• insanların(!1) sebepsizce etrafınızdan uzaklaşmasına sebep oluyor(muş).

    inananlar için allah; yarattığı her varlığı kendi katında eşit olduğunu kutsal kitabında bildirmiş..hesap gününde dünya üzerinde konumu ve statüsü ne olursa olsun her varlığın karşısında aynı düzlem üzerinde bulunacağını da eklemiştir.. fakat bazı varlıklar gerek tırnakları ile kazıyarak ulaştığı gerekse şansının yaver gitmesi sonucuğu ismine eklediği ünvanın şımarıklığı ile, üzerinde barındırdığı insanlıktan uzaklaşmış, etrafında bulunan varlıkları sadece konumuna göre değerlendirmeye başlamış görüyorum şu sıralarda...

    hayatımı sürdürebilmek için yaptığım işimde ismimin önünde sadece işçi sıfatından başka bir ek bulunmuyor..uzaktan uzağa yaptığı işi hayranlıkla izlediğim ve işimle ilgili olmamasına rağmen, mesleğine ilgi duyup saygı ile önümü iliklediğim bir varlık ile, tesadüfi bir şekilde iletişime geçiyorum..üst levelimde bulunduğu için ve işletme içerisinde kesinlikle bağımız olmamasına rağmen kendisine "x hanım" diye hitab ediyorum..gel zaman git zaman "siz nerede çalışıyorsunuz?" sorusundan sonra verdiğim "aa, ben şu bölümün elemanıyım" cevabından sonra tüm ipler ve iletişim bir anda kopuyor.. ya hani eşittik ya? siz yukarıda, ben aşağıda çalışıyorum..bakın çalışıyoruz diyorum..aramızdaki bağ sadece bundan ibaret..ben size "insan" olduğunuz için ve işinizle uzaktan uzağa ilgim olduğu için yaklaşıyorum..hiç bir talebim, hiç bir beklentim olmadan.. peki neden bu şekilde davranır ki insanoğlu?

    yapmayın canım kardeşim, insanlara ne konumda olursanız olun en azından bir parça tanıyana kadar "insan" gibi davranın, davranın ki örnekte görüldüğü üzere diğerleri de insanlığından soğumasın.. etrafınızda gezdirdikleriniz gibi herkes size konumunuz ve isminizin ön ekinde bulunan sıfatınız için yaklaşmıyor..bilesiniz.
  • bir alain de botton kitabı.
  • hemen hemen herkesin bunu hissetiğine, yaşadığına takılma. bildiğin zavallılıktır bunu yaşamak. ki çoğunluğun yaptığı doğrudur diye bir gerçek olsaydı eğer, milyonlarca sineğin boka konmasını da tamamıyla aydınlatmış olurduk.
  • alain de botton beyfendinin harkulade kitabi.

    statü endişesinin nedenlerini sevgisizlik, snopluk, beklenti, meritokrasi ve güven başlıkları altında toplamış. bu endişeden kurtulmanın yolu olarak da felsefe, sanat, politika, hristiyanlık, bohemlik konularına değinmiştir. başlıklar kesin ve net gözükse de anlatılırken bu kesin çizgiler korunmamıştır.

    alain de botton, kitabında özellikle alıntılara çok yer vermiştir. karşıt görüşlü insanlardan, farklı dönemlerdeki aynı görüşlerden yaklaşık 250 farklı kaynaktan alıntı yapılmıştır.
  • alain de botton'ın malum kitabının * neden eskimediğine dair bir t24 yazısı

    --- spoiler ---

    adam smith 1759 yılında kaleme aldığı the theory of moral sentiments kitabında: “dünyadaki bütün bu hırgür, bu keşmekeş neye hizmet ediyor? para hırsıyla canımızı dişimize takmış, zenginlik, iktidar ve mükemmellik peşinde koşuyoruz; bu koşunun sonunda ne bekliyor bizi? doğanın gereklerini mi yerine getirmeye uğraşıyoruz? en yoksul işçinin yevmiyesi bile doğanın gereklerini karşılamaya yeter. öyleyse “daha iyi şartlarda yaşamak” adını verdiğimiz o yüce amacın nasıl bir yararı var bize?” sorusunu yöneltir ve cevabı yine kendisi verir. “bütün bu koşuşturmanın sonucunda gözlemlendiğimizi, ilgilenildiğimizi, bize sempatiyle, beğeniyle ve takdirle bakıldığını hissederiz.”

    --- spoiler ---
  • kesinlikle okunması gereken kitaptır eğer ufkunuzun açılmasını istiyorsanız. hele ilk 20-30 sayfasını ağzınız açık hayretler içinde okursunuz.
  • burjuva tribidir. derin düşünen insanlarda değil, kolej çocuklarında ve cemiyet hayatında görülür.

    avam kültürdeki karşılığı güce tapmaktır.
  • kitaptan alıntıdır.

    "merdivendeki konumumuz bizim için çok önemlidir çünkü benlik imgemiz (kendimizi nasıl algıladığımız) başkalarının bizi nasıl algıladığıyla birebir alakalıdır. nadir istisnalar dışında (sokrates ve isa gibi) hepimiz kendimize tahammül edebilmek için dünyanın bize saygı duyduğuna dair birtakım işaretler arar, onlara bel bağlarız".

    ''kişinin insanlardan uzak durmaya karar vermiş olması, illa ki yanında hiç arkadaş istemediği anlamına gelmemelidir. insanlardan uzak durma kararı, kişinin elinde olanlarla tatmin olamadığını ima eder aslında. kinikler, tuhaf denebilecek ölçüde yüksek standartları olan insanlardır. chamfort'un sözleriyle ifade edecek olursak: "yalnız yaşayan bir adamın toplumdan nefret ettiği söylenir çoğu kez. oysa haydutların gezdiği bir ormanda yürümeyi sevmeyen bir adamın yürümekten hiç mi hiç hoşlanmadığını söylemek gibi bir şeydir bu."

    çokça etkisinde kalınırsa yavaşça sosyal hayattan kopma ve hayatın anlamsızlığına dair bilinç oluşturabilir ama alain de bottom diğer kitaplarında olduğu gibi olayları sade, esprili bir bakış açısı ile ele alıp, herkesin ulaşmak istediği mutluluk nirvanasına elindekilerle ulaşmayı felsefe edinip, salık vermekte.
    statü endişemizi başkalarının değer yargılarına bakmadan iç değerlerimiz ile çözebiliriz. bu da sağlam bir karakter ve güçlü bir irade gerektiriyor sanırım.
hesabın var mı? giriş yap