• pulp'ın different class albümünden başarılı bir çalışma daha. jarvis cocker'ın ifade gücünün yeterliliği konusunda iyi bir fikir verebilir sanıyorum ve eksi minibrowser plugin'e bir tribute olarak yazıyorum (and to whatnot)

    i wrote the song two hours before we met
    i didn't know your name or what you looked like yet
    oh i could have stayed at home and gone to bed
    i could have gone to see a film instead
    you might have changed your mind and seen your friends
    life could have been very different but then
    something changed

    do you believe that there's someone up above?
    does he have a timetable directing acts of love?
    why did i write this song on that one day?
    why did you touch my hand and softly say
    stop asking questions that don't matter anyway
    just give us a kiss to celebrate here today
    something changed

    when we woke up that morning we had no way of knowing
    that in a matter of hours we'd change the way we were going.
    where would i be now if we'd never met
    would i be singing this song to someone else instead
    i dunno but like you said
    something changed.
  • seneler sonrasinda playlist'imde beliren, seneler oncesinden bir pulp parcasi. melodik yapisi o pulp'a ozgu etkileyiciliktedir, ama muzisyen olmadigimdan nedendir bilemem, minor falan numaralari olsa gerek. hayatta tesaduflerin oneminden dem vuran bir sarkidir bu. sonra da jarvis dertlenir, "ya oyle olmasaydi", "boyle olsaydi" falan diye; dertlenecek ne var oysa ki? oyle olmus, boyle olmus. sonra kiz cevabini verir, elini tutar, birak sacma sapan sorular sormayi falan der, afferin akilli deriz. oooh when we woke up that morning.. diye baslayan akor degistiren bolumde koro olarak ulumak da cabasi.
  • uzerine gereksiz yere cok dusundugum kutsal opucuk.
  • bu şarkıyı tanışmamızdan iki saat önce yazdım
    ne adını biliyordum ne de neye benzediğini

    bütün gün eve tıkılıp sonra da yatağı boylayabilirdim
    ya da çıkıp bir film falan izleyebilirdim
    sen fikrini değiştirip bir arkadaşa uğrayabilirdin
    hayat çok farklı olabilirdi ama sonra bir şey değişti

    yukarıda bir yerlerde biri olduğuna inanıyor musun?
    ne yani bu adamın ilişki durumlarını idare eden bir zaman çizelgesi falan mı var?

    neden bu şarkıyı tutup da tam o gün yazdım?
    neden elimi tutup bana yumuşacık sesinle dedin ki
    “saçma sapan sorular sormayı bırak
    dudaklarını uzat da burada bugünü kutlayalım
    bak işte bir şey değişti”

    o sabah uyandığımızda bilmemize imkân ihtimal yoktu
    sonra birkaç saat içinde bambaşka yollara sapmış bulunduk

    nerede olurdum şimdi
    eğer hiç karşılaşmasaydık?
    bu şarkıyı senin yerine bir başkasına mı söyleyecektim yani?
    ne bileyim ama senin de dediğin gibi, “bir şey değişti”

    çeviri: hakan bıçakcı
  • barış bıçakçı'nın dediği gibi; birine aşık olunca, ömrün boyunca onu aramışsın da sonunda bulmuşsun gibi, geçmişini tekrar kurgularsın. basit tesadüfler aşkın ilahi gücünün işaretleri olur çıkar. evet bu şarkı o anların şarkısı.

    ben evde kalabilirdim, aptal bir futbol maçına gidebilirdim. sen arkadaşlarını görmeye gidebilirdin. hiç karşılaşmayabilirdik. boşversene, bunu bilmemize imkan yok. basit tesadüflere ilginç anlamlar yüklediğime göre, bir şey değişmiş. dudaklarını uzat da bu günü kutlayalım.

    tamam kabul, aşk gibi bir duygu belki çok daha süslü, etkileyici sözleri hakediyordur. ilk söylediğinizde karşınızdakinin gözlerini dolduracak, sonrasında düşündüğünde size tekrar tekrar aşık edecek etkileyici sözler... bazen ise çok daha basittir belki.
  • gerçekten çok hüzünlü bir pulp şarkısı.
    bugün horace and pete'in dokuzuncu bölümünü izliyordum; aşkın hakikaten çok güzel ve nadir bir şey olduğundan bahsediliyordu ve şöyle deniliyordu: "aşk hakikaten çok nadir bir şey ve bazı insanlar ona hiç rastlamayabilir" üstüne ben de belki de bazen o nadir şeyin olup, rastlayacağını ama değerini bilemeyip kaybedebileceğimizi düşündüm. birkaç saat sonra tamamen alakasız olarak bu şarkıyı dinleyip, ne kadar hüzünlü olduğunu düşünürken farkettim ki şarkı iki insanın bir araya gelmesini nasıl küçük bir olasılık olduğunu ve aslında nasıl da olmayabileceğini, o şansın kaçabileceğini söylüyordu yani horace and pete'tekiyle aynı şeyi. hüznü de (en azından bana verdiği o his) buradan geliyordu
  • the other side of make believe albümünden çıkan 2. interpol single ı.

    müzikal açıdan gitarlar olmayınca interpol den çok the national şarkısı gibi duruyor. bu çok güzel olduğu gerçeğini değiştirmiyor tabi.

    i waited through shame for this
    i waited through shame for this
    are you there?
    everyday i see if chance was calling
    are you there?

    i got a numb skull
    i got a green heart

    something changed, well i've got in
    we all suffer the same things
    we're in the sun, like nothing
    all waging the good fight
    something changed, now i'm stuck here, so defensive

    i wanna see
    what kind of place they'd lay for me

    i don't like these open endings
    are you there?
    well i forgive you but there's no pretendings
    are you there?

    i got a numb skull
    i got a green heart

    something changed, and ı've got in
    i wanna speak fast
    and as we know, without substance
    it's more powerful than they can supply
    every day, we're all stuck here, so effective

    i wanna see
    what kind of place they'd lay for me

    i forgive you but there's no pretending
    (ıt becomes automatic, it becomes all but free)
    it becomes automatic, it becomes all but free
    it becomes automatic, it becomes all but free

    something changed, oh, i've got in
    you may wanna stay back
    it's not the same, no sense in running
    for the sake of the old pad
    no parade, nobody's coming
    we're all part of the same pack

    and i wanna see
    what kind of place they'd lay for me

    it becomes automatic, it becomes all but free
    it becomes automatic, it becomes all but free
  • çok kötü değil ama kesinlikle "toni" seviyesinden bir düşüş olduğunu düşündüğüm interpol'ün yeni singleı. yine de dinliyoruz efendim fakat bana kalırsa daha iyisini yapabilirler. birkaç eklenti lazım. toni'nin outrosunda distorted guitarın piyano ile birlikte sahneye girmesi monotonluğu bozma yolunda önemli adımdı bence. bu şarkıda metalik bass tonu, piyano ile yaratılmaya çalışılan gizemli havaya daha iyi oturduğuna rağmen biraz monoton bir şarkı olmuş.

    bass tonu da belki ileride farklı gelecek, bu şarkı ile biraz iyiye gidiş var fakat yine de pek yapmaya çalıştıkları şeyi anlamadım. direkt eskiden olduğu gibi antics ya da el pintor tonunda kullanamazlar mıydı? bass line iki şarkıda da çok akıcı olmasına rağmen sanki piyano ile yaratılmaya çalışılan estetik sounda gereksiz bir disonans yükümlülüğü veriyor gibi.

    paul banks'in vokalleri ise bu şarkıya daha iyi oturmuş sanırım pesten girdiği için. malum sigara kullanımı da sesini etkilediği için belki sesini böyle kullansa daha iyi olur ama ben "toni" performansını da sevmiştim açıkcası. hafif hasta gibi çıkması ayrı bir hava katıyor.

    en önemli şikayetimi sona sakladım, tremolo picking nerede dostlarım? bu şarkıda elektro gitar bile duyulmadı. böyle interpol olur mu efendim? özünüzü unutmayın... bir iki güzel tremolo sekansları bekliyoruz elektro gitardan efendim. nerede nycnin sonunda yaptığınız orgazmik outro? neyse efendim, uzun lafın kısası yine de beklentilerimi karşılayan bir albüm olacak gibi duruyor ama biraz daha iyi olabilirdi bence bu şarkı. "toni" ve daha üstü şarkılar umuduyla..
  • pulp'ın 1995 yapımı efsanevi different class albümündeki incilerden biri. yumuşak gitar tonları, sakin vokaliyle ninni gibi dinletir kendini mırıl mırıl.

    bu şarkı olasıklıklardan bahseder ve bir olasılığın diğerine ağır basmasıyla hayatın nasıl değiştiğini anlatır. insanı neredeyse kaderin olduğuna inandıracak bir "neden öyle", "neden böyle" sorgulamasıyla devam eder. aslında olan biten neden-sonuç ilişkisi içinde sonsuz görünen senaryolardan en uygun olanının yaşanmasıdır.

    ülkemizin kanayan yarası olan aile zoruyla birbirine yapıştırılma değil de birbiriyle tanışıp biraraya gelmiş çiftler muhtemelen arada alternatif senaryolarda yine de birbirlerini bulup bulamayacaklarının geyiğini yapıyordur. şarkıda dendiği gibi, erkek ya da kadın o gün evde kalıp uyumaya gitseydi, hayatındaki insanla hiç tanışmamış olabilirdi.

    hele milyonluk şehirlerde, on milyonlarca insanın yaşadığı ülkelerde, sekiz milyarlık dünyada birbirine yakışan insanların birbirini bulması çok zor, çok ufak bir ihtimal. karşılaşmamış olsaydık, nerede olurduk şimdi? karşılaştık ve bir şeyler değişti, muhtemelen sonsuza kadar. bu ihtimal milyonda birin gerçekleşmesinden ibaret. bir an, bir ömrü değiştirebilir.

    zamanda yolculuk temalı filmleri biraz da bu yüzden çok severim. alternatif hayatlar, kötü senaryolar, iyi senaryolar, değişimler, pişmanlıklar, umutlar, arayışlar ve stabil düzene dönme arzuları birbirine girer.
hesabın var mı? giriş yap