• 1957 yapimi bir nunnally johnson filmi. basrolde joanne woodward bu filmle oscar almis. eve denen bu kadinin uc tane kisiligi var (bkz: multiple personality). televizyon vermisti ben kuccukken de, cok korkmustum nedense.
  • filmde anlatılan eve white aslında 22 alt kişilik yaratmıştır.
  • filmde bahsedilen kadinin gercek adi christine costner sizemore dur.
  • paul newman'ın 50 yıllık eşi, halen yaşamakta olan joanne woodward'ın başrolünü üstlendiği, kişilik bölünmesi konulu bir film. woodward'ın canlandırdığı eve kocasıyla birlikte psikologa gider ve ciddi baş ağrıları çektiğini doktora açıklar. sonrasında kızın kişiliğinin üçe bölündüğü ortaya çıkar, olaylar gelişir. woodward üç karakterde de döktürür. eve white'ın utangaçlığını ve depresyonunu, eve black'in hiperaktifliğini ve vurdumduymazlığını, jane'in ise hiçbir şeyi hatırlamayan-eve'lerin karışımı olan halini başarıyla kotarır. sonuçta elizabeth taylor, lana turner, deborah kerr ve anna magnani'nin arasından sıyrılıp kaptığı oscar'ı sonuna dek hak etmiş olur.

    spoiler içerir...

    filme dönersek... sevmediğim ve inandırıcılığı zedelediğini düşündüğüm taraflar var. mesela doktor, eve'lerden biriyle veya jane'le konuşurken "eve white/black ile konuşabilir miyim?" diye sorar, bedeni ele geçirmiş kişi "tabii" deyip yerini o kişiye bırakır ve bu mevzu filmde sıklıkla tekrar eder. doktor değilim, kişilik bölünmesinin uzmanı falan da değilim ama bildiğim kadarıyla öyle gel deyince gelmiyor diğer kişilik. bildiğim kadarıyla bazı kişiliklerin ortaya çıkması için zorlamak gerekiyor ama burada doktor radyo kanalı değiştirir gibi kişilikler arasında zaplayabiliyor maşallah. bu da inandırıcılığı zedeliyor. keza hipnoz da öyle. haydi hipnoz edelim seni der demez uykuya dalıyor eve/jane. öte yandan finali de sıkıntılı. film boyunca oya gibi işlenen eve white ve white ile black kadar iyi işlenemese de göze batmayan jane finalde şıp diye öldürülüyorlar (yok ediliyorlar desek daha doğru olur) ve "the (happy) end". evet, doktor sonunda eve'lerin çocukluğuna inmeyi akıl edip bu kişilik yarılmasının nedenini ortaya çıkarabiliyor ama kanımca iki karakterin (eve white ve jane) şıp diye yok olması da filmin inandırıcılığını zedeliyor.

    öte yandan bu türden kişilik yarılmalı filmlerin tüm klişelerine sahip. bir kişilik utangaçsa diğeri arsızın önde gideni, bir diğeri bunların karışımı. bir kişilik iyi bir anneyse, diğeri kızını boğabilecek manyaklıkta, sonuncusu eh işte. beyza'nın kadınları'nda da böyledi bu (kişiliklerden birisi otomobilde sevişgen birisi iken diğerinin elinden kur'an düşmez birisiydi), halle berry'nin adını hatırlayamadığım filminde de (kişiliklerden biri beyaz, diğeri siyah) ve daha birçoğunda. bu türden filmlerde hep aynı yoldan gidiliyor nedense. burada bu zıtlıklar soyadlarına bile yansımış: eve'lerden birisi ak(white), diğer kara(black). bu zıtlıklar göze fazla sokuluyor. en azından soyadlar ve isimler farklı olabilirdi.

    özetle ciddi hatalarına ve inandırıcılık sorunlarına rağmen ortalamanın üstüne çıkabilmiş, woodward'ın oyunculuğu sayesinde keyifle izlenen ama mükemmel olamayan bir film. 100 üzerinden 67'lik bir film. şu inandırıcılık sorunları olmasaydı 70'lik olurdu.
  • joanne woodward oyunculuğu ile filmi tek başına götürmüş, golden globe ve oscar ödüllerini kazanmıştır. bundan sonra 1976 yılında ise yine (bkz: multiple personality) konulu sybil dizisinde ise bu kez hasta yerine doktor rolünü oynamıştır.
  • 1957 yapımı, aynı adlı kitaptan uyarlama film.

    uzun yıllar önce bir sahafta karşılaşıp zaman geçsin diye okumaya başladığım ve tek oturuşta bitirdiğim eve'nin son yüzü isimli bir kitap vardı. tesadüftür ki; bir kaç hafta öncesinde beyza'nın kadınları diye bir film vizyona girmiş ve ben yine vakit geçirmek için konusunu dahi bilmeden sinemada o filmi izlemişim.

    pek tabi o dönemler internet pek yaygın değil. kitap zaten bilmem kaç yılı basımı, tüm kitapçıları arasan ikincisini asla bulamayacağın türden. o dönem kendi kendime mustafa altıoklar'a ne kadar kurulduğumu hatırlıyorum; ''bu film çalıntı, kimse bu kitaptan haberdar değil'' diye. tabi bir süre internetten falan bakmaya devam ettim ama filmi de kitabı da unuttum gitti. ta ki 2 saat önce, saçma sapan bir yerde bu filmin ismini görene kadar. hemen izledim tabi ki. yıllar sonra kendi kendime yarattığım bu gizemi çözmek beni rahatlattı açıkçası*. mustafa altıoklar hakkındaki fikirlerim değişmedi elbet, çünkü hatırladığım kadarı ile onun filminde, kitaba ya da bu filme dair verilmiş bir referans yoktu. yanlışım varsa düzeltin.

    filme gelecek olursak; hipnoz sahneleri ve kişilikler arası geçişlerin tiyatralliği yapay olsa da zevkle izlenebiliyor. joanne woodward ve lee j. cobb'un oyunculukları bile fazlasıyla yeterli zaten ki joanne woodward performansı ile oscar almış.
  • stüdyo, filme konu olan eve'in gerçek hayattaki 'yaşayanı'
    chris costner sizemore'a filmde kullanılan 3 karakter için ayrı ayrı
    sözleşme imzalatmış. hani olur da biri baskın çıkar stüdyoya telif davası açar diye..

    her imzadan önce kadın o kişiliğe sokuluyor, rızası ve imzası alınıyormuş.

    (bkz: şeytanın gör dediği)
hesabın var mı? giriş yap