*

  • kimileri eli alna götürerek temenna ederler..
    temenni ile amenna kelimelerinin çiftleşik hali gibi duruyor.
  • temennah olarak da bilinir.
  • kalbe götürülen el, duygularda; dudağa götürülen el, sözlerde; alna götürülen el ise, düşüncede samimi olunduğunu/olunacağını göstermek içindir.
    böylesi bir incelik...
  • çerkes gelinlerinin sıklıkla yaptığı harekettir. öyle ki özellikle de bir abhaz düğününde gelin kızımız eğilip temenna etmekten bacak kası yapabilir.
  • bedenle verilen selâmın en anlam dolu, en estetik hali. eli başa götürülerek verilen selam diye de geçiyor sözlüklerde.
  • efenim genelde inatları ve delilikleriyle nam salmış arnavut halkının çerkeslerin khabzesi kadar bilinmese de toplumsal yaşamlarını düzenleyen, sıkı sıkıya bağlı oldukları ve uyulmaması durumunda o topluluk içinde barınamayacakları yazısız gelenek ve görenekleri vardır.* (şu noktada küçük bir parantez açmak gerekirse bu kurallar bütününün, nerenin arnavutu olunduğuna (kosova, arnavutluk, türkiye vs.) ve hangi din veya mezhebe (hıristiyan, sünni müslüman, bektaşi vs.) mensup olunduğuna göre uygulama sıkılığı ve kapsamı bir parça değişir.) temenna, bu töre'nin en üst ritüellerinden biridir. yeni evlenen gelin genellikle düğün sırasında ya da düğünden sonra kayınvalidesine önünde eğilmek suretiyle temenna verir.

    maalesef arnavutların bu ritüelinde gavurun reveransındaki gibi selamlama ya da kalpte, dilde ve akıldaki yeri ifade etme anlamlarını okuyamazsınız. kayınvalidesine temenna verecek kadar gelenekçi bir arnavut aileye gelin gitmiş bu kadın örneğin hiçbir zaman odadan çıkarken bilhassa kayınvalidesine arkasını dönerek çıkamaz, her zaman geri geriye gitmek zorundadır. kayınvalidesinin yanında hiçbir zaman oturamaz, hep ayakta bekler. hatta zaten çoğu zaman onun yanında bulunamaz bile. (bkz: huzura çıkmak) ama aslen temennada birinin önünde eğilip kalkma veya birinin karşısında elin kolun nereye konacağı gibi uygulamaları belirlemenin çok ötesinde, kayınvalidenin gelinin ve onun (evlilik) hayatını** düzenleme konusunda tam bir söz hakkı olduğu mesajı vardır. iki kadın arasındaki bir meseleymiş gibi gözükse de aslında dibine kadar ataerkil bir kültürün tezahürüdür bu; zira kayınvalide bu itibarı aynı o gelin gibi yıllarca ezildikten sonra erkek evlat sahibi olmak üzerinden -nerden baksan yine bir çük üzerinden- kazanmıştır. (bkz: kadının en büyük vazifesi analıktır)
  • arapça kökten gelip arzulamak, şiddetle istemek anlamına geliyormuş. kökendaş sözcükleri temenni, meni.

    minik bir incelik var; kaynaklarım kosovalı, doğru aktarıyorlarsa temenna töreninde gelin yerden başlayıp göğe kadar simgesel ve duraklı bir hareket dizisi yapıyor ya; ona "temenna almak" denir diyorlar. bu durumda arzulayan/seçen kaynana; kabul eden/uyan gelin. gelin seçilmesinin arzu değerini temenna alarak kabul ediyor, kendisi de komutan olduğu halde büyük komutana tabi olma gösterisi yapıyor.

    temenna almak, gelinin yere eğilerek ellerini birleştirip, önce ayak bileklerine, sonra dizine, karnına ve başına değdirerek kaynanasının elini öpmesidir. ne kadar yavaş yapılırsa o kadar iyiymiş. selam vermek - onay almak anlamına gelmektedir. kaynanası eğer iki elini uzatırsa gelini beğenmiş, tek elini uzatırsa beğenmemiş demektir.

    (bkz: arnavut düğünü/@ibisile)
  • arnavut adetidir. damadın annesine, damada ve gelin kendi annesine temenna yapar. eğer damadın annesi iki elini veriyorsa gelini kabul ettiğini, tek elini veriyorsa kabul etmediğini gösterir. duygularla, hareketlerle, sözlerle her zaman saygı ve sevgi göstereceğini belirtir.
  • i. (ar. temenna > temenna)
    1. arzu, istek, temennî: kes fuzûlî tamaın gayrı temennâlardan / kanda olsan taleb-i devlet-i dîdâr eyle (fuzûlî). dilde yok harf-i temennâ deheninden gayri / canda yok zâika fikr-i sühanından gayri (nâilî). temennâ-yı visal yolunda gayet tabiî ve gayet ümitvârâne birtakım sözler söyledi (nâmık kemal).
    2. hürmet ve âşinâlık göstermek veya teşekkür bildirmek için sağ eli dizden aşağıya indirip sonra yukarı doğru kaldırarak ağıza ve başa götürmek sûretiyle verilen bir selâm çeşidi [bu anlamı türkçe’de kazanmış ve temennah şeklinde de kullanılmıştır]: hocalara karşı resm-i temennâyı îfâya mecbur idi (ahmet râsim). gülerek bir küçük temennâ ile “teşekkür ederim” dedi (ahmet h. müftüoğlu). buralarda oturanlar âdeta terbiye, nezâket yarışına çıkarlardı. yerden temannâlar, kandilli selâmlar, elpençe divan durmalar, eğilip bükülmeler, efendimsiz söze başlamamalar… (mâlik aksel).
    ? temennâ etmek: temennâ hareketi yaparak selâm vermek: nerîman tâzelere temennâ etti, yaşlıların ellerine vardı (hüseyin r. gürpınar). tramvay yoluna çıkınca gülerek bana temennâ ediyor (yusuf z. ortaç). bu ağalar, yerlere kadar eğilip temennâ üstüne temennâ ederek misâfir karşılar (sâmiha ayverdi).
hesabın var mı? giriş yap