• canımız, sultanımız nick cave efendimizin kötü tohumları ile beraber 9 eylül'de çıkaracağı yeni stüdyo albümü.
  • one more time with feeling isimli filmle birlikte gelecek olan yeni nick cave and bad seeds albümü.
  • şarkı listesi belli olmuş yeni nick cave & the bad seeds albümü. 9 eylülde çıkacakmış.

    1. jesus alone
    2. rings of saturn
    3. girl in amber
    4. magneto
    5. anthrocene
    6. i need you
    7. distant sky
    8. skeleton tree
  • beklediğimizden bir gün evvel malum ortamlardadır! güzel eylüller, güzel bir sonbahar diliyorum tüm müritlere...
  • iki gündür albümü dinliyorum, iki gündür neredeyse bu albümden başka bir şey dinlemedim. kafamda oturttuğum bir şey oldu skeleton tree. ister istemez şu şerhi düşüyorum; bu albüm kategori dışı. ne peki bu kategori? push the sky away'le, no more shall we part'la ya da herhangi bir nick cave albümüyle bu albümü mukayese etmemek gerekir. zira çok büyük bir travma atlattı adam, 15 yaşındaki oğlu kayalıklardan düşüp öldü... her zaman duyarız, dünyadaki en büyük acıların başında evlat acısı geliyor diye. o yüzden nick cave'in üreteceği ilk albümü eleştirmek, pek insanca bir hareket değil.

    i need you... bu şarkıda mesela adam 'i need you... just breathe' diye inliyor. girl in amber'da mesela 'and if you want to leave, don't breathe...' diye sayıklıyor herif. biliyorum, bu şarkılar için arthur için yazılmadı. ama aklın ona kaymadan olmuyor. ben bu şarkılara, bu albüme teknik bir perspektifle yaklaşmayı reddediyorum. zaten albümün genelinde bırak hızlı ritmli bir şarkıyı, orta ritmli bir şarkı bile yok. anlıyorsun, adam acı çekiyor.

    baba kavramı yok bende. bu isteyerek yaşadığım bir şey değil, buna itildim. baba nedir bilmedim. bu yüzden nick cave'i gerçek anlamda bir baba olarak görüyorum. ona bir müzisyen gözüyle bakamıyorum, baba figürümü o oluşturuyor. 20000 days on earth'te arthur ve diğer oğluyla oturmuş, aynı koltukta televizyon izliyordu mesela nick. o sahneyi izlediğimde kıskandığımı hatırlıyorum. keşke benim babam olsaydı da ben de onunla oturup basit bir film izleseydim. keşke onunla iki yudum scotch yudumlasaydık. bana şakalar yapsaydı, bana bir şeyler alsaydı. ilk gitarımı o verseydi. beni piyanosunun başına oturtsaydı. yazdığı romanların eskizlerini benimle paylaşsaydı. mick'le, blixa'yla tanıştırsaydı... tabii ki bunlar birer hayal. ama hayalini kurmak bile çok güzel.

    skeleton tree, iyi ya da kötü bir albüm değil benim gözümde. nick cave'in bireysel bir ağıtı. bırakın istediği gibi inlesin, sayıklasın, birbirine zıt şeyler yazsın. bu onun hakkı... ben karamazov kardeşler'deki staretz zosima'nın yanındaki pederler gibi sessiz sakince ve büyük bir saygıyla bu ağıda tanıklık edeceğim.

    bu kadar yürekten, içten ve hüzünlü bir klip olabilir mi?..
  • mükemmel olmuş albüm mükemmel. sürekli dinleyip şarkıları ezberleyene kadar bırakmayacağım sanırım.
  • --- spoiler ---

    you fell from the sky
    crash landed in a field
    near the river adur
    flowers spring from the ground...

    --- spoiler ---

    böyle başlıyor albüm; bir babanın oğluna ağıdı...

    dinlemek kolay değil, oğullarını gömen babaların çokluğunda hele, ama o acıyı paylaşmak için dinlemek ve anlamak lazım, bunu ona borçluyuz.

    rahat uyu arthur, baban bize emanet.
  • albümü ortaya koyan grubun başını çeken, gruba adını veren müzisyeni yıllardır takip eden tüm hayranları gibi "adamın 15 yaşındaki oğlunu kaybettikten sonraki ilk albümü olacak ama, du' bakalım..." temkiniyle beklediğim albümdü, elbette ki içi dışı bir reyiz yanıltmadı, elbette tüm albüm gizli bir ağıt, elbette ki melodik olarak da lirik olarak da albümden bir başyapıt çıkıp da sıyrılmadı, elbette albüm son derece kişisel bir acı çekiş.

    fakat nick cave'i bu yüzden de seviyoruz, her şarkısında, her eserinde kendisi ne yaşıyorsa onu yansıtıyor, eserlerine böyle bakabilenleri de tatmin ediyor. sakin bir ağıt dinlemek istediğimde koşacağım bir albüm olmuş, içli içli söyleyen nick cave'i dinlemek istediğimde eski albümler yerine değişik bir şey dinlemek gelirse içimden, denk gelip de açacağım bir albüm olmuş, ancak dünyaya bir daha no more shall we part, murder ballads gelmemiş, sanıyorum ki bundan sonra pek gelmeyebilir de... bundan sonrası günlük, yolun bundan sonrasına katırlara yazılmış günlük sayfalarıyla devam ediyoruz, sanatsal olarak ortaya koyacağı şeylere odaklanmak yerine gündelik düşünceleri ve kişisel gündeminde yaşadığı şeylerden sanat yaratmayı tercih ediyor, reyizdir, kabulümüz.
  • hakkında edilecek kelama desturla başlanması gereken, çok özel albüm.
    albümü dinlemeye başladığımdan beri hiçbir şarkıyı geçmedim, hiçbirini de çiftlemedim.
    başını sonunu değiştirmek de, bir şarkıyı seçip yinelemek kadar zor.
    bu albümün tamamı 'bir'!

    ne güzel dokunuyor ama!
    gizlenmis tum acilar, tek tek, ne guzel sizliyor...
hesabın var mı? giriş yap