• ingmar bergman'ın kasvetli filmi. film o kadar kasvetli ve o kadar iç daraltıcıdır ki sürpriz sayılabilecek sonu bile sizi rahatlatmaya yetmez
  • 1977 yapımı bir ingmar bergman filmi.
  • dino de laurentiis'in yapımcılığını yaptığı, 1923 berlin'inde geçen, politik öğeleri ağır basan, yine karakterlerin psikolojik gerilimler yaşadığı, ve ağır bir sona sahip muhteşem bir film.
  • ing. yılanın yumurtası
  • yapımcı dino de laurentiis, film için dev bir bütçe, ve o zamana göre çok geniş olanaklar ayırmıştır. bergman, berlin'de çektiği filmini, çok büyük bir ustalık ve başarıyla 1923 atmosferine büründürmüştür. yıkık ve donuk sokaklar, filme müthiş bir görsellik katmaktadır.

    birçokları tarafından bergman'ın göreceli kötü filmleri arasında gösterilmesine rağmen, ben bu görüşe katılmıyorum.
  • ingmar bergman'ın isveç (ve farö adaları tabii ki) dışında çektiği ilk film.
  • yılan yumurtası bir ingmar bergman filmografisinden bahsediliyorsa farklı bir yerde duran bir filmdir ve bu açıdan yönetmenin tutkunları tarafından yadırganır. zaten yönetmenin kendisinin de film çekimi boyunca gidişattan hoşnutsuz olduğu film arkası belgeselde belirtilir. film geniş ve özel hazırlanmış mekanlarda –film için tramvay ın geçtiği dev bir berlin sokağı yaratılmıştır- , yönetmenin alışık olmadığı çoğu farklı oyunculuk disiplinlerinde yetişmiş kalabalık kadro ile yakın plandan, yakın figür temasından uzak, geniş planlarla çekilmiştir. liv ullman ingmar’ın bu durumunu, filme dair memnuniyetsizliğini yapımcıların sağladığı dev bütçe altında fazla ezilmesi, sorumluluklarının artmasına bağlar. ve ekler “ama hiçbir zaman kendisini hollywood yapımcılarına satmadı, hiçbir zaman.” yılan yumurtası klasik ingmar bergman filmlerindeki buhranlı gelgitli insanlık durumlarını konu eder görünerek belki bir ölçüde aynı minvaldedir ama sonunda bunu teknik bir mevzuya, daha doğrusu biyolojik tepkimelere indirgeyerek bozulur gider. fakat gene de iyi filmdir. liv ullman da böyle der. “sonunda ingmar ile filmi seyredince her şeye rağmen iyi bir film olduğunu gördük”.
  • abel rosenberg*'in ruhsal bulanımlarını 1. dünya savaşından yenik çıkıp hem ekonomik hem de psikolojik açıdan tamamen çökmüş almanya atmosferinde yansıtan karanlık film. film boyunca abel'in dengesizlikleri ve gelgitleri, manuela* karakteri eşliğinde izlenir, sonu garip ve ilginçtir, 2. dünya savaşına ve yaklaşan hitler devrimine bağ kurmaya da çalışır.
  • totalitarizmin gelmiş olduğunu bilmenin emniyetiyle, totalitarizm hangi koşullarda geldi'nin filmi. üç kilo banknota bir kilo sebze, yahudi miydiniz? bir bir kaybolup ölen insanlara nooluyor? başrolde kuliste yarasını saran soytarı gibi david carradine, jenerikte interiors'tan bir yıl önce woody allen müzikleri.

    (bkz: das kabinett des doktor caligari)
  • 1987'de yayınlanan "within the realm of the dying sun" albümünün devamı gibi duran, müzikalite açısından benzer çizgiler taşıyan ( bu nedenle bir zamanlar bir 90'lık kasete arkalı önlü kaydedip tek bir albümmüş gibi dinleyebileceğiniz) dead can dance albümü.

    parça listesi şöyledir:

    - the host of seraphim
    - orbis de ignis
    - severance
    - the writing on my father's hand
    - in the kingdom of blind the one eyed are kings
    - chant of the paladin
    - song of sophia
    - echolalia
    - mother tongue
    - ullyses

    bu albümden "the host of seraphim", baraka filminin en çarpıcı bölümlerinden birinde kullanılmıştır.

    lisa gerard'ın üst üste yaptığı vokallerle oluşturduğu kadın koroları gene çok çarpıcıdır bu albümde. 4 satırdan oluşan bir motifin, gerard'ın yalın sesiyle iki kez okuduğu "song of sophia" ile hemen ardından gelen "echolalia" ise adeta tek parça gibidir.

    bu albümü ve "within the realm of the dying sun" albümünü ne zaman dinlesem, gerard ve brendan perry keşke yeniden bir araya gelse diye dilek tutarım ama...
hesabın var mı? giriş yap