• karizmatik büyükbabası bai dan'ın yardımıyla iki kişilik bisikleti ve tavlasıyla kendini arayış yolculuğuna çıkan alex'in hikâyesi...
    alex geçirdiği kazanın ardından hafızasını kaybetmiştir. çevresindeki insanları, sevgilisini tanımadığı kadar kendi hakkında da bir fikri yoktur. büyükbabası ban dai, alex'in kendini yeniden bulabilmesi için onu doğduğu topraklara geri döndüren bir yolculuk planlar.
  • yine bir aile, yine bir dönem filmi. izlerken solino, mio fratello è figlio unico ‘daki ısıyı verdi hani, ama en çok da cinema paradiso’ya benzerliğinden; çok da tanınmayan bir film için verilen puandan dolayı izlemeden önceki önyargıları yok etti.
    almanya dönüşü trafik kazasında hafızasını yitiren torun ile eski tüfek anarşik dedenin; torun alexander ‘ın system backup noktasına ulaşma çabalarını anlatmış komandarev. konu hafıza kayıpları olunca zamanda geri dönüşlerin kaçınılmazlığıyla başbaşa bırakıyor izleyiciyi.. ve dede, hala o anarşik ruhu saklıyor olunca aksiyon da bol oluyor tabi. cebinde has bulgar çakısı taşıyan, tavlanın marşını sokakta harala gürele söyleyen bu uzun saçlı güzel insandan türlü aksiyon beklemek hiç de şaşırtıcı değil.. uzun bir yolculuğa çıkarlar dede’nin önderliğinde, alexander bu yolculukta attığı her adımda bir kapı kapatmaktadır (bkz: tavla)
  • süper film!!

    hele bir sahnesi var ki, kamp alanında küçük, sevimli bir sahnede balkan müziği yapan müzisyenler coşar ve coştururken, müzik bir anda dinginleşir, kamera dedeye çevrilir, mimikler, bakış.. tamam dersin geliyor bir şeyler. ama o kadar eğlenceli, komik bir sahne beklemezsin ya da ben beklemiyordum. dedenin dansı muhteşemdir, hoppa nidaları eşliğinde kalkıp oynamak istersin sen de. yüzünde kocaman bir gülümseme..

    bunun dışında görüntüler, oyunculuklar, senaryo çok başarılıdır. bisiklet üzerinde kendini aramak istersin, ararken yeniden kaybolmak.. balkan insanlarının sade/doğal/içten yaşantısını sevenler, balkan müziklerinden keyif alanlar ve balkan topraklarında kendilerini bulanların kaçırmaması gereken bir film.

    film (bkz: everything is illuminated) filmini de anımsatmaktadır. birini sevenler diğerini de seveceklerdir diye düşünüyorum. dede-torun, köklere dönüş, savaş gibi unsurlar benzer noktalardan sadece birkaçıdır.
  • muhteşem bir filmdir.

    kanser teşhisi konup birkaç ay ömür biçilen dedemi, avusturya-türkiye milli maçını bahane edip çok görmek istediği viyana'ya götürmemi, özellikle bir gece otelin lokantasında bana tüm geçmişini bir film şeridi gibi anlatmasını, uzun yıllardan sonra sanki bugünmüş gibi tekrar yaşatmıştır.

    "dedemcik", seni çok özlemişim.
  • film gurusu x factor'ün önerisi ile izledim, yalan yok çok beğendim.

    son olarak x factor tanımı; ''holivut'un overratedlığının gölgesinde kalmış efsane film.''
  • iki bulgar olmayan oyuncunun başrolde olduğu film.
  • bulgar filmleri için "daha bugüne kadar hiçbir bulgar filmi beni derinden etkilemedi, sarsmadı, içimi cız ettirmedi vs. vs. " diye düşünüyorsanız, bundan böyle bir düşüncenizin olmaması için elinden geleni ardına koymayan filmdir.

    film öyle güzel ki şu hepimizin aşina olduğu tükenmez kalemi görünce bile mutlu oluyorsunuz, sözlükteki yabancı filmlerdeki türkçe yazılar ile alakalı bir sahne dikkatinizi çekiyor. hele bir içki içme sahnesi var ki, şöyle;
    adamlar içkiye başlamadan önce bardaktan birazını yere döküyorlar ve sizi bilmediğiniz, merakta bırakan bir sofra adabı ile başbaşa bırakıyorlar. filmin bana göre en güzel sahnesi ise hayatınızdaki en masum ilk öpücüğünüzü hatırlatan bir alın öpme sahnesidir. son olarak, rakibinizin 6-6 attığı zara onu bastıracak şekilde bir cevap vermek isterseniz bunun nasıl olacağını size gösteren filmdir.
  • 29. uluslararası istanbul film festivali kapsamında izlediğim, leziz bir bulgar filmi.

    hafızaları tazelemek için çıkılan bir yolculuk. yeniden hatırlayabilmek adına oynanan bu oyunda, kurtuluş bir tavlanın zarlarında gizli. şu koskoca dünyada kurtuluşumuz, geçmişimizde saklı güzel hatıralarda gizli. kim küçükken ona tavla oynamayı öğreten dedesini hafızasından silebilir ki?

    şöyle de güzel bir film müziği var efendim .
  • tavladan daha fazlasını sunar. kapıları açar, kapatır, güldürür, hüzünlendirir. öyle de kıyıda köşede kalmış cevherlerden biri. stefan komandarev'in görkemli bulgar yapıtı. yemekhane sahnesi dokunaklıdır.
  • bunu seven bunları da sevdi (ya da tam tersi): (bkz: im juli) (bkz: le fabuleux destin d'amelie poulain) (bkz: motorcycle diaries)
hesabın var mı? giriş yap