• 1868 yilinda wilkie collins tarafindan yazilmis roman. google book search'ten tam metnine ulasilabilir.

    benim bu kitapla tanismam 13 yasinda hazirlik sinifini yeni bitirmis bir ogrenci olarak gaza gelip yaz tatilinde okumak uzere birkac tane level 5 kitap almamla oldu. yazimin kayda deger bir kismi elimde tugla gibi bir sozluk ve kapaginda kirmizi bir kadife kumasin uzerine oturtulmus elmas benzeri bir tas olan bu kitapla gecirdim. derdim neydi onu ben de bilmiyorum. bu bilginin size ne faydasi var peki? hic. cunku konusunu bile hatirlamiyorum.

    wikipedia sayesinde gelen ek: inglizce dilinde yazilan ilk dedektif romani olan the moonstone, wilkie collins'in en iyi iki romanindan biriymis (digeri ise: the woman in white). "bir dedektif romani nasil olmalidir?" sorusuna cevap olusturan ilk roman olmasinin yanisira, yazarin romandaki hintli ve hizmetci karakterlere olan yaklasimi kayda degermis. konusu ise soyleymis (ozetin ozeti): hindistan'da subay olarak gorev yapmis amcasindan rachel'a buyukce bir hint elmasi miras kalir. elmas, hem hindular icin dini oneme sahiptir, hem de parasal olarak cok kiymetlidir. rachel, elmasi 18. dogumgununu kutladigi buyuk partide takar ve ayni gece elmas calinir. olaylar gelisir.
  • t. s. eliot tarafından “modern ingiliz polisiye romanlarının ilki, en uzunu ve en iyisi” olarak nitelendirilen romandır. çok şey beklemeden meraktan başladığım romanı gayet başarılı bulduğumu söylemem lazım. gizemli bir taş, köşkte toplanan insanlar, zeki, soğukkanlı ve detaycı dedektif gibi sonradan birçok polisiyede gördüğümüz unsurları barındıran, ekolün başlangıcı olması nedeniyle ayrıca önemli olan bu kitabı tüm polisiye severlere öneririm. bu arada kitabın yetkin dili ve içerdiği mizah da dikkat çekici.
  • çok severek okumuş bulunduğum kitap. özellikle robinson crusoe'yu kendine kutsal kitap yapmış olan uşak pek enteresandı. adam başı sıkıştıa kitaptan rastgele sayfa açıyor ve orada söylenen ona yol gösteriyor. bayağı da cuk oturuyor her şey nasıl oluyorsa. wilkie collins'in inancı neydi bilmiyorum ama burada ciddi bir din eleştirisi olduğunu düşünüyorum.
  • (bkz: penguin readers) yayınevinin yanlış hatırlamıyorsam eğer doksanlı yıllara ait bir baskısını okuyorum ingilizce olarak. hikayeyi okudukça daha da sarıyor. bu kitabı elazığ'da bir kitapçıda indirimle beraber 3.15 türk lirasına ( altıncı seviye yani advanced) aldığım için kendimi şanslı hissediyorum çünkü yabancı bir yayınevi olduğu için şu anki döviz kurunda çok pahalı olan kitabın eski ve temiz bir baskısını bulmak sevindirici. kitabın detaylarına gelirsek eğer “moonstone” hintliler için manevi değeri olan bir taş. bu taş ilk önce müslüman bir sultanın eline geçiyor daha sonra da ingilizlerin. ancak her kim ki bu taşı ele geçirirse eğer bir lanet onun üzerine geliyor. fazla detay vermeyeyim eğer okursanız diye. iyi okumalar.
  • wilkie collins’in mektup roman tarzında suç ve gizem kitabı.

    kitabın arka kapak yazısı (çok güzel ve yeterli olduğu için direkt aktarıyorum):
    t. s. eliot’un ‘polisiye romanların ilki, en uzunu ve en iyisi’ olarak nitelendirdiği aytaşı’nda, wilkie collins okuru viktorya devri ingiltere’sinde esrarengiz ve heyecanlı bir hırsızlık hikayesine götürüyor.
    yıllar önce bir hindu tapınağından gasbedilen, aytaşı olarak bilinen, paha biçilmez hint elması doğum gününde genç rachel verinder’e hediye edilir, ancak aynı gece ortadan kaybolur. evdeki herkes bir şüphelidir, elması çalanın kim olduğunu bulmak kolay olmayacaktır. ayrıca elmas’ı her yerde takip eden, rivayetlere göre elmas’ın koruyucuları olan üç hintli de hesaba katılmalıdır. kendinden sonraki polisiye anlatı türünün klasik unsurları haline gelen ingiliz kır evinde hırsızlık, hırsızın evdekilerden biri olması, okuyucuyu yanlış yönlendirme, zeki bir dedektifin devreye girmesi, yanlış şüpheliler ve şaşırtıcı bir son gibi asli unsurları barındıran aytaşı, yalnızca tarihi öneme sahip bir eser olmakla kalmıyor, hikayenin kurulmasındaki ustalık ve ingiliz imparatorluğu’nun suçlarına bakış açısıyla yarattığı türün sınırlarını aşıyor. işk yayımlandığı tarih olan 1868’den bugüne değerinden hiçbir şey kaybetmeyen bu roman, adeta bugün basılmışçasına ilgi çekici ve eğlenceli kalmaya devam ediyor.”

    orijinali bir gazetede “arkası-yarın öykü” olan ve sonradan kitaplaştırılan bu roman, sırf bu yapısı nedeniyle temponun düşmesine neden olmuş; bazı segmentler aşırı uzun ve gereksiz. buna karşın çok kolay okunan, karakterleri (nüktedan betteredge, fevri franklin ve tabii ki rachel) benimsenen, nostaljik ve esrarengiz yapısıyla okurda tatmin duygusu oluşturan bir kitap.

    yazarın karakter inşası dönem romanlarına kıyasla oldukça yenilikçi. toplum tarafından olumlu görülen karakterleri yererken, cemiyette pek kabul görmeyecek kişilere (msl. hırsızlık geçmişi veya madde alışkanlığı olan karakterlere) önyargısız yaklaşmasını çok hoş buldum. hatta dikkatli olursanız üstü örtülü bir lezbiyenlik teması bile var. öykünün merkezindeki rachel karakterinin yazarın göz bebeği olduğunu düşünüyorum. her ne kadar, sadece başkalarının bakış açısıyla aktarılsa da bu genç kadının tavırları ve düşünce sistemiyle ilgili bir çok şey biliyoruz. rachel, döneminden ve yaşından beklenmeyecek kadar olgun bir kız. yaşadığı şartların elverdiği ölçüde tek başına karar verme özgürlüğünü sonuna dek kullanan, güçlü ve rasyonel bu karakter, diğer viktoryen kadınlar gibi en ufak tatsızlıkta ağlayıp yataklara düşmüyor, yönlendirilmeye ihtiyaç duymuyor ve tehlikeleri göze almaktan korkmuyor. neredeyse thomas hardy kadınlarının mertliğini taşıyor diyebilirim.

    altın kitaplar’da çıkan agatha christie romanlarında bir gelenek vardır; unutmaya ve karışıklığa yer vermemek için karakterler kitabın başında kısaca tanıtılır. ben de öyle yaptım:

    herncastle kardeşler:

    arthur: sadece adı geçiyor.

    albay john herncastle: 1799 seringapatam taarruzu esnasında hindistan’da, gizemli yollarla aytaşı’nı ele geçirdi. elmasın, 18. yaşgününde yeğeni rachel verinder’e verilmesini vasiyet etti.

    adelaide: bay blake ile evlendi. franklin blake’in annesi.

    caroline: soylu olmayan bay ablewhite ile evlendi. godfrey ablewhite’ın annesi. sorun çıkarmayan tembel bir kadın.

    julia: kardeşlerin en küçüğü ve en güzeli. john verinder ile evlendi, onun ölümüyle dul kaldı. 18 yaşına giren rachel verinder’in annesi. olayın geçtiği malikanenin sahibesi.

    diğer karakterler:

    rachel verinder: 18 yaşına giren esmer minyon ve güzel bir kız. dediğim dedik ve kararlarını kendi almayı seviyor. ketum ve yaşına göre olgun bir kız. aytaşı kendisine miras bırakıldı.

    franklin blake: 4. anlatıcı. rachel’in teyzesinin oğlu. rachel’e aşık. çocukken onunla oyunlar oynarmış. parasız ve aylak. gençliğini avrupa’nın kentlerinde dolaşarak geçirmiş. doğum gününde rachel’e aytaşı’nı verme görevi kendisinde.

    godfrey ablewhite: rachel’in diğer teyzesinin oğlu ve onun diğer namzeti. franklin’den daha uzun boylu ve alımlı. zengin bir avukat. muhtaç kadınlarla ilgilenen derneklerin çoğunun başkanı bir iyiliksever. bu nedenle kadınların gözdesi ve zaten kendisi de çapkın.

    gabriel betteredge: romanın 1. anlatıcısı. malikanenin baş kahyası. küçüklüğünden beri lady verinder’in yanında. mantıklı ve hafif nüktedan, yaşlı bir adam. robinson cruose’ya hayran.

    penelope: gabriel betteredge’in kızı. miss rachel’in özel hizmetçisi.

    rosanna spearman: gizemli ve hüzünlü bir hizmetçi kız. hırsızlık nedeniyle girdiği kodesten çıktıktan sonra, rehabilitasyon amaçlı bu işe yerleştirilmiş. düz yüzlü, asimetrik omuzlu çekicilikten uzak bir kız.

    drusilla clack: 2. anlatıcı. rachel’in amcasının kızı. anne ve babası vefat ettikten sonra fakir kalmış. sofu ve çevresindeki herkesi öteki dünyaya hazırlamak gibi bir misyon edindiği için çok rahatsız edici. her şeye müdahil ve öyle olmadığını söylese de herkesin erdemini yargılıyor.

    bay (mathew) bruff: 3. anlatıcı. aile avukatı.

    çavuş cuff: 6. anlatıcı. güllere olan düşkünlüğüyle bilinen ünlü bir dedektif.

    dr. candy: 7. anlatıcı. aile doktoru. patavatsız, sosyal konularda beceriksiz ama işinin ehli.

    ezra jenning: 5. anlatıcı. doktorun tekinsiz görünümlü asistanı. afyon müptelası.

    bay murthwaite: meşhur hint gezgini. serüvenci. ince, uzun, esmer ve sessiz bir adam. kitabı sonlandıran kişi.

    bayan threadgall: merhum tıp profesörü bay threaggall’in dul eşi.

    samuel: uşak.

    nancy: mutfak hizmetçisi.

    mr. begbie: baş bahçıvan.

    yolland: komşu kasabanın balıkçısı.

    topal lucy: yolland’ın kızı. hizmetçi rosanna spearman‘a aşırı düşkün!

    başkomiser seegrave: elmasın çalınmasından sonra konağa gelen polis.

    joyce: başkomiser seegrave’in çavuş cuff’ın emrine bıraktığı polis memuru.

    duffy: arada sırada bahçedeki yabani otları yolması için tutulan oğlan.

    mr. septimus luker: londralı tefeci.

    mr. jeffco: franklin’in babasının valesi.

    bay ablewhite: soylu olmadığı için herncastle ailesi tarafından eziklendiğini düşünüyor. godfrey ablewhite’ın babası.

    mrs. merridew: rachel’in dul halası.

    octavius guy: avukatlık bürosunda muhbirlik gibi işler yapan oğlan. büyük gözleri nedeniyle “karakaçan” lakabıyla anılıyor.

    üç gizemli hintli ve yanlarında bir küçük oğlan

    uyarlamalar:

    https://youtu.be/1gs-s_mumke

    https://youtu.be/ip4jz_wavkq
  • türünün ilki sayıldığı için ne çok oyuna, filme ve diziye uyarlanmış olan kitap.

    döneminde başarılı ve ilginç bulunması doğal olan bir kurgusu var. fakat yazarı, böyle bir işe ilk kez kalkışmanın hevesiyle olacak, işittiği, merak ettiği, elinde bulunan her malzemeyi bir potada karıştırmış gibi görünüyor: bolca entrika, ondan eksik olmayacak miktarda gizem, diğer "tatlardan" baskın olması için hatırı sayılır ölçüde afyon, kıyısından biraz da hipnoz bahsi; o devirlerdeki aşkların olmazsa olmaz kuralı olarak saçma sapan yanlış anlamalarla kendini feda etme, sormayarak ve anlatmayarak, üstüne ketum kalarak olayları daha da karmaşık hâle getirme... aklında ne varsa hepsinden kullanmış yani. oryantalizme bile rahmet okutacak kadar karikatürize edilmiş hint üçlü ve "ev zenciliğinin" hakkını verebilmek için elde kitap, her vakada gözlerini belerterek tepki veren sadık hizmetkâr da sosu tamamlamış. elmas da ya şundayım ya bunda diye diye hepsini peşinden koşturmuş. bunca alaşım-dolaşım bir araya toplaşınca da 7'şerlik 5'erlik bölümlü dizilerde rahaaatça sündürülmüş tabii.

    2016 uyarlamasını izledim de çoğu yerde vaktime acıdım, klasikleri tanıyalım elbette ama sabrımızın da canına okumuşsunuz hani dedim. başrolündeki joshua silver, enis arıkan'ın pörtlek bakışlı ingiliz ikizi gibiydi, ne âşık ne de mecburi ve acemi dedektif portresine yakışabilmişti.

    bbc'ye hürmetimiz var, sayelerinde pek çok güzellikle müşerref oluyoruz ama sırf kültürlerini gururla sunma uğruna böyle bazı yavanlıkların tekrarına düşüyorlar, bütçelerini heba ediyorlar, esef duymadan edemiyorum!
hesabın var mı? giriş yap