• il deserto dei tartari isimli romanın türkçe adı.
  • teğmen drogo'nun askerleriyiz!
  • yeni teğmen olan bir gencin ilk görev yeri olarak sürgün yeri sayılan bir sınır kalesinde görev yapmaya başlamasını ve akabinde gelişen olayları anlatıyor.
    zaman zaman yavaş ilerlese bile kitabı elinizden bırakamıyorsunuz.
    eğer bir şeylerin kendiliğinden olmasını bekliyor, hayatınızı yaşamak yerine iyiyi umarak vaktinizi harcıyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
  • her insanda az ya da çok bulunan "umut etme" duygusu üzerine kurgulanan muhteşem bir klasik. umudun içinden çıkmak istememe hali mecburiyetleri bile yaşanabilir hale getiriyor.

    tekdüze ilerleyen bir hayatın içinde umudu ucundan da olsa tutmaya çalışan bir karakter drogo. sürüp giden hayatın içinde yakalanan küçük heyecanlar onu tekdüzeliğe mahkum ediyor. bir garip çelişki içinde hiçbir yere ait olamama hissini yaşatıyor okuyucuya. sorguladıkça ona benzediğimizi fark ediyoruz.

    umut ettikçe var olduğumuzu, kayıplarımız olsa da içimizdeki o küçük tomurcukların hiç tükenmediğini okumak isteyenlere güzel bir başyapıt.
  • dino buzzati'nin başyapıt denebilecek seviyede olan kitabı. yazar tüm kitap boyunca zamanın aslında çok hızlı akıp gittiğini, hayatının her anında insanın bir şeyleri beklediğini ve bu süreçte anı yaşamayarak belki de hayatı yaşamayı kaçırdığını yüzümüze muhteşem bir dil ve akıcılıkla vurur.
  • kitap, tüm yaşamımızın kısa roman şeklinde ifadesinden ibaret.
    “artık bir şeyler olmalı” umuduyla yaşamaya çalışan, küçük olaylarla oyalanan ama asla tatmin olmayan, bir zaman sonra bir şeylerin olmasını da umursamayıp alışkanlıktan yaşayan insanlarız.
    beklenen olay gerçekleşeceği zaman ise, iş işten geçmiştir artık. uğruna feda ettiğimiz yıllar bizi tüketmiştir. güç de heves de kalmaz geriye. yapılabilir tek bir şey vardır: ölmek. onu da en güzel şekilde yapmak gerekir ki boşa giden emeklerin bir karşılığı olsun.

    “bir sayfa, böylece, yavaşça çevrildi ve tüketilmiş günlere eklenerek öbür tarafa geçti, şimdilik biriken sayfalar ince bir cilt oluşturmakta ama buna karşılık kalan sayfalar bitmek bilmez bir hacim sunmaktadır. ama yine de biten bir sayfadır, teğmenim, yani yaşamın bir parçası.”

    “yine de zaman geçiyordu; insanları hiç düşünmeden, dünyada gidip geliyor, güzel şeyleri solduruyor; ve henüz adı bile konmamış yeni doğmuş bebekler de dahil olmak üzere hiç kimse onun elinden kurtulamıyordu.”
  • hep alıp başını gidebilecek kadar cesur, ama kalıp savaşacakmış kadar gözü pek olmalı insan…
  • umut etmek ile beklemek arasındaki yerlerde geçen güzel bir roman. tüm kitap boyunca; drogo tüm bunları aslında yaşamıyor, bir yerde öylece bekliyor ile nihayet oldu, demek ki beklemiyormuş durumları arasında git gel yaşatıyor. çoğu yerde, tepedeki o kışlada sıkışmış, kapana kısılmış gibi hissettiriyor.
  • "... belki de her şey için aynı durum geçerlidir, çevremizde bizim gibi yaratıklar olduğunu düşünürüz halbuki olan, sadece, don ve yabancı bir dil konuşan taşlardır; bir dosta selam vermek üzereyizdir ama kolumuz hareketsiz yana düşer, gülümsememiz yarıda kalır çünkü tamamen yalnız olduğumuzu görürüz."
hesabın var mı? giriş yap