• incilde geçen bir hikayenin kilit sözcügü. catisan iki semitik kabileden muzaffer olan taraf savas sonrasi kacan düsmanlari da öldürebilmek icin yeni fethedilen kentin etrafina bir muhafiz duvari kurar. kisinin diger kabileden oldugunu anlamanin yolu ise kisiden shibboleth sözcügünü telaffuz etme seklidir. kaybeden kabilenin dilinde sh sesi bulunmadigindan, bu insanlar kelimeyi siboleth diye telaffuz etmektedirler. bu sekilde de kaybeden kabilenin tüm fertleri öldürülür, yeryüzünden silinirler.

    ayrica romanya dogumlu almanca yazan yahudi sair paul celan'in bu isme sahip cok hos bir siiri bulunmaktadir.

    together with my stones
    grown big with weeping
    behind the bars,

    they dragged me out into
    the middle of the market,
    that place
    where the flag unfurls to which
    i swore no kind of allegiance.

    flute,
    double flute of night.
    remember the dark
    twin redness
    of vienna and madrid.

    set your flag at half-mast,
    memory.
    at half-mast
    today and forever.

    heart:
    here too reveal what you are,
    here in the midst of the market.
    call the shibboleth, call it out
    into your alien homeland.
    february. no pasaran

    unicorn:
    you know about the stones,
    you know about the water;
    come,
    i shall lead you away
    to the voices
    of estremadura.
  • hikayesine uygun olarak günümüz ingilizce'sinde bir grubu ayrıştıran özellik; söz; slogan manalarında kullanılmaktadır. aynı zamanda bir gre kelimesidir.
  • eski ahit'ten apartayım:

    hakimler

    bölüm 12

    yiftah ile efrayim

    1 efrayimli erkekler toplanıp safon'a geçtiler. yiftah'a, "ammonoğulları'yla savaşmaya gittiğinde bizi neden çağırmadın?" dediler, "seni de evini de yakacağız."

    2 yiftah, "halkımla ben ammonoğulları'na karşı amansız bir savaşa tutuşmuştuk" diye yanıtladı, "sizi çağırdım, ama gelip beni onların elinden kurtarmadınız.

    3 beni kurtarmak istemediğinizi görünce canımı dişime takıp ammonoğulları'na karşı harekete geçtim. sonunda rab onları elime teslim etti. neden bugün benimle savaşmaya kalkışıyorsunuz?"

    4 bundan sonra yiftah gilat erkeklerini toplayarak efrayimoğulları'yla savaşa girdi. gilatlılar efrayimoğulları'na saldırdılar. çünkü efrayimoğulları onlara, "ey efrayim ve manaşşe halkları arasında yaşayan gilatlılar, siz efrayim'den kaçan döneklersiniz!" demişlerdi.

    5 şeria irmağı'nın efrayim'e yol veren geçitlerini tutan gilatlılar, geçmek isteyen efrayimli kaçaklara, "efrayimli misin?" diye sorarlardı. adam, "hayır" derse,

    6 o zaman ona, "şibbolet de bakalım" derlerdi. adam sibbolet derdi. çünkü şibbolet sözcüğünü doğru söyleyemezdi. bunun üzerine onu yakalayıp şeria irmağı'nın geçit veren yerlerinde öldürürlerdi. o gün efrayimliler'den kırk iki bin kişi öldürüldü.

    7 gilatlı yiftah israil'i altı yıl yönetti. ölünce gilat kentlerinden birinde gömüldü.
  • 2003 cikisli thieves' kitchen albumu.
  • bir grubu diğerinden ayıran basit bir sözcük, kısa bir cümle, bir iz ya da bir davranıştır. yani, aidiyet belirler.

    hürriyet gazetesi'nde müptelası olduğum delil avcısı köşesinde yazan sevil atasoy'un bugün itibariyle shibbolethin savaşlarda düşmanı ayıklamak için kullanılması ile ilgili verdiği örnekler ise son derece çarpıcıdır.

    ''geçenlerde, 1942 yılında amerikan savaş bakanlığı’nın, pasifik bölgesindeki askerlerine dağıttığı 75 sayfalık bir cep kitabının ilk baskısında yer alan, daha sonraki baskılarında kaldırılan birkaç illüstrasyon gördüm...milton caniff’in çizgileriyle, bir japon’un, bir çinliden ya da filipinliden nasıl ayırt edilebileceğini anlatılıyor. ilkinde iki çıplak ayak resmedilmiş. biri normal, diğerinin baş parmağı ile ikincisi arasında önemlice bir aralık var. resmin altında diyor ki: "japon askeri, çizme giymeye başlamadan önce, parmakarasından deri şeridi geçen tahta sandaletlerle dolaşırdı (şu bizim "tokyo" dediklerimizden söz ediyor). bu nedenle, başparmağı dışa doğru açıktır. ayrıca, parmağın iç kısmı, şerit nedeniyle nasır tutmuştur."...

    'bir japon’u tanımak adlı cep kitabının 72. sayfasında, biri sarışın, ikisi esmer üç erkek görülüyor. resmin üzerinde şunlar yazılı: "kimi zaman, japon subayların ayaklarında bu özelliğe rastlanmaz. çoğu ingilizce bilir, hatta bazıları bizim deyimlerimize bile aşinadır. ancak japonların çoğu, "s" harfini söylerken tıslarlar. içinde çok sayıda "s" harfi olan "smith left the fortress" (smith kaleden ayrıldı) gibi bir cümleyi tekrarlamalarını isteyin. ayrıca "l" harfini söyleyemezler. "lalapalooza" dedirtin." ikinci dünya savaşı sırasında, kimi amerikan askerlerinin, bu kitapçık yüzünden "lalapalooza"yı şibbolet olarak kullandığı, "l" harfini söylemekte zorlanan ve "l" yerine genellikle "r" diyen japonları ayırt etmek üzere, kontrol noktalarına yanaşanlara bu sözcüğü söylettikleri, "roro" diye başlayanlara, daha devamını getiremeden ateş edildiği kaydedilir....

    gelelim, japonların korelileri avlamakta kullandığı şibboletlere....korelilerin sözcük başlarında yer alan g ve j harflerini, japonlardan farklı biçimde telaffuz etmesinden yararlandılar. "jyugoyen gojyusen" (15 yen 50 sen) ya da "gagigugego" birer şibbolet olarak kullanıldı. bunları gereği gibi söyleyemeyenler, bulundukları yeri terk etmeye zorlanmakla kalmadı, dövüldü, hatta öldürüldü...

    1918 nisan’ıydı. finlilerin iç savaşı sona ermek üzereydi. beyaz muhafızlar, kızılların kalesi tampere kentine girdi ve sadece sosyalistlerin değil, sayılarının çok olduğunu sandıkları sivil kıyafetli rusların da peşine düştüler. tarih profesörü heikki ylikangas, bu amaçla fince "bir" sayısının şibbolet olarak kullanıldığını, rus olduğundan şüphelenilen kişilere bu sözcüğün söyletildiğini, doğru sesi çıkartamayanların hemen orada öldürüldüğünü belirtiyor...bu ölüm sorusunun temeli, "bir" sayısını "yksi" şeklinde yazan, ancak "üksi" okuyan finlilere karşılık, dillerinde "ü" sesi bulunmayan rusların "juksi" şeklinde söylemesine dayanıyor. ancak, pek işe yarar bir soru olmadığı muhakkak. çünkü öldürülenler arasında, çek ve polonyalılar gibi başka slavların, hatta beyaz muhafız üyesi finlilerin de olduğu sonradan anlaşılmış...

    karayip denizindeki hispaniola adası’nı paylaşan haiti ve dominik cumhuriyeti arasındaki sınır, 1929’da çizildi. bir yıl sonra başa geçen rafael trujillo 1961’de öldürülünceye dek dominik cumhuriyeti’ni yönetti. trujillo, sınırın çizilmesiyle birlikte kendi topraklarında kalan ve genellikle şeker plantasyonlarında işçi olarak çalışan haitililerden çok rahatsızdı...askerler, sokakta ve tarladaki haitilileri belirlemek için bir şibboletten yararlandılar. şüphelendiklerine, ellerindeki maydanoz demetini sallayıp, sordular "como se llama sto?" (bunun adı ne?). aldıkları yanıta göre ya "geç" dediler, ya da öldürdüler. çünkü, kanlı parola perejil’di ve "r" harfini söylemekte zorlanan zavallı haitililer, "pe-sil" diyordu. maydanoz, tarihin en kanlı şibboletlerinden olsa gerek...''
  • bir kişinin sosyal, kültürel, dini yapısını ayırmaya sağlayan şey.
    çoğu zaman bir sözcüktür.
    farklı etnik kökeni olan insanlar, çoğunlukla, aynı sözcüğü farklı şekilde teleaffuz eder.

    şibbolet hakkındaki, sevil atasoy'un yazısının tamamı için:
    http://www.hurriyet.com.tr/…azarlar/7708854.asp?m=1

    wikipedia'da uzun bir şibolet listesi
  • "ibranice başak demektir, bolluk, sulh veya "ırmak geçidi" olarak da çevrilmektedir. kelime kutsal kitaptan alınmıştır. gleaditlerle ephraimitler arasındaki bir savaşta parola olarak kullanılmıştır. ephraimitler bu kelimeyi telaffuz edemiyorlardı ve bozuk şiveleri onları derhal ele veriyordu.
    kalfa derecesinin parolası veya geçiş kelimesinin anlamı hiç de yorum ve açıklamaya uygun değildir. başak hassad'ı düşündürmekte, dolayısı ile de bol bir ürünle sonuçlanması gereken kalfa çalışmalarını ima etmektedir. geniş buğday tarlaları bize kardeşler arasında hakim olması gereken birliği, dayanışmayı ve sulhu hatırlatır. bu kelimenin en iyi yorumu meşhur ata sözü "birlik dirliktir" şeklinde olanıdır, özellikle de kalfa derecesi, kollektif ve sosyal çalışmaya yöneltilmiştir. ve taneleri sıkı sıkıya birleşmiş olan başakla sembolize edilmektedir.
  • anlamını yitirmiş, artık kullanılmayan/kullanılmamaya yüz tutmuş deyim, adet ve saire.
  • slogan anlamı vardır fakat, motto olan slogandan farkı vardır, shibboleth modası geçmiş, anlamını yitirmiş sloganlar için kullanılır.
  • an open source federated identity solution.
hesabın var mı? giriş yap