• pasolini, bu filmden sonra aynı adla bir kitap yazmıştır.
  • eser "bir burjuvanın hiçbir davranışının doğru olmayacağını" iddia ederken fazlaca abartmış sayılır.

    ayrica film 1968 venedik film festivalinde laure betti ye 'en iyi kadın oyuncu ödülü'nü getirmiştir.

    edit: katolik sinema ofisi ödülü ' nü de almıştır film.
  • bir arkadasin "sematik" diye nitelendirdigi film.. ki katilmamak elde degil.. burjuva diyerek adamlarin yasantisi o kadar basite indirgenmis ki.. olaylar zip zip ilerliyor.. bu da bir kopukluk hissi yaratiyor, ayrica oyunculuklardaki abarti da filmin gercekle alakasi olmadigini gosteriyor.. bunun yaninda basit sembollestirmeler var, ve bunlar bir film icin cok gulunc duruyor..
    --- spoiler ---
    mesela burjuva is sahibi, is yerini calisanlarina devrediyor, tabii bu islemi yaparken soyunuyor ve daglara bayirlara kacip bir ciglik saliveriyor.. neymis efendim: burjuva olmanin dayanilmaz agirligi..
    --- spoiler ---
    ayrica bazi sahnelerdeki planlarin cokluguna anlam vermek cok zor, sanirim passolini de o zamanlar neden o kadar cok plan kullandigin farkinda degilmis.. kisacasi: olmamis passolini olmamis..
  • kapalı bir anlam barındıran film. delikanlı gelmeden önce film siyah-beyaz iken, delikanlı geldikten sonra film renkli oluyor. ayrıca, delikanlı bir nevi, ''kutsalı'' simgeliyor.
    müzik olarak ise, mozart kullanılmış.
  • bir baska siradisi pasolini filmi. ayrica final sahnesiyle, yonetmenin etna yanardagi civarinda oldugunu sandigim olaganustu mekanlara tutkuyla bagli oldugunun bir kaniti niteligindedir.
    (bkz: edipo re)
    (bkz: porcile)
  • filmini izledim, etkileyiciydi. yonetmeni duyarli buldum, hemderdim saydim, sevdim vs. kitabini da, can yayınlari'nin taksim'deki yerinin üst katında vardı kelepirde, hala da varmış da alıp okumak henüz nasip olmadi. filmde bes tane donusum hikayesi var. fabrikator baba, esi, oglu, kizi ve hizmetcileri.

    isirgan otu yiyerek yasiyor bu abla sonradan. onu da insanlara ayip olmasin diye yer gibi bi hali var, yani hicbi sey yemese de olacakmis gibi, ne bileyim. havada ucma tarzi kerametlere takilmamak (esas olan sunnete uygunluktur, o yoksa kerametin kiymeti de yoktur, anlaminda, kaynak: ahmed el-rufai) lazim belki. ama hastaligi iyi olan cocuk sosyal bir faydadir. maddi, beseri, gercek, guzel bi sey. sahici tarafiyla sifa amacli el vermek gibi belki.

    neyse iste, kizla oglanın dönüşümlerinden ziyade, babayla ananın dönüşümleri benim daha bir ilgimi çekti. cinsel temas, sartlar mumkunse duhul egilimi cok guzel bi yonelme isaretidir. biri birine yoneliyordur. alacagi verecegi vardir. bunun cinsiyet farkliligi sartini asmis olmasi da yonetmen adina sevindirici bence. adam asmis bunu, hadiseyi anlamis yani, gibi bi sey.

    eksi sozluk musteari olarak aslinda basta ziyaretçi'den gayri ismi olmayan bu yakisikli abinin filmdeki ismini alayim dedim. ama iste cumlede de gectigi gibi, abinin ismi yokmus meger filmde. muhtemelen kitapta da gecmiyodur. isimsiz kalmasi gerekirdi. bak zaten mustear olarak almaya calismak da tuhaf bi seymis demek ki. ben de isimsizim belki ama haddini de bilmeli insan.

    donusmeye yol acan karsilasmanin, bu bes kisi icin kim ya da ne ile oldugu, verimli bir bosluk olarak birakilmis yonetmen tarafindan. izleyici dusunsun dursun iste omru boyunca. filmden kareler aldim sonra bir suru, ziyaretci abinin yuzunun gectigi kareler hep, bilgisayardaki film oynatma programi yardimiyla. yuz ifadelerine baktim biraz. iyi bir oyunculuk hakikaten. ama ne oyuncunun ifadeleriyle ne de birtakim soyut ifadelerle sinirlamayalim simdi bu karsilasmanin karsi oznesini. cerceve var, isaret var, yon var, tamam.
  • pasolini'nin kendi gibi başka bir eşcinsel şair arthur rimbaud'a, incil'e, döneminin resim anlayışına ve en güzeli tolstoy'un ivan ilyiçin ölümü öyküsüne göndermelerde bulunduğu film. bir sahnede baba, eve gelen yabancıya romandan bir pasaj okur, bir süre sonra yabancı odaya tekrar geldiğinde, babanın ayaklarını omuzlarına alır, bir süre öyle otururlar. tolstoy'un öyküsünde de ivan ilyic'in hastalığı baş gösterdiğinde yardımcısı da onun ayaklarını omzuna alır, ilyic'i rahatladırdı. kitabı okumayanlar için filmde o sahne pek anlam ifade etmese de, yönetmen açısından sevdiği bir hikayeyi filmine böyle yedirmek nasıl bir duygudur acaba...
  • pier paolo pasolini'nin romanı.
    allah affetsin ben bu abinin yönetmen olduğunu bilmiyordum. kitabı okurken, yahu bu bir hikayeden bir romandan çok bir senaryo gibi olmuş demeye başladım ki içeriden uyarı geldi, o bir film ayrıca. ben de erdim diye düşündüm ve lakin adım emilia değildi ve eremezdim ersem bile yönetmen yazarın hükmettiği emilia ölümüyle ölemezdim.

    vallahi ben anlatıcının yalancısıyım. bu burjuva denilen insanların bir sikimlik aklı var diyor kitap. filmi izlemeye teşebbüs edeceğimi hiç sanmıyorum. biri gelir, niye geldi niye gitti bilemediğim bir insancıl burjuva gelir evde kim var kim yok düzer, hepsine muhteşem zevkler verir ve bunu sevgiyle yapar, cinsiyet ayrımı, sınıf ayrımı yapmadan yapar ve daha çok burjuva olanlar yani paolo baba ve lucia anne, yaşları itibariyle burjuva denilen şeyde uzun süredir bulunuyorlardır, verici hale gelerek verimkar insanlar olurlar. lucia'nın üzerine kayıtlı mal varlığı yok olsa gerek ki anca verir, ama paola baba fabrikasını işçilerine verir. o bir tek evdeki herkesi birbirine yeniden akraba eden insancıl burjuva düzücüsüne vermiştir. hissettiği şeye sadıktır başka kimseye vermez. emilia zaten burjuva olmadığı için, bir burjuvaya yapıldığı gibi düzüldüğünden azize statüsüne yükselir ve göksel bir çukurda gözyaşlarıyla kopan kol bacak inşa eder hale gelir. iki burjuva evlat ise delirmek yahut çılgınca resimler yapmak suretiyle dünyamızdan uzaklaştırılmış olurlar.

    çok şükür ki sonradan gelen emilia(2. emilia bu karışmasın) ve telgraf getiren angiolino'nun ırzları bir şekilde düzücü arkadaşın düzüşünden korunmuştur. bu korunuşun sebebi de bu iki insanın da burjuva denilen şeye bulaşmamış olmasıdır.

    ana fikir: namuslu yaşamak istiyorsanız siz siz olun burjuvaya bulaşmayın. *
  • pier paolo pasolini'nin burjuva hayatının üzerine sümkürdüğü muazzam yapıtı.
  • eğri oturup doğru konuşalım, pasolini sıkı bir herif ama kötü yönetmen. bu filmde de zor olan bir işi başarmış iyi kitaptan kötü bir film yapmış. romandaki analitik yapı filme aktarıldığında şematik kalmış. eve gelen misafir arkadaş (nasıl misafirse artık?) ev sahipleriyle birlikte olurken görev ifa eder gibi. zaten herkeste yüce bir mutsuzluk hakim, burjuvalıktan mı, yoksa italya'nın havasından suyundan mı, bilemiyorum. bir de, hikaye cinsellik odaklı bir alegori olmasına rağmen pasolini diğer filmlerine kıyasla bayağı edepli çekimler kullanmış, sanırım sansürle başı derde girmesin diye.
hesabın var mı? giriş yap