarimadasi'ndan, pers baskilarindan kacan sami kokenlilerden olusmaktadir.

    daha once de bahsi gecmis olan bu bes arap memleketini birbirlerine yakin kilan, hepsinin ortak bir sekilde deniz ticaretinde cok onemli birer rol oynamalaridir. pek tabii islamiyet'in kabulunden sonra, cogunlugu arap kokenli olan bu memleketler, islamiyet ile birbirlerine cok daha siki baglanmislardir. bahreyn ve umman'in disinda, bu ulkelerin nufuslarinin cogunlugu sunni'dir. cogunlukla gocebe hayati yasadiklari icin politik, diplomatik ve aristokrasi baglari tamamiylen klanlar arasinda gelismistir.

    umman, diger arap memleketlerinden buyuk daglar ile ayrilmistir. hemen hemen bu daglar, diger arap memleketleri ve umman arasinda bir dogal sinir olusturmaktadirlar. antik caglardaki bakir madenleri de bu daglarda kurulmustur.

    hazreti muhammet'in umman halkina olan islam cagrisi, umman'in tarihini tamamiylen degistirmistir. m.s. 630 yilinda emir ibn al-as, islam'in peygamberi'nden umman'a bir mektup getirir. bu mektubu, al-culanda'nin ogullari abd ve cafer alirlar, zira umman'i o zamanlar beraber yonetmektedirler. o siralarda ozellikle buyuk olcude pers egemenliginde olan umman topraklari'ndan perslerin atilmasinda, ozellikle islam dininin getirmis oldugu dayanisma onayak olmustur.

    ilk umman imamligi'nin kurulmasindan sonra ilk hedef, hakiki bir islam devleti yaratmak olmustur. ilk imam olan culanda bin mesut, 751 yilinda tahta secim yolu ile gelmistir. ancak bir carpisma sirasinda kendisi hayatini kaybetmis ve 801 yilinda varit bin kaab'in secilmesine kadar buyuk problem olmustur. bunun ardindan yaklasik 300 sene surecek olan bir dayanisma ve refah donemi baslamistir.

    sohar, islam dunyasi'nin en buyuk ticari limani haline gelmistir. tipki diger arap memleketlerinin afrika uzerinde yaptiklari uygulamalar gibi, ummanlilar da aynisini dogu cin'e, endonezya'ya ve filipinler'e kadar giderek hem ticaret yapmis hem de islam'i yaymislardir. ahmet bin macit'in onemini burada unutmamak gerekmektedir. hatta zanzibar'a kadar inmis olup dogu afrika kiyilarinin butun ticaretini yonelndirmeyi basarmislardir.

    ilk baslarda islam dinini kabul etmemis olan iran'in da islamiyet'i kabul etmemesinin sebebi, umman topraklarindan atilmis olan persler'in diger persler'e anlattiklari ile yarattiklari etkidir.

    ortacag'da yasanmis olan cin ticaretinin hemen ardindan, 16. yuzyil'dan baslayarak umman buyuk bir portekiz somurgeligine girmistir. pek tabii vasco de gama'nin onderligindeki portekiz donanmalari buna neden olmustur. arap tekelinde olan hint okyanusu ticaretini muskat'i ele gecirip 150 sene boyunca ellerinde tutarak ellerine gecirmis olan portekizliler, 1650 yilinda sultan bin saif el-yarubi'nin onderliginde topraklardan atilmislardir.

    ya'aruba hanedanligi ise, portekizliler'in umman'dan atilmasindan sonra gelen buyuk bir doneme isaret etmektedir. portekiz ve kisa bir iran egemenligi disinda baska ulkelerin hicbir sekilde egemenligine girmemis olan bu denizci arap memleketi, ya'aruba imamlari'nin onderliginde gunumuze kadar ulasmis olan bircok guzeller guzeli kaleleri, camii ve saraylari yaptirmislardir.

    ikinci sultan bin saif'in 1718'deki olumunden sonra umman'da buyuk bir ic savas cikmistir. bunun uzerine iran gucleri mutrah ve muskat'i ele gecirmisler, ancak sohar'a inememislerdir. cunku o siralar sohar, ahmet bin said tarafindan buyuk kahramanliklar ile korunmaktadir. ic savas'in sonunda yine ayni sahis, iranlilar'in topraklardan bir daha atilmasinda yardimci olmuslardir.

    1744 yilinda, ahmet bin said imam secilir. ic savas sonrasinda birbirinden ayrilmis olan bircok aileyi ve asireti bir araya getirmeyi zor da olsa basarmistir. hatta umman donanmasini da cok gelistirmis ve genisletmistir. ozellikle bu donanma, iran korfezi'nin o zamanlar cok kotu bir sohrete sahip olan korsanlarini alt etmis, hatta iranlilar'i basra'dan atmislardir.

    1783 yilinda kendisi oldukten sonra oglu said imam secilmis, ancak yeterince populer olamamistir. bunun nedeniyle oglu hamad kendisinin yerine gecmistir. 1792'de ansizin said olmus, bunun uzerine amcasi seyit sultan bin ahmet basa gecmistir. 1804 yilinda da o olmustur. iran korfezi ve hint okyanusu'nda ticari bakimdan cok zor politikalar izledigi icin avrupa devletleri'nin basini epey bir agritmistir.

    1804-1856 tarihleri ise, umman'in basina gecen seyit said bin sultan'in hukumdarligina ve umman'in hem arap yarimadasi'nda, hem hint okyanusu'nda, hem de dogu afrika'da buyuk bir guc olmasina taniklik etmistir. kendisi, yani zamanda ulkesinin ekonomisini ve ticaretini guclendirmek icin buyuk reformlar yapmistir. avrupa devletleri ile bircok antlasma yapmasinin yanisira, umman'i amerika birlesik devletleri ile ilk defa diplomatik iliskilerde bulunmus olan arap memleketi haline getirmistir. ancak olumunden sonra buyuk bir cokuse gecmis olan umman, ancak petrol yataklarinin kesfinin ardindan eski onemini geri kazanabilmistir.

    ozellikle birinci dunya savasi sirasinda umman'in uluslararasi ticaretteki aktiviteleri buyuk olcude kisitlanmistir. bu durum, 1970 yilinda sultan kabus'un hukumdar olmasina kadar devam etmistir.

    sultan kabus, umman'in mustafa kemal'i olarak gorulebilir. zira kendisinin yapmis oldugu reformlar o kadar buyuktur ki, umman'i cok modern ve gelismekte olan bir ulke haline getirmistir. su siralarda dis yatirimlara bir hayli acik olan umman, gelismeye de devam edecek gibi gozukmektedir. birlesik arap emirlikleri'nin seviyesine gelmek isteyen umman, petrol yataklarinin tukenmesinin ardindan nasil ayni refah seviyesinde kalacaginin hesaplarini yapmaktadir. ancak sultan kabus gibi bir buyuk devlet adaminin umman'i yonetmesi, herhalde umman icin cok buyuk bir sanstir.

    son olarak, umman'in simgesi olan hancer, halen daha bircok ummanli tarafindan gururla tasinmakta ve sergilenmektedir. bayrakta bile bulunan bu simgenin bir diger ozelligi ise, tasiyan kisi ne kadar yuksek aristokrasiden ise, o kadar kivrik bir uca sahip olmasidir.

    bir de musaadenizle yazarin notu olarakdan sunu soyleyerek bitirmek isterim ki: copy paste degil alinteri.
  • umman gezimin notlarini buraya aktarmakta biraz geciksem de (yaklasik 3 hafta kadar), yine de icimde ukte kalan bu bilgileri yazmak boynumun borcudur.

    dunyanin en guzel memleketlerinden biri oldugu kesindir. kisin 20 santigrad'in altina dusmeyen, yazin ise 50 derecede kavrulan bu memleket, yuzolcumu olarak turkiye'nin tam yarisi kadar olsa da, ic kesimleri tamamiylen col olmasi sebebiyle nufusu yalnizca 2.5 milyon kadardir.

    butun nufus deniz kenarindaki sehirlerde ve balikci koylerinde toplanmistir. ancak ic kesimlerde de yadsinamayacak kadar cok bedevi yasamaktadir ki umman'in en buyuk problemlerinden biridirler.

    bu ufak giristen sonra, birazcik da gezi notlarimi yazayim.

    ordusu ile gurur duyan bir ulke oldugunu soylemeden edemeyecegim. ozellikle de yemen ile olan birtakim mucadeleleri sirasinda gosterdikleri basarilar ile hep ovunurler. zaten baskent muskat'da gezilebilecek tek muze askeri muzedir.

    muzeye gittigimde yanima verdikleri, gayet koyu renkli olsa da sehirli oldugunu hemen anlayabileceginiz rehberin onderliginde her odayi karis karis gezdim. ancak o kadar gurur duyduklari silahlari, cephaneleri, donanmalari ve ucaklari, birkac ummanli askerde gordugum, her iki kulagin da tam ortasinda bulunan deliklerin yaninda sonuk kaldi. hemen rehberime, bu deliklerin nicin olduklarini sordum. kendisi bana, o askerlerin daha cok bedevi kokenli olduklarini ve o deliklerin ise birtakim hastaliklara karsi tedavi maksadi ile, hafif samanistik ozellikler tasiyan, ancak kendilerinin "buyucu" dedikleri doktorlar tarafindan acildigini soyledi. tabii cok ilginc buldum.

    muskat'da bolca ovundukleri bir diger sey ise yeni acilmis alisveris merkezleriydi. al qurm adi verdikleri ilcedeki, kendimce "buyuk bir acikhava akmerkez'i" diye adlandirdigim yerleri gezdim. aslinda hakikaten orada gordugum mallar hicbir sekilde beni cezbetmese bile, beni gezdiren ummanli arkadasim faysal, yeni acilmis alisveris "diyarini" ove ove bitiremedi.

    kendilerine has hancer adi verdikleri -ki bizdeki hancerlerden biraz daha farklidir, gumus kaplama bicaklari rahatlikla insanin dikkatini cekiyor. zira ulusal sembollerinden biri olan hanceri heryerde sus olarak gorebilirsiniz. genellikle de ozel davetlerde veya herhangi bir sekilde formal giyinilmesi gereken yerlerde isteyen herkes, gumus bir kemer vasitasi ile tam gobek hizasina bu hanceri takabiliyor.

    diger ulusal sembolleri arasinda da, gorunus itibariyle katana'yi andiran ancak tamamiylen farkli olan, gumus kaplama kiliclari mevcut. bunu da bircok yerde duvara asili vaziyette bulabilirsiniz. fiyat olarak ise yaklasik 100 dolar civarindadirlar; guzel bulup almak isteyenin cebini biraz yakmaktadirlar.

    gayet asimetrik gozuken, ancak kendilerine has, kisnisli ozel kahvelerini ikram ettikleri cezveler de gorulmeye degerdir. baskentin bazi yerlerinde (ozellikle de buyukelciliklerin oldugu bolgelerde) bu cezveden esinlenilerek yapilmis bircok heykel gormek mumkundur.

    gumus, hakikaten ummanlilar icin cok buyuk bir anlam ifade etmekte. her onemli esyalari gumus ile kaplanmistir. sanirim bu da, umman'in tektonik carpismalar sonucu olusmus daglarindan bolca gumus cikmasi ile aciklanabilir.

    muskat sehrinde yaklasik 17.000 tane bahcevan calistigini duyunca dudagim ucukladi. daglardan yaklasik 1 derecelik bir ivme ile sehre ozel kanallardan (ismini unuttum bu kanallarin) akittiklari su, cok akillica kullanilmakta ve butun sehrin heryerine yerlestirilmis sulama hortumlari ile, aslinda cok kurak olan sehri yemyesil yapmayi basarmaktalar. takdir etmemek mumkun degil.

    butun diger araplar'a gore cok daha farkli bir kulture sahip olduklari ise kesin. disdasa adini verdikleri beyaz kiyafetleri, diger korfez araplari'nin kiyafetlerinden biraz daha farkli. muskatlilar'in genelde boyunlarindan bir puskul inmekte. kuzey ummanlilar'i ise genelde siyah kiyafetlerinden taniyabilirsiniz. baslarina sardiklari turbanlar, kesinlikle alistigimiz korfez araplari'nin baslarina gecirdikleri seylere benzememekte. tahmin ediyorum ki afrika ve hindistan ile vaktinde yaptiklari buyuk ticaretler vasitasiyla buyuk bir kultur alisverisinde bulunmuslar ve bunlari da kendi kiyafetlerine uyarlamislar.

    kadinlarda ise bir hizma modasi mevcut olsa da, faysal bana bunun modasinin yavas yavas gecmeye basladigini soyledi. ama yine de geleneksel kiyafetler icinde olmak, diger yore insaninin size olan bakisini degistiriyor, size daha bir sayginlik kazandiriyormus. yine de isteyen jean giyip gezebilmekte.

    kadin-erkek iliskileri ise cok ilginc. islami kurallara uygun sekilde giyinmeleri ve davranmalari disinda, tamamiylen normaller. bir kadin, bir erkegin elini selamlasirken rahatlikla sikabiliyor. yuzunu kapatmasina da gerek yok hicbir sekilde.

    dunyanin her yerinde oldugu gibi burada da fundamentalistler var, ancak etrafta gormek cok, ama cok zor. pek tabii ki saygi nedeniyle sokakta sortlarlan dolasmak uygunsuz olur, provoke edici olur. ancak buna karsi hicbir kanun mevcut degil. tam anlamiyla olmasa da, uygulamada bircok yerde laik bir ulke izlenimi veriyor.

    din olayi ise cok ilginc. butun arap memleketlerinden daha bir temizlige ozen gosteriyor ummanlilar. sag elle el sikismak, ayak tabanini baskasina dogrultmamak, vs, bunlarin hepsi temizlik gostergesi. inanir misiniz, hicbir ummanli'nin evinde veya isyerinde kotu bir kokuya rastlayamazsiniz.

    bes vakit namazlarini da kilarlar surekli. hatta oyle ki, dini ritueller gundelik hayatlarinin bir parcasi olmus durumda. ev sahibi, "musaadenizle" diyip yerinden kalkar, namazini kilar, geri gelir. geldiginde ise esi ayni sekilde kalkar ve 10 dakika sonra geri gelir. ancak hicbir sekilde "biz namaz kilmaya gidiyoruz, dua edecegiz, iyi muslumaniz!" tarzi seyler demezler. biz turkler'in "din sov" yapma konusunda ogrenmesi gereken cok sey var anlasilan.

    ilginc olan bir baska sey ise, etrafta bulunan portekiz kaleleri. vaktinde umman'in osmanli imparatorlugu'nun ticaret yollari uzerinde cok onemli bir yere sahip olmasi nedeniyle, osmanlilar bolgedeki portekizliler'i atmak icin bir birlik gonderirler ve bolgeyi portekiz istilasindan temizlerler. yonetimi ise yine ummanlilar'a birakirlar. bu nedenledir ki, ummanlilar'in turkler'e karsi hicbir onyargisi yoktur.

    ancak hintli nufusun yogunlugu sasilacak kadar fazladir. oyle ki, butun ufak esnaf (pazar yerleri, vs) hintliler tarafindan tabiri caizse "istila" edilmistir. koca umman'da gezdigim yerler arasinda burnuma gelen en kotu koku bu pazarlarda gelmistir hatta. dayanilmaz sidik kokusu sebebiyle cildirma noktasina geldikten sonra, ummanli araplar'a biraz daha saygi duyuyorsunuz.

    su siralarda bir ummanlilastirma calismasi yapilmakta. yani, bircok isveren, hintli iscilerini yavasca isten cikarmakda ve yerlerine ummanlilari getirmekte. zaten 2.5 milyon nufuslu ulkede yalkasik 250.000 tane hintli yasamakta ve bunlar da ummanlilar'in islerini ellerinden almakta. devlet dairelerinde olsun, yuksek makamlarda olsun, tamamiylen ummanlilar bulunsa bile, ufak esnafin da ummanlilastirilmasi istenmekte. herhangi bir irkcilik ve sosyal ayrim olmadigi halde hintliler'e "dusuk sinif" gozu ile bakilmakta. yine arkadasim faysal'in dedigine gore kendileri, "cok pis olduklari icin" sevilmemektelermis.

    muskat'in merkezinde kocaman bir cami mevcut. butun islam dunyasi'nin motiflerini icinde sergileyen, modern ve eskiyi bir arada bulusturmayi basarmis olan caminin guvenlik gorevlileri, beni sari sacli, mavi gozlu gorunce muslumandan saymadilar aslinda. bedevi cocuklari olduklari icin boyle bir cehalette bulundular, ancak daha sonra baska gorevlilerlen gorusup iceri girmeyi ve ufak bir tur yapmayi basardim. caminin ana bolumu devasa boyutlarda. yerdeki hali ise iran'da dokunmus ve dunyanin en buyuk tek parca halisi ozelligini tasiyor. ilginctir ki tam o sirada camiyi gezmek icin iran'dan kalkip gelmis bir din adami da yanimda bulunmaktaydi.

    ozellikle yine baskent muskat'da muthis oteller acilmaya baslanmis. intercontinental'den tutun, hyatt'a kadar, hatta birsuru artdeko, minimalist, oryantalist mimariye sahip kocaman otel acmislar.

    muskat'in sahilinde yurumek muthis zevkli bir deneyim. gel gitler nedeniyle bazen kumsal uzuyor, bazen kisaliyor, ve kiyiya surekli denizde yasayan binbir canli vuruyor. balon baligi oluleri o kadar ilgimi cekti ki, anlatamam. ancak dogal sebeplerlen kiyiya vurduklarini ogrendigimde sevindim.

    genelde kiyilarinda buyuk yunus gocleri yasanan umman'daki yunus populasyonu da maalesef dusmeye baslamis. yine de halen daha bu gocleri gozlemek mumkun.

    yeri geldiginde sehir hayatindan bikip ufak bir kacamak yapmak isteyenler, genellikle daglarin arasina gizlenmis ufak vahalara gidiyorlar. bu vahalardaki tuzlu suda yuzmek inanilmaz bir deneyimmis diyorlar. bir dahaki seyahatimde -ki insallah olacak- buralara da bir bakmak istiyorum.

    ulkenin en unlu yemegi, helva adi verdikleri tatli. bizim bildigimiz helvadan biraz daha farkli olarak genellikle gul suyu kullanilarak yapiliyor. hatta cok pahali olanlari (ufacik kabi 80 dolar civari olanlar), daglardan getirilmis cok az yetisen ozel bir baharat ile yapiliyor. ben sahsen bu ozel baharatin tadini pek begenmedim; o kadar paraya degmez buldum. ancak yine de diger helva gercekten guzel bir yiyecek.

    ulkede ise pek bir yemek kulturu yok. daha cok iran'dan gelen ve hindistan'dan gelen baharat ve pirincler karistirilarak, bol yagli pilavlar yapiliyor. bu pilavlar sag el ile yagi sikilarak yumrular haline getirilerek elle yeniyor. tadi gayet guzel olsa da, ulkenin bircok yerine acilmis olan iran mutfaklari, cin restoranlari ve hatta turk bufeleri daha cok ragbet goruyor. ummanlilar'in donere bayildiklarini da soyleyeyim.

    tutsu olayi ise cok ragbet goruyor. frankinsence adi verilen, bildigimiz kiliselerde yakilan odagacinin balmumundan cok yararlaniliyor. hatta odagaci kiymiklari da gayet ragbet goren tutsu turleri arasinda. kiremitten ufak, yine umman'a has bir kap yapip ustunde mese komuru kozluyor, onun da ustune tutsu koyuyorlar. hemen hemen heryerde tutsu kokusu almaniz olasi.

    aklima geldikce daha cok eklemek isterim. kesin cok daha fazla sey var; zira herseyi aklimda not ettigim icin biraz karisik yazmak zorunda kaldim. o yuzden bu yazimi okuyanlardan ozur dilerim.
  • sinirlari icinde yil boyunca akan irmaklarin olmadigi, sulamada dag eteklerindeki kaynaklardan cikan ve felec olarak bilinen su kanallarindan yararlanan su fakiri ulke.
  • arkadaşımın yaşadığı arap ülkesi.teknolojik aletler ucuzmuş diye duydum.birde gençler arasında bişey var kollarına bileklik takıyorlar o bilekliği koparan karşı cins sizinle cinsel ilişkiye girmek istediğini bu şekilde anlatıyor.oldukça pratik bir yöntem.
  • arapçada okyanus anlamına gelir. nitekim arap yarımaadası'nın hint okyanusuna açılan kısmında yer alır.

    güdükleşen medyamız arada bir bu ülkenin adını doğrudan ingilizce "oman" diye yazmaktadırler. (bkz: buradan yetkililere sesleniyorum)
  • sinbad'ın ülkesi
hesabın var mı? giriş yap