• amerikan* kucuk kasaba hayatini konu alan, larry mcmurtry isimli bir yazarin romanindan uyarlama, siyah-beyaz, sinema tarihinde buyuk yeri olan yapim. ozellikle doneminde benzeri pek bulunmamasi nedeniyle cok ses getirmistir.

    filmde robert surtees'in cinematografisi de takdire sayandir.
  • yıllar sonra devamı çekilmiştir: texasville
  • kasabanın köhne salonu ilgisizlikten kapanmak zorunda kalırken finalini de şahane bir başyapıt ile yapar; red river. filmin adı da bu harika howard hawks western'ine selam çakmaktadır nitekim..
  • ademler ve havvalar'ı odağa yerleştirmek gibi bir profile sahip bir film gibi gözükse bile, alternatif olarak, yerleşim yerinin sosyal hayatı şekillendirme gücünü izleyicisini hayretler içinde bırakarak gösterebilen bir filmdir de.
    bu bahsini ettiğim gücün başarıyla sergilenmiş olması bir anlamda yönetmen abi ve yapımcı tayfanın eseridir. ancak aslında birazcık da izleyicinin (hem genel sinema izleyicisi hem de özelde bu filmi izleyen izleyici kastedilmektedir) şehirli karakterinden kaynaklanır. tamamen farklı bir sosyal yapılanmanın içinde yetişmiş izleyici bunun gibi bir filmi izlediği zaman pek tabi ki kasabanın niçin bir şehir olma yolunda sancısız evrilemediğini sorgular ve kasabayla stereotipik köy imajı arasına kalın çizgiler çeker zihninde. bahsettiğim izleyici tarafından köyün o her daim nostaljik yanı, sıcaklığı, yakınlığı, organik ilişkileri ne kadar çekici bulunursa, kasaba da bir o kadar ürpertir, kimliksiz bulunur.
    ayrıca yine kasabaların genel-geçer kapalılık/sıkışmışlık durumlarından faydalanıp başarıyla yansıtmıştır 50leri bu film. 1971 yapımı olduğuna inanmak çok güçtür.
    filmle ilgili diğer notlarımız da şunlar olsun:
    1) cybill sheperd şahsi kanaatimce çok iyi bir şıllık performansı sergilemiştir. (bkz: gözlerin ah o güzel gözlerin)
    2) film boyunca lanet olası ktrn isimli radyo istasyonunun sesi neredeyse hiç kesilmez. sürekli country eseler pompalar, bir yerden sonra film hatrına dinlediğiniz müziği tipik soundtrack havasında değil de 7/24 kasabanın her mülki köşesinde**** çalan aynı boktan radyodan duyuyor olmak düşüncesi bunaltıcıdır.
    3) filmin esas oğlanlarından timothy bottoms şaşırtıcı derecede g. w. bush'a benzemektedir, yine de onun kadar ebleh değildir. bu cümleye bağlı kalmak kaydıyla birinci tesadüfümüze göre filmin geçtiği anarene isimli kasaba teksas eyaletine bağlı bir alelade bir kasabadır; ikinci tesadüf ise bu timothy bottoms kişisinin beyaz saray erkanını hicvetmek üzere çekilmiş that s my bush isimli dizide g. w. bush'u canlandırmış olmasıdır. (bkz: ne tesadüf)
  • cybill shepherd'ın biyografisini izlerken peter bogdanovich ortaya çıktı ve "cybill'in elvis'le benim aramda seçim yapması gerekiyordu ve beni seçti. bu, çok az adamın başına gelebilir" deyiverdi. sevgili olduklarını bilmiyordum.

    bogdanovich'in çektiği ve shepherd'ın oynadığı the last picture show düşüverdi aklıma. doksanların başında star tv'de oynamıştı. cybill sheperd'i tanıyorduk da bogdanovich denen dahiden haberimiz yoktu. starda yayınlanan bütün filmleri ilgiyle izlerken şans eseri bu filme denk gelmiştik. izleyeli epey zaman geçmiş, detayları hatırlayamıyorum. kasvetli bir güney kasabasında, tozlu yollar ve acınası kafeleri hatırlıyorum. bu mekanda kendini bulmaya çalışan gençler acınası aşklar arasında kalıp kişiliklerine yeni yaralar ekliyorlardı.

    neyse, anlatacağım bunlar değil esasında. beni derinden yaralayan ve yüksek oranda spoiler içeren kısmı paylaşmak istiyorum. konuşmayı sevmeyen bir çocuk, belki de özürlü, sağır galiba emin değilim. elinde bir süpürge, sokakları süpürürdü. gelip geçen gençler bazen şefkatle bazen de gaddarca ona takılırlardı. ve bambaşka konuları anlatan filmin arka planında görünen bu çocuğa araba çarptı ve süpürgesi bir yana, cansız bedeni bir yana savrulmuş olarak gördük onu.

    kasabanın en iyi çocuğu lafı var mıydı bir yerlerde, nerden duydum ilk olarak bilmiyorum. o zamandan bu yana ne zaman ölen güzel bir çocuk görsem aklıma bu film gelir. kasabanın en iyi çocuğu öldü derim üzülerek.
  • peter bogdanovich bu filmin cekimleri esnasinda o zamanlar yasi kendinden hayli kucuk cybill shepherd'a asik olmustur. bunun uzerine sinema yazari, sanat yonetmeni, ve yapimci karisi polly platt'den ayrilmistir. bu filmin arkasindaki asil beynin polly platt oldugunu iddia edenler hala vardir.
    yillarca beraber oku yaz ciz kendini gelistir, beraber uret, iki cocugun olsun, sonra hop cybill girsin ortamlara. sil bastan.
    yapcak bisey yok tabi, gonul bu, yargilamak ne haddimize.
    ama biz simdi yillarca selvi boylum al yazmalim'da baska gorduk, sevgi emektir dedik, ahmet mekin buyuksun dedik; meger gercek hayatta film setlerinde is baskaymis.
  • 5 yıl once izlesem ne kadar saçma bir film deyip kesinlikle koltuğumdan kalkardım. ama şimdi şunu söylüyorum. hayatın iğrençliğini bu kadar iyi anlatan başka bir film daha olamaz. aynı zamanda evli hatunumuz performansıyla oscar almıştır.(bkz: cloris leachman)
  • jean baudrillard'ın simulakrlar ve simülasyon kitabında tarif ettiği üzere;
    onun 1970'li yıllara ait bir film olduğunu öğrendiğim zaman şaşkınlıktan neredeyse küçük dilimi yutacaktım. 1950'li yıllara ait filmlerin hipergerçekçi bir yeniden sunumu cilalanmış,temizlenmiş,kuşkusuz bir retreo film
  • cd kapaginda citizen kaneden bu yana yapilmis en iyi film yazar.. hatta imdb puani 8.1 dir ama bu ovguleri/puani hakedecek kadar guzel degildir bence.. cybill shepherdicin izlenebilir sadece.. filmin basinda opusmeler yavanken sonlara dogru guzellesmektedir..

    film sunu da guzel gostermis: kucuk yerlesim yerlerinde dedikodular, gizlice, hemen yayilirken, ekonomik gucu olanlarinki acik acik konusulmaz.. herkes bilir ama kimse bildigini belli etmez..
  • birkaç yıl önce izlemiştim bunu. cybill shepherd gibi masum bir yüze, jacy rolünü yakıştıramamıştım. bir de bu filmdeki ruth, six feet under'daki ruth'a çok benziyor.
hesabın var mı? giriş yap