• (bkz: trip)
  • 25 yil sonra nihayet sansurden gecebilmis film
  • muziklerini mercan dede'nin yaptigi film. seattle'da odul almis.
  • adını kendi koymamış grup. bass-çı hakan'ın anlattığına göre zamanında odtü'de verecekleri konserde grubun adı yoktur. afiş hazırlaması için görevlendirdikleri eleman da kıçından "ripe trip" diye bir ad uydurur. ilk başta hoşa giden adın sonradan tutmayacağı anlaşılıp kısaca trip olmuştur. yani grubun adı the trip falan değil, triptir.

    repertuarda çok fazla değişiklik yapmasalar da selçuğun katılmasıyla saksafon-klavye-flüt de müziğe dahil olmuş ve sound bir hayli zenginleşmiştir. led zeppelin, credence, beatles, jethro tull, eric clapton, bob dylan, jimi hendrix vs.'yi hakkını vererek çalarlar. ortalıkta dolaşan grup müsveddeleri gelip gitse de bu adamlar kalıcı olduklarını göstermişlerdir.
  • jarvis cocker'in, pulp bass gitaristi steve mackey ile cikardigi album.
  • yonetmenligini roger corman'in yaptigi 1967 yili yapimli psychedelic bir uyusturucu macerasi filmi. easy rider'dan iki sene once yapilmis olmasi jack nicholson, dennis hopper ve peter fonda'nin ilk bu filmde bulusup bir isinma turu yaptiklarini gosteriyor gibi.

    aslinda konusu gayet basit. bosanmanin esigindeki bir reklam yonetmeni olan paul grooves (peter fonda), kendini tanimak, problemlerine cozum ve cevap bulabilmek amaciyla lsd alir ve olaylar gelisir... ondan sonra yaklasik 1,5 saat boyunca bu acid tribinin etkisiyle neler yasadigina, dis dunyayi nasil algiladigina falan sahit oluyoruz..

    filmi seyrettikten sonra bende, senaryoyu yazan jack nicholson ile filmde emegi gecen tayfanin lsd uzerinde "up close and personal" calisma yaptiklari fikri olusmadi degil desem yalan olmaz. donemin etkisiyle kaleydoskopik isik oyunlari, renk filtreleri, degisik kamera cekimleri, uyumsuz editler vs. gibi tekniklerle bu uyusturucu tribini bir olcude canlandirmaya calismislar. aslinda sasirtici olarak, filmin nostaljik kalan soundtracki ve gercek hayattan gosterilen "normal" cekimleri bu tribin etkisini vermekte cok daha basarili. kahramanimizin bir portakal'a bakip sanki ilk defa bir portakal goruyormus gibi yasadigi deneyim, camasirhanedeki camasir makinesinin sesini hayran olarak dinlemesi filmi eglenceli kilmiyor da degil hani.

    o donemi gorsel olarak cok basarili bir sekilde sunmasinin yaninda, icerdigi klasik, abuk sabuk hippi soylemleriyle birlikte seyredilmesi zevkli tipik bir 60'li yillar filmi diyebiliriz aslinda.:

    "...i mean: sex and love. it's so easy"
    ".. let's try to contact"
    ".. after all, we're all one with the eternal, universal, loving, joyful, glorious and harmonious cosmos, right?"
    "... just flow to the center of everything"

    ustad roger corman'in ellerine saglik yani. (bkz: roger corman)
  • mtv'deki en eğlenceli program. avrupa'nın altı ülkesinden gelen ikişer kişiden oluşan üç grup ayrı ayrı yola çıkar, bu arada yanlarında cep telefonu veya cüzdan gibi eşyalar falan yoktur. otostop çekerler, bazen bulundukları ülkedenin dilini konuşmak zorunda kalırlar, haritaya bakarak yollarını bulmaya çalışırlar, olaylar gelişir... amaç bitiş çizgisine ilk önce varan olmaktır. özellikle italyanların fransızca konuşmaya çalışmaları gerçekten eğlenceli.
  • seinfeld'in 4. sezonunun ilk iki bölümünün adı
    kramer'ın yazmaya çalıştığı senaryonun adına dikkat çekerim..

    (bkz: the keys)
  • seinfeld'in ikili bölümlerinden biri. anahtar tartışmasından sonra los angeles'a gidip murphy brown'da rol kapan kramer, setten kovulur ancak yılmaz. şansını başka yerlerde denemektdir. bı sırada ise dumanlı katil denen bir seri katil ortaya çıkar ve polis kramer'dan şüphelenmektedir. jerry ve george ise jerry'nin katılacağaı canlı yayın için l.a.'e giderler. aynı zamanda amaçları kramer'ı bulmaktır.
  • caronte isimli sarsıcı /yıkıcı /ölümcül /muazzam bir albüme sahip `italyan progressive rock ` grubu.
hesabın var mı? giriş yap