• avant-garde/free jazz'in ilk dönemlerinde yaşattığı devrime tezat olan "tüm doğaçlamaya rağmen swing çalan davulcu"* imajını yok eden 1936 oklahoma doğumlu efsanevi davulcu.

    yirmilerinin başında önce philadelphia, ardından new york'a yerleşip burada çeşitli doğaçlamacılardan etkilkenmiş olup; onları etkilemişliği de bir gerçektir. cecil taylor'ın 1960 çıkışlı air'inde çalarak candid recordings üzerinden piyasaya girmiş, birkaç ay sonra bill dixon ve archie shepp'in gerek canlı performans, gerek stüdyo kayıtlarında ardındaki isim olmuştur. yine de, sunny murray'nin tanınmasını sağlayan albert ayler'ın 1964'ü adeta lanetlediği ghosts ve witches & devils adlı albümleridir. bu dönemde don cherry ve albert ayler'la dostluğunu pekiştiren murray, avant-garde jazz tarihine kendini göstermeye başlamıştır bile. [2001'de yayınlanan my name is albert ayler adlı belgeselde murray ve ayler'ın dostluğu hakkında pek çok bilgi edinebilirsiniz.]

    1965 ise murray'nin altın yılıdır. caz tarihinin en çok ses getiren albümlerinden, eleştiri oklarıyla beslenerek gün geçtikçe hayran kazandığı gerçeğini yadsıyamayacağız spiritual unity'deki üç büyük-usta'dan* biridir artık. aynı yıl bandleader olarak disk union'dan çıkardığı sunny's time now ve self titled albümleriyle de ses getirmesini bilmiştir.

    byg actuel'in altmışların sonu/yetmişlerin başındaki başarılı dönemine damgasını vuran archie shepp albümlerinde*** de murray'nın ritm algısının derinliği ilk saniyeden bellidir. doksanlarda da charles gayle, aki takase, alexander von schlippenbach ve odean pope gibi avant-garde/free improvisation ustalarına eşlik etmiştir. yine de ayler'la yetmişlerde icra ettiği sayısız kayıt/canlı performans/deneme, günümüzde esp-disk çatısı altında sevenleri ile buluşmakta ve bu kayıtlar diğer tüm çalışmalarından özel, bu bir gerçek!

    "sunny murray and albert ayler did not merely break through bar lines, they abolished them altogether."**
  • sunny murray'nin "müzik" uğruna nasıl emek verdiğini anlamak için my name is albert ayler adlı belgeseli izlemek gerektiğini buraya not ediyorum. [dileyen ek olarak sunny's time now adlı belgeseli de izleyebilir, fikir sahibi olabilir.] murray ve milford graves davulun "ritmi belirleyen" değil, var olan ritmin her enstrüman biri bölünmüş eş parçalarından biri olduğunu deyim yerindeyse "vura vura" anlatan bir adamdır; byg actuel albümlerindeki zenginliğiyle trio kayıtları septet gibi yansıtabilir. bir iki referans albüm de ekleyeyim; cecil taylor - nefertiti, the beautiful one has come; jimmy lyons'la beraber çaldığı jump up, dave burrell - echo ve elbette clifford thornton'ın ketchaoua adlı şaherlerin şaheseri denecek albümü.
hesabın var mı? giriş yap