• "bach'ın track01, track02, brandenburg concerto no.1, gibi parçaları eşliğinde..." şeklindeki cümlesi ile yaran, yazar. altıncı nesilsen bügüne kadar niye durdun, interneti yeni mi bağlattın? diyerekten daha fazla entri girmesini, en azından son bir haftaki performansının devamını dilediğimiz şahıs.

    ve tabikine harika yazar.
  • sanirsam anlami slav sevgisi.

    kopiraytid to skarlet ohara
  • en kararsız anlarımdan birinde tanıştığım, iki saat boyunca beni sıkılmadan dinleyen, "ulan, adama bak! sanki dünya bir bunun etrafında dönüyor. durup dururken aldık galiba başımıza belayı." demeyen sabır insanı.
  • umut sarıkaya by slavophilia:

    http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=16404008
  • yardimsever suser.
  • gerçekten yardimsever suser.
  • ekşi duyuru'da farsça bir yazımı lokum gibi çevirmiş insan. saygılar şelale.
  • ortadoğu müziklerine ilgisiyle dikkat çeken yazar. konu hakkında daha çok yazmasını dilediğimi, o şarkıların türk versiyonları hakkında her zaman paslaşabileceğimi belirteyim. isfendiyar münferidzade'den toghi'yi de tavsiye edeyim.
  • kardeşim saydığım kıymetli badim.

    kendisiyle tanışmamız iranlı kadın şair hila sadeghi sayesinde oldu. tabi ki kadın tanıştırmadı bizi. o başlığa yazdığım entariyi görüp bana mesaj atmasıyla tanıştık. ben gibi iran kültürü hayranıymış, yazıştık da yazıştık. sonra bana geldi, ben ona gittim. şişeler de açtık, kafaları da çektik kaç kere. mezemiz rus ve fars kültürüydü hep. tadından yenmez muhabbetlere yelken açtık, coştukça coştuk.

    bu kardeşim üç alfabe bilir ve dört dile vakıftır. zehir gibi de bir zekaya sahip, maşallah hani. lakin, aklı kendisine pek yar değil. bir milyon şeye aynı anda el atmak gibi bir huyu var. adım adım gitmek diye bir şey bilmiyor ne yazık ki. böyle koştura koştura gidince de nereye gideceğini unutabiliyor şaşkın.

    geçen gün onun misafiriyim. bu sefer ki kuzumuz mastika. hem demleniyoruz hem de o muhteşem arşivinden örnekler dinletiyor bana. bir ara " bir şey izleteceğim abi" dedi ve biz geçtik bilgisayarının başına. açıyor bir video, anlatıyor da anlatıyor. hem türkçeye çeviriyor, hem de şarkının bilgilerini veriyor hızlı hızlı. ardından ekliyor; "bu değildi ama sana izleteceğim" sonra başka bir video klip buluyor, ona tıklıyor ve gene anlatıyor heyecanla ve elbette gene ekliyor; "abi bu da değildi aslında"

    beni böyle videolar arası akıl almaz bir hızla yolculuğa çıkarıyor, onu diyor, bunu diyor. ben daha birini yeni sindirmişken diğerine geçiyor, benim başım dönüyor falan filan...en sonunda bana dönüp şöyle diyor; "abi ben sana ne izletecektim yaa?"

    bizdeki popüler bir şarkının farsça ya da rusça bir versiyonunu bulduğunda kendini kaybediyor resmen. yalnız, kötü bir huyu vardı -şimdilerde yok artık- o da bizim şarkıları ruslar, iranlılar ya da rumlar söylemişse biz kesin onlardan çalmışız gibi bir heyecana kapılması. tamam, intihal konusunda kimse elimize su dökemez, bu konudaki hırsızlığımız dünyaca meşhur zaten. ama şu da var ki bizim kendimize ait şarkılarımızı onlar da söylemişler hani, kimi bize ait olduğunu belirtmiş, kimi belirtmediği gibi kendilerinin saymış vs. yani onlar da pek ak kaşık değil hani. neyse ki benim bu düşünceme ayak uydurdu kardeşim ve bir şarkının künyesi hakkında iyice araştırmadan etiketlememeye başladı. ona yakışan, bize yakışan da budur zaten.

    geceleri yatmadan ekşi duyuruya girer mesela. her gece olmasa da genelde yapar bunu. kim neyi arıyor, kimin çeviriye ihtiyacı var ona bakıyor, elinden gelenleri cevaplayıp öyle dalıyor uykuya. kendisi için yardımsever denmesinin altı çok dolu, çok ince. şimdi nasıl sevmeyeyim ben bu kardeşimi?

    bana söz verdi, daha çok entari yazacak çeviriler ve şarkılar üzerine. böylece ekşi duyurudaki gibi bir ya da birkaç kişiye değil, çok insana katkıda bulunmuş olacak.

    aslanım kaplanım benim o.
    eksik olmasın.
    amin.
  • benim "iğrenç" bir hafızam vardır. buradaki iğrençlik, biraderimin ve kardeşliğimin yorumladığı bir tanım. alakasız olayların alakasız ve rahatsız edici ayrıntılarını hatırlarım nedense. birbaşıma anımsadığım zamanlarda da dangalak ve aptal olduğum anılarım aklıma gelir.

    bir zamanlar dangalak ve aptal bir çocuktum. çoğu zaman çocuk olmamla alakalı diye düşünürüm. bu dangalak ve aptal zamanlardan bir tanesi de orta okula gittiğim zamanlardı. bir çocuğun ömrünü çürütmek istiyorsanız onu ikametiniz dışındaki bir okula gönderin. sabahları karga bokunu yemeden kendisi kadar çantayla otogarlarda sürünsün. akşamları karanlıklarda yokuş tırmanıp eve varsın. beşiktaş maçlarına kaçsın ve atari salonlarında boş ders geçirsin. buna rağmen inek olsun. kültür şoku yaşasın.

    otobüsle gidip geliyoruz. man otobüsleri, hey gidi. ve ben çok yoruluyorum. dolayısıyla yer vermek zul geliyor. bir gün yine bir teyzeye yer veriyorum. yüzümde iğrenç bir şeye bakıyormuş gibi bir ifade var. mutsuz ve rahatsızdan öte hırçın ve suçlayıcı. teyze oturuyor. yüzümü görüyor ve gülümsüyor. yana kayıyor ve bugün bile pek yer kaplamayan, oturduğu yerde izini çıkaramayan götüme yer açarak gel sen de otur diyor. yorulmuşumdur. şaşırmak ne kelime, dumur oluyorum. oturuyorum. benle konuşup rahatsız ettiği için özür dileyerek seyahat sebebini söylüyor: hastane. akıllı uslu olduğumu söyleyerek "hayatına güzel insanlar girsin çocuğum, annen baban ne güzel yetiştirmiş"diyor.

    hayatınıza güzel insanlar girsin. işte gozlerinemlikedi abim (kucakladım) vasıtasıyla hayatıma girdi slavophilia abim. velinimetim oldu. hani anlatacak çok şey biriktirirsiniz de söyleyecek kimseniz olmaz ya, denk gelmez de öyle insanlar. işte denk geldik, derya deniz aktık.

    heybesinde öyle şeyler saklı ki, ne tecrübem ne aklım yetişiyor bazen anlattıklarına. aklımda güzel anılarını tutarken bizim anıları da tutuyorum. müzikten bilime, çeviriden tarihe politikaya kadar yolunu bilen su gibi akıyor sohbetimiz. yaşlandırmayan, büyüten insanlar ne güzel.

    bir tuştakımında aynı anda üç farklı abecede (dil değil bak, abece) büyü yapar gibi multitasking bir adam. izlemesi bile keyifli ki bir yandan da muhabbet.

    niyetimiz gozlerinemlikedi'nin o gökyüzü sesiyle hep beraber bir bayram sofrası. o adını hatırlamadığım teyzeye, gozlerinemlikedi'ye, müteşekkirim. ne güzel insanlar girmiş hayatıma.

    matar mohammed'le bitirelim. acayip bir taksimdir çünkü hayat.

    https://www.youtube.com/watch?v=nnf7qnhsi4c (özellikle 05:00 sonrası)
hesabın var mı? giriş yap