• les mondes engloutis'deki ana karakter .
  • bir macaristan futbol takımı. zamanında kupa galipleri kupası'nda sakaryaspor ile eşleşmişler ve elenmişlerdir.
  • bestecisi aram ilyic hacaturyan olan, eserden mi yoksa bizim opera'dan mi kaynaklandigini bilemesem de, begenmedigim bale. volkan ersoyun performansi olmasa iyice kotu olacakmis..
  • volkan ersoy yerine romalı komutanı oynayan bahri gürcan sayesinde seyredilebilitesi artan bir yapıt olmuştur. nitekim, eser sonunda bahri gürcan'ın, seyircilerden haklı olarak tüm alkışı almış olması da bunun bir diğer göstergesidir. ayrıca spatacüs'ün sevgilisi rolünü oynayan sanem ergüler de oldukça iyi bir performans göstermektedir.

    kanımca dekor uygulaması ve kostümler çok iyi olmasına rağmen, orkestrada özellikle nefeslilerin kalitesizliği ve türk tipi balet
    volkan ersoy'un ikinci perde boyunca sevgili ise ile olan bölümlerdeki düşük performansı yüzünden, malesef toplam kalite düşmektedir. ayrıca, toplu sahnelerde çok sefer görülen koordinasyon eksiklikleri de rahatsız edici.

    tüm bunlara rağmen hoşça vakit geçirmek için uygun bir yapıt. bu arada, bu esere sponsor olan güral porselen'e de bir plaket verilmesi gayet hoş oldu.
  • gectigimiz yillarda akm'de de oynayan, benim cok basarili buldugum, hatta bazı temsillerinde, bendenizin eski kliplerinden birinde de basdansci olarak gorunen balet erdal ugurlunun oynadigi, harika bale temsili..
  • bir kemal burkay şiiridir:

    hayat bir türküdür spartaküs
    avutucudur geçicidir
    güneş tepeler üstünde yükselirken
    ve kıyıları döverken mor dalgalar
    hayat bir türküdür spartaküs
    köylü kadınların küçük çocukların söylediği
    orda trakya ovalarında

    özgürlük uçan kuşlara benzer
    ağaç yaprağına yağmur damlasına benzer
    varinia'nın gözyaşlarına spartaküs
    o britanyalı köle kadının, o kır çiçeğinin
    bir gladiyatörün acı gülüşüne benzer
    kanları toprağa belenirken

    onlar dostluğu bilirler mi
    kardeşliği bilirler mi
    başkası için ölmeyi hiç
    onlar bilirler mi spartaküs
    ayağa kalkınca makedonya'nın
    lombardiya'nın taşı toprağı
    yaşlıları, hastaları, genç kızları
    özgürlük için saçları bayraklaşan

    onlar, roma'nın uygar efendileri
    dövüşken horoz yetiştirir gibi
    avrupa'nın, asya'nın, afrika'nın
    o, kölelikten başka hakkı olmayan
    en güçlü insanlarını meydanlarda
    birbirine öldürtüp kahkahalarla gülen
    eğlenceye ve elmaslara çılgınca düşkün
    onlar, roma'nın uygar efendileri

    frigya ovasında yetişen buğday
    acem ipeği, mısır pamuğu
    besili sığırları afrika'nın
    finike'nin sedir ağaçları
    ve genç kızları normandiya'nın
    herşey, hatta dalgalar, gökyüzü
    dağlar, esen yel ve gün ışığı
    güya bu efendiler içindi.

    köle doğmak boynunda bir zincirle
    sırtında bir kamçıyla
    yüreğinde bir damgayla spartaküs
    uşaklık edeceğin saraylar yapmak
    geçemiyeceğin köprüler, sürüneceğin yollar
    çürüyeceğin zindanlar yapmak
    ve taşımak olmayan günahlarını sırtında
    doğduğun günden öldüğün güne kadar
    zincirleri kırmak güzeldir spartaküs
    gökyüzü gibidir, yaşamak gibidir
    aşk gibidir
    çıkmak geceden güne
    zincirlerden öte uzundur dünya
    duvarlardan öte yaşamak geniştir
    besbelli sevginin en güzeli
    zincirleri kırmaktır yeryüzünde

    hiç unutabilir misin spartaküs
    yüzünü afrikalı zencinin
    gözlerini unutabilir misin
    ancak bu denli sevebilir insan
    kılıç, kan ve romalılar arasında bile
    gönlü böylesine sevgiyle taşan
    bu adam
    seni öldürmemek için kendi öldü
    sen o zaman vurulmuştun işte
    ölüm güzeldir böyle yaşamaktan

    bir romalı yüreği gibi değil
    ezik bir köle yüreği gibi çiçek yetiştiren
    ak bulutların öptüğü
    makedonya dağlarından
    cins atlar büyüten, yapağı veren
    macar ovalarından
    çıkıp karlı alp dağlarını
    köle toprakları bir boydan bir boya aşan
    bir su gibi içip özgürlüğü
    mızrağının ucunda
    alınteri ve sevgi taşıyan
    sen ki o mermer saraylarda yaşıyan
    kölelerin bayrağı spartaküs

    kan ve kemikler üstüne şanları kurulu
    parayla, döneklikle soylu olmuş kişilerin
    bilmediği bunca şeyi bilirdin
    sen ki bir çocuk için yaşamayı
    bir kadına gönül vermeyi
    eğilip toprağı öpmeyi bilirdin spartaküs
    "biz kölelerin de bir tanrısı vardır..."
    bunu bilmiyordun işte
    çünkü kölelerin tanrısı yoktur spartaküs

    yoksulluk kötüdür spartaküs
    bilgisizlik kötüdür
    ama hiçbir şey boyun eğmekten
    daha kötü değildir
    sen de yenildin sonunda
    bir çarmıhta can verdin
    ama bir türkü gibi çağdan çağa
    erkekçe savaşmayı öğrettin insanlara
    adını öğrettin spartaküs.
  • (bkz: spartacus)
  • çok güzel bir şiir. açıp açıp tekrar okuyorum öyle böyle değil...
  • ihsan ünlüer şiiri:

    spartakus‘tu adım!
    ve kara afrika‘dan zenci köleler taşıyan
    amerikan gemilerinde forsaydım.
    çin duvarı‘nın çamurunu,
    mısır piramitleri‘nin hamurunu ellerimle kardım.
    ve her yıkılışında babil kentini ben onardım.
    hanibal “ahırlarımı iyi temizle” dedi bana.
    bendim,
    ortaçağ derebeyleri‘nin tarlasını süren,
    sığırlarını güden
    ve ellerimle ördüğüm kale duvarlarının üstünde
    barbunya şövalyesi‘nin oklarıyla ölen,
    satın alınan,
    öldürülen bir köleydim ilkin;
    sonra adım 'serf' oldu.
    ve sonra canımı bağışlayan yasalar kondu.
    atını tımarladım sezar‘ın,
    ve aslan yürekli rişar‘ın,
    uğruna öldüm kral septim sever‘in;
    septim sever‘se beni hiç sevmedi hiç.
hesabın var mı? giriş yap