• geçtiğimiz mayısın 20sinde, son kitabı the structure of evolutionary theory hakkındaki övgü dolu eleştirileri bile tam okuyamadan bu dünyadan yitip giden, o vakitten beri bir şeyler yazayım isteyip vakit bulamadığım bilim adamı. biyolog, paleontolog, genetikçi, usta bir deneme yazarı, punctuated equilibrium teorisyeni.
    yazmak istediklerimi toparlayacak, derleyecek yetenek ve belagatte olmadığım için, edgeden, john brockman'ın kendisinden yaptığı alıntıdan kopyalıyor ve yapıştırıyorum:
    "there is no progress in evolution. the fact of evolutionary change through time doesn't represent progress as we know it. progress isn't inevitable. much of evolution is downward in terms of morphological complexity, rather than upward. we're not marching toward some greater thing."
  • "darwin ve sonrası , doğa tarihi üzerine düşünceler" adlı kitabıyla durumu birçok boyutuyla ele alan büyük bilim adamı. kendisi 1967 den beri harvard üniversitesi nde jeoloji ve zooloji profesörüdür.

    ölümü bu alanda büyük bir kayıptır. ruhu şad olsun.
  • "ever since darwin: reflections in natural history" isimli kitabı bir baş yapıt niteliğindedir.
  • bu amcama 1982 yilinda mezotelyoma tanisi (ki o zamanlar "ortalama" yasam suresi tani konduktan sonra 8 aymis) konduktan sonra doktora bu konuda okunacak ne var diye sorunca, doktor morali bozulmasin diye okumaya deyecek pek bir sey yok demistir. amcam her zaman ki arastirici kisiligini ortaya koyup mezotelyoma konusundaki herseyi yalayip yutmus, ondan sonra da "ortalama mesaj olamaz" (median isn't the message) baslikli, istatististik rakamlarinin ne olup, ne olmadigina dair muthis bir makale yazmistir.

    http://www.cancerguide.org/median_not_msg.html

    bu acidan tum kanser hastalarinin morallerini yuksek tutmak icin sozkonusu makaleyi okumasi gerekir.
  • bilimi " sezgi adini verdigimiz eski insan merkezli onyargilarin karsisina cikarak dunya gorusumuzu yeniden formulize eden bir etkinlik" olarak tanimlayan degerli bilim insani.
  • yazdığı her şeyi okumaya niyetlendiğim, ama sonra son kitabını* görünce "yok ya şaka yapmıştım zaten" dediğim tarihçi.**** pek önemsiz tarihsel ayrıntıları eğlenceli bir dille anlatırken, birden bunları - hayranlık uyandıracak bir beceriyle - genel ilkelere bağlar. dünyadaki bütün dilleri bildiği izlenimi edinirseniz de fazla abartmayın. italyanca, latince, fransızca, ingilizce tamam da, rusçası kötüymüş, "anca sözlükle okuyabiliyorum" diye yazmıştı bir yerlerde.* her okuduğumda "ulan paleontolog olsaymışım keşke" diye iç geçiriyorum. bir insanda bu kadar mı şahane tarih bilinci olur. her zaman herkese tavsiye etmişimdir, şimdi de ederim.

    ama kılım işte. bu her boku bilen, hem de şahane anlatan dahiye de laf söylemeden geçmeyeceğim. bu noma çok saçma bi görüş, nerden bulaştın yahu?* bi de nedir bu yanlışlamacılık takıntısı. bu kadar derinlikli bir adam nasıl olur da "bir kuramın bilimsel olması, gözlemle yanlışlanabilir savlarda bulunması demektir" gibi naif bir görüşü savunur?*

    ultra darwinciliğe getirdiği eleştirilere bayılırım: (bkz: the spandrels of san marco) and the panglossian paradigm: a critique of the adaptationist programme. ama ben yine de "bilim nedir?" sorusu tartışılırken, gould'un yarısı kadar bile keyifli yazamayan richard dawkins ve jerry allen coyne'u tercih ederim.
  • allah inancını birtakım şöhretli bilginlere onaylatmadıkça hep şüphede ve tedirgin kalan, pozitif bilim karşısında aşağılık kompleksinden bir türlü kurtulamayan yurdum dindarlarından birinin bir çeşit saldırısına uğramış.

    =====alıntı=====

    rol modelleri

    halil berktay, taraf, 25 kasım 2010

    http://www.taraf.com.tr/…y/makale-rol-modelleri.htm

    (...)

    bilime ve bilim ahlâkına bir anıt gibiydi gould. vakitsiz öldü. ardında 25 kadar kitap ve yüzlerce makale bıraktı. çok da dürüst bir insandı. vikipedi’deki biyografisine herhalde bir türk yaradılışçısının sonradan eklediği (zira wikipedia’daki ingilizcesinde buna rastlamak olanaksız) “fakat artık evrim teorisine inanmamaktadır” cümlesiyse, insanın içini acıtan bir kuyruklu yalandan ibaret.

    evet, bu çok sık oluyor vikipedi’de. birileri özgürlüğü ısrarla kötüye kullanıyor. oraya buraya olmadık yorumlar sıkıştırıyor, gerçeği tahrif ediyor, okuyucuya yanlış bilgi veriyor –ve bütün bunları, kendi ideolojisi adına atılmış bir gol, kazanılmış üç puan sayıyor.

    (...)

    =====alıntı sonu====
  • (bkz: project steve)

    (bkz: gould hall)
  • bu canım abiyi ilk üniversteye başladığım yıllarda, dawkins kitaplarıyla (selfish gene, kör saatçi vs) koordineli mi denir, ne denir, işte bunları hep aynı dönem okumuş, dawkins'e "dawkins sen haksızsın ibne" demiştim.

    şimdi hani bildiğin şeyler vardır, çok da iyi hatırlıyorsundur (ya da hatırladığını düşünüyorsundur) ama o bilginin üzerinden kimbilir kaç yıl geçmiş, tekrar aynı "bilgi ve polemik yığınına" "o alana" döndüğünde hatırladıkların sana daha farklı veçhelerini gösterir, her şey daha bir eyçdiğ kalite görünür, o zamanlar ayamadıklarına "işte şimdi" ayarsın ya, yeniden kendisini okumaya başladığım şu günlerde de aynen bunu yaşıyorum.

    elbette adaptasyonculuk boktan bir görüştü, elbette evrim aşamalarla değil sıçramalarla gerçekleşirdi çünkü uzun başarı dönemleri boyunca biriken yararlı ve nötr mutasyonların türleşmeyle sonuçlanan süreci tetikleyebilmesi için seçilim parametrelerinde ciddi ve/veya ani değişimlerin olması, ya da popülasyonun daha küçük yalıtılmış gruplara ayrılmış olması gerekirdi .... ama bunların dışında ya da daha doğrusu, ötesinde, üzerinde, gould bana tekrar, bilimin hiç de lise bir biyoloji kitabında anlatıldığı gibi bir yöntem izlemediğini, bilakis düşe kalka, tökezleyerek, bazen yalanlara kanarak ilerlediğini, çünkü sık sık unuttuğumuz üzere aslında son derece insani bir etkinlik olduğunu; bilgisayar modellerimizle, onları iyi kötü açıklamaya çalışan kuramlarımızla donuk suretlerini yakalamaya çalıştığımız evrim, canlılık gibi mevzuların göründüğünden çok daha karmaşık, ama tam da bu yüzden (neden nasıl sormayın), çok daha basit ve güzel olduğunu hatırlattı. tanıdığım tanımadığım bu satırları okuyan herkese tavsiye ediyorum.

    kendisi hakkında sözlükte şimdiye kadar yazılmış yalnızca 11 entri olmasını bir haksızlık, ama gould'dan çok kendimize yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum. saygılarımla.,

    (not: burada yaklaşık 15 paragraflık yazılıp yazılıp kırpılmış "hakkında konuşmak istediğim onca şey, ve şuncacık az zamanım var" tarzı dağınık dağınık, anlatmak istediği fikirleri bir türlü toparlayıp "adam edememiş" bir entri vardı. bunca sevdiğim ve ufkumu biraz olsun genişletmeme vesile olmuş bu büyük adam hakkında bu kadar "özet" bir entri yazmak da benim gould'a ve kendime yapmış olduğum haksızlık olarak şu kenarda dursun, belki ilerde borcumu öderim.)
hesabın var mı? giriş yap