• türkçesi utanç olan bi' norveç dizisi. dizinin konusu biraz değişik ilerliyor. 3. sezon itibariyle isak ve even ilişkisi işleniyor. ayrıca dizinin kanalı ingilizce altyazı yapılmasını reddediyor hatta 3 4 dakikalık altyazılı bölümler paylaşılsa bile kaldırtıyorlar. en son bi' açıklama yapıp belki norveççe öğrenirsiniz demişler. fanlar da bi' şekilde altyazılı izlemenin yolunu buluyor.
  • oldukça yenilikçi bir dizi olduğunu düşünüyorum. fi tarihinde sözlükte birinin bir film için 'deli boku gibi acayip bir şey' yazdığını okumuştum; aynen öyle garip, yakalanması, anlaşılması elzem hissiyatı veren bir dizi.

    esasında bir ergen dizisi elbet ama sarı dev puntolarla göze sokularak an be an verilen saat ve günlerle karakterlerin birbiriyle mesajlaşmaları, instagram ve facebook profilleri işleniyor, yayınlanıyor. sanki gerçek insanlar gibi üç sezondur paylaşım yapıyor, karakterlerine uygun kişi ve sayfaları takip ediyorlar. o gün yaşanan bir kaç dakikalık sahne web sitesine ekleniyor, spotify şarkı listeleri oluşturuluyor. yani cuma akşamı olsun da dizinin bölümüne bir göz atayım durumu yok; öyle sürekli bir şey eklenen bir dizi. hatta bu paylaşımlarda dizide görmediğimiz zamanlarda da neler olduğuna dair fikir ediniyoruz. çeşitli detaylarla bezenmiş karakterleri daha derin algılama konusunda bize biçilen rol hani nerdeyse izleyici olmak değil takipçi olmak üzerine.

    bence rönesans ressamlarının resme ekledikleri ayna ile başlayan, edebiyatta tamamlanmış, eksiksiz bir öteki dünya arayışla devam eden, sinema ya da tiyatroda yani hikaye anlatıcının oyuncuyla (bkz: metod oyunculuğu) oyunla bizi iknaya çalıştığı yerde ortaya çıkan yepyeni bir fikir bu.

    ayrıca üçüncü sezon hikayesinin provokatif bir romeo ve juliet dekonstrüksüyonu olduğunu söylemeliyim. aslında bu bile sadece seyretmek için yeterli.

    şimdi neredeyse sene olacak sözlükte yazmıyorum. yazacak envai konu var, böyle dışarıdan bakınca boş beleş ergen dizisi gibi görünen bir şey hakkında niye yazmak istiyorum diye düşündüm; zamanında insanın sadece belirli bir desibel aralığını duyduğu onun üzerinde ve altındaki sesleri duymadığımızı okumuştum. memleket gündeminin üzerimde böyle bir etkisi var. ya bu sesleri artık duymamalıyım ya da oturup kendimi kesmeliyim. bu kadar acı bana fazla, isak ile even'ın aşk acısı bana yeter.
  • ilk bakışta tipik bir ergen dizisi gibi görünen fakat müthiş sosyal mesajlar barındıran dizi.

    --- spoiler ---
    müslüman rolündeki kız (acaba gerçekten müslüman mı?) efsane bir giriş yapmadı mı ya? **
    --- spoiler ---
  • osla'daki bir lisenin öğrencilerinin günlük yaşantılarını konu alan bir dizi. izledikçe kendi harcanan gençliğime üzülüyorum. kaldı ki ben türkiye'nin ilk beşine girebilecek bir anadolu lisesinden mezunum.
  • güzel dizi. böyle bir şey anlatıyormuş gibi yapıp aslında anlatmayan, ya da bilemiyorum anlatan, zaman geçirmelik dizileri seviyorum.
  • şu an 3. senonunda olan norveç gençlik-drama dizisi.

    ancak dizide dikkatimi çeken norveç gençleri için çokta eğitici dizidir zira dizide dikkatimi çeken noktalar oldu bunlara örnek verecek olursam

    prezervatif kullanılmasının önemini doktorun anlatması
    18 yaşında küçüklerin içki içemeyeceği, satışının yasak olması
    mülteci sorunları, onları özgür ve eşit bir birey olarak görmek
    norveç'in yasalarına güvenmek ve her zaman kanunlarına uymak gibi konular norveç gençlerine aşılanıyor.

    ne diyelim, darısı bizim türk gençlik dizilerinin başına.
  • birden fazla geri zekalı barındıran ergen dizisi.

    bi boka benzemeyince, klasik; öyle mesaj vermek istemiş, böyle anlatılmak istenmiş zırvalarıyla süslenmeye çalışılıyor.

    beğendiysen izle amk. illa bi manası olacak diye bi şey yok.
  • skins seven bunu da sever
  • skam'a basit bir gençlik dizisi demek ne bileyim vampire diaries ile bir tutmak filan çok saçma! her şeyi geçtim, müzikleri bile on basar birçok diziye!

    ingilizce altyazısının malum ortamlara düşmesiyle üç sezonunu çok hızlı bir şekilde bitirdiğim şahane dizi! zaten ilk bölümleri 15 dakika civarı. her sezon başka bir karakterin hikayesi işleniyor. ilk sezon eva ve jonas, ikinci sezon noora ve wilhelm, üçüncü sezon isak ve even hakkında.

    olur mu bilmem ama benim favori karakterim herkese lafları döşeyen sana, keşke bir sonraki sezon da onun hakkında olsa! bu arada dizi oyuncularının röportaj vermesi yasakmış, dizinin gerçeklik duygusuna zarar vereceğini düşünmüşler. her karakter için de sosyal medya hesapları oluşturulmuş. diziyi girlsün gençler için olan versiyonu ya da awkward ile tarif etsem diyorum ama olmuyor, çok daha farklı bir havası var, izlemeniz lazım. dizinin başarısını sosyal medyanın gençlerin hayatındaki yerini iyi işlemesine bağlamışlar ama işlediği konular da oldukça şok edici. ikinci sezonu izlemediyseniz spoiler:

    --- spoiler ---
    ikinci sezondaki alkol tecavüzü konusu çok yaygın ve kimsenin genelde ne yapılır bilmediği bir konu mesela. bilindik tecavüz yerine kurbanın bilinci yerinde olmadığı için, yaşananları da hatırlamadığı için çok karışık bir mevzu sahiden. bunu işlemeleri çok güzel olmuş bence. o sahnelerde sahiden midemden yumruk yemiş gibi oldum.

    yine wilhelm'in teslim olması ile "adalet sistemine güveniyoruz" mesajı tam bir ters köşeydi. ikinci sezon biraz bella&edward havası da veriyor, tabii noora bella'nın on kat zeki versiyonu ama wilhelm de arabası olsun, saçı olsun bir edward cullen coolluğu var!
    --- spoiler ---

    suriyeliler hakkında verdikleri toplumsal mesajlar da çok güzel, onlara kucak açmalıyız deniyor. bizim ülkemizde kimsenin takmadığı kamu spotları dışında hangi meşhur dizi bu konuda bir sevgi, barış mesajı verdi ki?! işte o şahane yazı:

    --- s02e10 spoiler ---

    gençlerin özgürlüğü ve sorumlulukları

    norveçli gençler bir araştırmaya göre günlerinin dört saatten fazlasını sosyal medyada geçiriyor. bazıları bunun zaman kaybı olduğunu düşünüyor ama ben bunu neden yaptığımızı çok iyi anlıyorum. toplum sosyal medyada dürüst. hesaptan çıkabileceğimiz ya da hoşunuza gitmeyen şeyleri engelleyebileceğiniz yer.

    bugün anayasamızı kutluyoruz. herkesin eşit haklara sahip olduğu, herkesin özgür doğduğu ve özgür kalacağı yazıyor. dört saat boyunca sosyal medyada olacak kadar özgür. sarhoş olacak ve yatıp kalkacak kadar özgür. bir russ otobüsü için 900.000 kroner kullanacak kadar özgür.

    norveç anayasanın yazıldığı zamanla aynı ülke değil. norveç toplumu sürekli değişiyor. bugün, binlerce mülteci yaşayacak bir yer bulmak için avrupa'ya geliyor. onlar bizlerden farklı kültürlere sahip insanlar; değerleriyle çatışabileceğimiz insanlar. bazıları, onların norveç değerlerimizi tehdit edeceğinden korkuyor. onları engellemek için facebook özelliği olsaydı çok iyi olurdu. ama işler böyle yürümüyor.

    yani, anayasamızı kutladığımız bu günde, neyi kutladığımızı hatırlayacağız. eğer temellerimizi oluşturan değerlere inanıyorsak, eğer insanların eşit olmaları ve eşit haklara sahip olmaları gerektiğine katılıyorsak, değerleri herkes için korumak için savaşmak bizim sorumluluğumuzdur. o değerleri tehdit eden yabancılara kapıyı açmak değil ama kapıları açmamak bir tehdit. birbirimize ihtiyacımız olduğu için bir toplumda yaşıyoruz. insanların insanlara ihtiyacı vardır. başkalarıyla uğraşmak yorucu olabilir, özellikle de aynı fikirde olmadığınız kişilerle, sizden farklı düşünenlerle.

    bazıları başka bir kültürden ya da ilkokulda bayağı bir facebook arkadaşı olan kız da olsa eşit haklara sahip barışçıl bir toplumda birbirimizi dinlemeye ve anlamaya çalışmak zorundayız. belki de farklılıklarımızdansa, ortak noktalarımıza odaklanırsak anlamak daha kolay olur. farklı fikirleri bulmaktansa aynı fikirleri bulmak. belki başkalarının en kötü yönlerini görürsek bu tam da bize gösterecekleri şey olur.

    her gün sosyal medyada birkaç saat geçirme hakkına sahibiz. çünkü bizden önceki kuşak bu özgürlük için savaştı. yakında bizler bu ülkeyi devralacağız. gelecekte hangi değerlere göre yaşayacağımıza karar veren biz olacağız. umarım bu dünyadaki herkes için eşit haklar ve özgürlük için savaşmaya hazırızdır.

    tamamen ciddiyetle, dünyanın en özgür ve zengin ülkesinde yetişen bizler olmazsak, cömertliği, sabrı ve açıklığı seçen biz olmazsak, eğer biz birbirimizdeki iyi yönleri aramayı ve onlara inanmayı seçmezsek, eğer dürüstlük için biz savaşmazsak bunu kim yapacak?

    --- s02e10 spoiler ---

    dizinin adı neden shame/utanç anlamına geliyor onu anlamadım. bu arada norveççe ingilizce'ye çok benziyor sanırım, en azından birçok kelimenin ilk harfi ingilizce ile aynı. sürekli karlar altında olmaması ve karakterlerin ceketle gezmesi de dizi icabı değilse, norveç'e taşınmayı düşünmek lazım! son olarak:

    --- s03e05 spoiler ---

    isak ve eskild arasında geçen gay pride hakkındaki efsane diyalog:
    isak: ... çünkü even'dan hoşlanıyorum diye maskara sürecek, tayt giyecek ya da onur yürüyüşü'ne katılacak değilim.
    eskild: peki, özdeşleştirilmek istemediğin o insanlarla ilgili bir şey söyleyeceğim isak. tayt giyen, maskara süren ve kendileri olmak için savaşan insanlarla ilgili. onlar yıllar boyunca tacizlere ve nefrete katlanan insanlar, dövülüp öldürülen insanlar. ve bu farklı olmaya çok da bayıldıkları için değildi. olmadıkları biri gibi davranmaktansa ölmeyi tercih ettikleri içindi. ve isak, bu çok farklı bir cesaret gerektirir. çoğu insan bunu anlamaz. bence bu savaşı kendin de vermeden önce, kendini savunmaya cesaret etmeden önce, kendini onur yürüyüşü'nden üstün görme konusunda çok dikkatli olmalısın.

    --- s03e05 spoiler ---

    bir sonraki sezonu iple çektiğim, alt er love!
  • müslüman kız grubu yürürken new dawn fades çalması....
hesabın var mı? giriş yap