aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • bu his genelde ölen insanların bir aileleri olduğunun, karmaşık ve umut dolu bir yaşama sahip olduklarının akla gelmesidir.

    günlük yaşam sizi bundan alıkoyar. bizler etrafımızdaki insanların evde ne yaptıklarını bilmediğimiz için onların eve gidip duvara bakarak oturduklarını hayal ederiz.

    çünkü bizler başroldeyiz öyle değil mi? bizden başka herkes figüran değil mi? ufacık rollerini oynayıp gidecekler.

    işte bu bencillikten bir an kafamızı kaldırmaktır sonder. bir anlığına "orada benim kadar karmaşık hayatlar var" diyebilmektir. ne zor sınavdır.
  • sokakta yanımızdan geçen herkesin; bizimki kadar canlı ve karmaşık bir hayata sahip olduğunun farkına varmak.
  • şu videoda şiir gibi anlatımı yapılmış:

    https://www.youtube.com/watch?v=akoml0_fiv4
  • sokakta yürürken yanınızdan geçen herkesin, en az sizinki kadar canlı ve karmaşık bir hayata sahip olduğunun farkına varma hissi. sıradanlığın farkında varmak.
  • korkunç bir histir, diğer insanların da en az sizin kadar değerli olduğunu hissederken aynı anda ne kadar önemsiz, değersiz, sıradan olduğunuzu da fark edersiniz. ama farkındalık iyidir, %99,9999 ihtimalle kraliyet ailesi mensubu olmadığımızdan, hepimiz aynı derecede önem teşkil ediyoruz.
  • bu aralar sürekli hisettiğim his. düşündükçe sizi daha da rahatsız etmeye başlar.
  • özellikle mutsuz, umutsuz ve zor anlarda iyi gelen yalnızlık hissinden uzaklaştıran bir farkındalıktır. tüm dünyanın yükünü omuzlarında hissettiğinde senin gibi başkalarının da olduğu bilmek iyi gelir.
    bunun yanında toplumsal olarak da bu farkındalığa ulaşmamız gerektiğini düşünüyorum. tüm dünyanın merkezinde sadece kendinin olduğunu düşünenler yüzünden toplumsal barış sağlanamaktadır. kendisinin en doğru olduğunu kabul eder başkalarının ne yaşadığını düşünmeden bilmeden. ayrıca bu yüzden metroya ilk binmek ister, yürüyen merdivenin ne tarafında durduğa dikkat etmez, diğer insanların hayatlarını hiçe sayarak aracını kullanır. toplumsal yaşamı, şehir yaşamını beceremez ve becermek zorunda hissetmez kendini. empatiden yoksun bencil hayatlar yaşanır gider hiç farkında dahi varmadan.
  • muhtemelen gün içinde en çok hissettiğim duygu, farkındalık.

    karşılaştığınız her insanın hayat filmindeki yan karakter/figüran olduğunuzu realize etme durumu da denebilir.
  • sokaktan geçerken gördüğün her insanın, apartmanların içindeki dairelerde oturan her insanın, yollardan geçen arabalardaki her insanın, hastanelerde ve konserlerdeki her insanın; her kafanın içinde, kafa sayısı kadar farklı yaşam olduğuna dair kişide oluşan farkındalık.
    bu kazanıldığında, eminim bazı şeyler daha anlayışlı ve empatik hale gelecektir.
  • adını bilmeden çok defa yaşadığım bir aydınlanma halidir benim için.

    "şimdi şu insan olsaydım..." diyip o insan olduğumu hayal ediyorum ve onun gözlerinden kendime bakıyorum. tam o an muazzam değersizleşiyor varoluşum ve herhangi biri oluveriyorum. hani arabayla giderken, uzakta tek başına yürüğünü gördüğünüz o kişi var ya, işte aslında o kişi sizsiniz. hani toplu taşımanın camından bakarken dışarıda bekleyen bir insanla göz göze gelirsiniz... çok defa dışarıda beklerken göz göze geldim aracın içindeki insanla; bir an o ben ve ben de o oluyorum. tüylerim ürperiyor.

    neyse ki hepimizin aynı oranda değersiz oluşu, belli bir değerin de göstergesi. bir oksimoron. nihilizmdeki, "iyi ki hayatın hiçbir anlamı yok, aksi halde bu yükün altında ezilirdik ve onun karşısında değerimiz kalmazdı" anlayışı gibi...
hesabın var mı? giriş yap