• thomas l. friedman'ın yazarı olduğu, iletişimin hızlanması ile birlikte (internetin keşfi, kıtalararası fiber-optik kabloların döşenmesi vb.) dünyanın daha da düzleştiği, ticarette amerikadaki adam ile çindeki adam arasında bir fark kalmadığı konusu üzerine kurgulanmış bir kitaptır. kitaptaki konuyu destekleyen örnekler gerçekten çarpıcıdır. misal amerikada bazı hastanelerde bir test yaptırdığınızda test raporu mesai saatleri dışında hindistandaki bir doktor tarafından hazırlanabiliyormuş.
  • ideoloji nedir sorusuna budur lan iste denilecek, ese dosta gosterip kulaga kupe edilecek bir kitap basligi, bir arguman.

    thomas friedman'in ayni adli albumunun, birinci sarkisi, raflarda yerini aldigi anda michael jackson golf klubu listelerinde 6 hafta bir numara'da kalmis, bir nevi bir mucize, bir idea, idiot idiot idiotloji.

    temel argumani kuresellesme ile beraber evvelce kapitalist piyasada kendine ayricalikli yer edinememis, dislanmis mekanlarin (hindistan, cin) artik esit sartlarda, gelismis ulke aktorleri ile duz bir platformda - ki bu platform kuresellesmis dunyamizdir efendim- rekabet edecegi safsatasidir. gel vatandas gel, 400 senelik kapitalist cografi esitsizlik son buldu gel!! lakin ciddiye alinirsa basta da dedigim gibi, safsatadan ziyade harika bir ideolojik rovesatadir.

    soyle ki, ideoloji dedigimiz sey yanlis degildir, yalan da degildir. ideoloji gercegin bir sinifin gozluklerinden, o sinifin tecrube ettigi haliyle diger insanlara gercek, veya normal diye yutturulmasidir. burda ne diyor friedman efendi? dunya duzdur, cografi farkliliklar artik toplumsal esitsizliklerin derinlestirdigi, engebeli araziler degildir diyor. oh ne guzel! ya nedir diyor? cografya asilmis, onemsizlesmis, engebeli farkliliklari duzlestirilmistir diyor. para hareketi cografi uzaklik nedir bilmeden saglaniyor, saniyesinde dunyanin obur ucuna gonderiliyor, cok guzel. ben ucagima atliyorum, 15 saat sonra avustralya'dayim, baba harika. japonyadaki kiz arkadasimla her aksam oturup birbirimizi seyrederek internet uzerinden muhabbet ediyoruz, haci daha ne olsun. ilahi kapitalizm, sen adami kuresellestirirsin!

    simdi ters bir sey diycem entari gotume girecek ya neyse sunu diyim: oncelikle bu ideolojik rovaseta friedman efendiden cok once 1980lerde british telekom tarafindan cekilmisti:

    (bkz: geography is history)

    yani yeni bir sey degil. burda rahatsiz edici olan elbette business class hayatinin sanki butun dunya boyle yasiyor veya yasayabilirmiscesine budur artik bundan sonra dunyanin hali ahvali seklinde normallestirilmesi. her ideolojik iddia gibi icinde gerceklik payi tasiyor: mutlaka ki ben burda friedman'a saydirirken birileri duzlesmis, engelsiz, kendine esit ve ozgur dunyasinda golf oynamaya, obur kitaya gitmekte. fakat esas soru birileri bunu yaparken bunu kimin, hangi toplumsal siniflarin pahasina yaptigi.

    dunya duzlesti, firsatlar esitlendi, cografya vardi taze bitti tadi argumanlar sosyal hayati mekansizlastirirken otomatik olarak siyasetsizlestiriyor da.

    korunalim, korunmayanlari uyaralim.

    bonus track:

    (bkz: uneven development)
    (bkz: american empire)
    (bkz: cografya/@ajax)
  • uzerine daha once de ahkam geveledigim, belki bu kadar ciddiye almakla hata ettigim, dunyanin duzlesip farkli kultur ve cografyadan insanlarin birbirleriye rekabet edebildigi iddiasina dayanan ideolojik rovesata.

    friedman ve farkli fraksyonlardan ayni zirvayi geveleyenler orneklerini argumanlarini destekleyecek yerlerden cekerken dunyanin bir cok "duzlesmemis" yerini stratejik olarak disarida birakiyorlar. bu bir kaza degil, gostererek gizleme operasyonu. cin ve hindistan ornekleri gozumuze sokulurken, pek bir sampiyon edilen dogrudan yatirimlarin neden hic birinin saharaalti afrikaya ugramadigi sorusu konusunda kocaman bir sessizlik bah$ediyor bize duzdunya kuresellesmecileri.

    koskocaman bir kita. 800 milyon insan yasar uzerinde, bir kac nokta disinda birakin kuresellesen dunyaya baglanmayi, kuresel sermaye hareketleri tarafindan surekli uzerinden atlaniyor, etrafindan dolasiliyor, antropolog james ferguson'un tabiriyle afrika "by-pass" ediliyor. bunu hem kuresel sermaye yapiyor hem de kuresellesme ahkamlari bunu yeniden uretiyor: kuresellesen duzlesen dunya argumanlarinda bir afrika ornegi dahi yer bulamiyor.

    ferguson'u takip ederek kuresellesmeyi farkli cografi yerlerin birbirine baglandigi bir sampiyon sistem olarak degil de, bazi yerlerin surekli ve yapisal olarak etrafindan dolasilidigi, hatta evvelce bina edilmis baglantilarinin altinin oyuldugu bir surec olarak algilarsak gerceklige bir nebze daha yaklasiriz gibime geliyor.

    (bkz: uneven development)
  • friedman'ın malumu ilamdan ibaret eseri.

    islamabad'daki bir kitapçıda 950 rupee, yani yaklaşık 12 dolar gibi bir fiyata bulduğum ve hemen üzerine atladığım bir kitaptı. ne var ki bir sene aradan sonra ancak bu hafta okuyabildim. bir cümlelik bir fikri tuğla ebadında koca bir kitap teşkil edecek biçimde köpürttükçe köpürtmüş. mesnevi hakkında "uzun olmuş, ben olsam ete kemiğe bürünürdüm, yunus gibi görünürdüm" diyen yunus emre'yi andım.

    genelde gazetecilerin pek sevdiği bir tarz ile yazılmış. ingilizce'de posit diye tabir edilen cinsten. yani olanı olduğu gibi vermek. ama bu metot bütün bütün objektif değildir. tıpkı makinesinin objektifini kendi iradesine göre dilediği yere çeviren, perspektifini öznel saiklerle tespit eden ve genellikle görmek istediğini gören fotoğrafçılar gibi. madonna'nın frozen adlı şarkısının girişindeki ifade tam tekmil bu sözüme tabidir: you only see what your eyes want to see -- gözlerin neyi görmek isterse ancak onu görürsün. friedman da görmek istediğine bakmış ve gördüğünü anlatmış.

    sana bana değil, amerikan idarecilerine yazmış. treni kaçırıyorsunuz diye bağırıyor. bir yerde onları haddinden fazla bir büyüklük vehminin illüzyonuna kapılmakla itham ediyor ve ellerini çabuk tutmaları konusunda uyarıyor.

    bence tespitleri temel hatlarıyla sorunsuz. ne var ki buram buram sosyal darvinizm kokuyor. yazar bunu tasvip etmiyor tabii ki. ama biraz machiavelli gibi, "işin doğası bu arkadaş, yersen" havası da yok değil. küreselleşmenin birinci versiyonunda nesne devletlerdi, ikinci versiyonunda şirketler oldu. mevcut üçüncü versiyonun muhatabı ise bireylerdir ve teknolojik gelişmelerle düzleşmiş dünyada hayatta kalabilmek istiyorlarsa bireyler bu yeni dünyanın acımasız kurallarına göre oyunu doğru oynamaları gerekiyor, der.
  • çıktığında ve pek bir meşhur olduğunda okuyamamış ve modadan geri kalmıştım. geçen cd leri elime geçti arabada dinlemeye başladım. hızla ilerleyen teknoloji hakkında kitap yazmanın da böyle bir sıkıntısı var: 5 yıl sonra yazdıkların antika olacak. ilk cdnin ortasında bir yerde bir gazetecinin cep telefonu ile fotoğraf çekmesi hikayesini uzun uzun ve "görüyon de mi teknoloji nasıl bir hale geldi amk" tadında anlatınca anladım ki ilk çıktığında okumak lazımmış.
  • thomas l friedman'ın 7. baskısı yapılan bestseller kitabı.
    eskiden olsa "bu adam amerikan uşağı. heee teknoloji geldi her bilgi her yere ulaşıyor. şahane değil mi? seni şapşal, kapitalist, ütopik seni" diye okurdum.
    sanırım yeni üniversitemin ideoloji değil ekonomi temelli eğitim geleneği içinde edinip okumaya başladığımdan, hiç de öyle gelmiyor kitap.
    tam tersine, call center'lardan, röntgen fimlerinin analizine, muhasebecilik faaliyetlerinden, yazılım mühendisliğine bir çok görev ve hizmetin hindistan'a kaydığına dikkat çekiyor yazar. abd'deki işlerin büyük bölümü daha ucuza hindistan'da yaptırılabiliyor. orada bir muhasebeci tuttuğunuzda vereceğiniz ücretin yarısına hindistan'da bir muhasebeci tutabiliyorsunuz. tek yapmanız gereken faturalarınızın fotolarını çekip yollamak.
    şimdi sorarım size:
    bu abd için iyi bir şey mi?
    abd'nin istihdam kaybını göremiyor musunuz?
    son kertede ciddi krizler yaratanileceğini fark etmiyor musunuz?
    özetle teknoloji hem iyi hem kötü sonuçlar doğurabiliyor. bazı meslekleri tamamen ortadan kaldırıyor, bir kısmının yerini değiştiriyor, bir takım görevleri tamamen yok ediyor.
    hem gelişmiş, hem de geri bırakılmış ülkeler için aynı durum geçerli.
    üstelik yazarın seneler önce verdiği örnekler bence son derece çarpıcı ve geçerliliğini halen koruyor.
  • thomas l friedman’in meşhur dünya düzdür kitabı, küresel dünyanın geldiği noktayı en iyi anlatan eserlerden biri. küreselleşmeyi üç aşamada inceliyor. ilki amerika’nın keşfi, ikincisi endüstri devrimi ve üçüncü ise bilişim teknolojisindeki hızlanma ve internet.

    friedman’a göre küreselleşmenin en önemli faktörlerinden bir diğeri ise berlin duvarı’nın yıkılmasıydı. “duvarlar aşağı, pencereler yukarı” mottosuyla tanımladığı evrenin penceresi ise bilgisayar programı windows idi.
hesabın var mı? giriş yap