*

  • büyük türk şairi.
  • hakkında yazılan kitaplardan birisi de reha çamuroğlu 'nun sabah rüzgarı 'dır. enel hakk, hurufilik üzerine anlatımlarda ağırlık nesimiye verilmiştir.
  • yariyle olan münasebetlerini soranlara "size ne" diyerek en baba cevabı vermiş büyük ozan.

    (bkz: haydar haydar)
  • gel gel beru kim savm u salâtın kazası var;
    sensiz geçen zaman-ı hayatın kazası yok.

    nesimi
  • bir cefâkeş âşıkam ey yâr senden dönmezem
    hançer ile yüreğimi yar senden dönmezem
    ger zekeriya tek beni baştan ayağa yarsalar
    başıma koy erre neccâr senden dönmezem
    ger beni yandırsalar, toprağımı savursalar
    külüm oddan çağırsalar settâr senden dönmezem

    seyyid nesîmî
  • ayn’ü ‘şin’ü kaf’a düşdi gönlümüz
    san ki küh-i kaf’a düşdi gönlümüz
    yâr-i pür-eltâfa düşdi gönlümüz
    sanmanuz kim lâfa düşdi gönlümüz

    seyyid nesimî
  • baskalarindan farkli ve kendi yolunu bulmus bir insan olmasina ragmen son derece ironik olarak adeta bir koyun gibi derisi yuzulmustur.
  • bolca karıştırılan bir isimdir nesimi. tarihte iki tane büyük nesimi vardır. birincisi enel hak dediği için 15. yy. da halepte öldürülen seyyid nesimi, diğeri ise en bilinen eseri ile haydar'ın sahibi(ben melanet hırkasını) kul nesimidir. seyyid nesimi şiirlerinde bolca arapça kelimeler bulabilirsiniz. kul nesiminki ise daha sade bir türkçedir. kul nesimi 17. yy da anadoluda, seyyid nesimi ise anadolyu gezip, diyarbakırda da bir ara kalmış olmasına karşın halep'te uzun süre ikamet etmiştir. seyyid nesimi hurufi-alevidir, kul nesimi ise bektaşi-alevidir. ali sevgisini anlatırken de bu farkı görebilirsiniz, kul nesimi haydar der, seyyid nesimi hurufilikte ali nin anlamını da bilerek bolca ali der. ali arapça yazıldığında insanın suretini verir. insan yüzünü düşünün gözler kaşlar ve açılmış bir ağız a benzer bu yazılış. ali insan-ı kamilin suretidir.
  • (bkz: kul nesimi)
  • çün meni bezm-i ezelde eyledi ol yâr mest
    ol cihetden görinür bu çeşmüme deyyâr mest

    mest-i dergâhem ne mestem bu şerâb-ı cüz’iden
    sanma iy hâce meni kim olmışam bî-kâr mest

    şöyle mestem tâ kıyâmet dâhı hüşyâr olmazam
    çün meni vahdet meyinden eyledi ol yâr mest

    rind ü kallâşem makâmum gûşe-i mey-hânedür
    gelmişem kâlu belâdan ‘âşık u hammâr mest

    cûş kıldı ‘akl-ı kül geldi vücûda kâ’inât
    kâf u nûn emrinden oldı bu cihân yek-pâr mest

    ins mest ü cin mest ü cümle bu vahş u tuyûr
    âb mest ü bâd mest ü hâk mest ü nâr mest

    cümle bu meyden olupdur bu cihân yek-bâregi
    ‘arş mest ü ferş mest ü kevkeb-i seyyâr mest

    aşk-ı sübhânî meyinden valih oldı öyle bil
    çerh ü kürsî merd ü âlem bu kamer devvâr mest

    eyle bil tahtü’s-sera’dan ta süreyyâ her ne var
    oldı iy hâce ser-â-ser ez-mey-i cebbâr mest

    âdem ü havvâ melâ’ik hûr u gılmân u beşer
    kevser ü tûbâ vü rıdvân cennet ü dîdâr mest

    nûh u dâvûd u süleymân u zekeriyyâ şu‘ayb
    mûsî mest ü îsî mest u ahmed-i muhtâr mest

    şâh-ı merdân şîr-i yezdân pîşvâ-yı ehl-i din
    kâşif-i sırr-ı velâyet haydar-ı kerrâr mest

    enbiyâ vü evliyâ vü esfıyâ vü etkıyâ
    oldılar hâk meclisinde cümlegi bî-hüşyâr mest

    kâdî mest ü müftî mest ü sâfî mest ü sûfî mest
    cür‘a-i câm-ı elestden mü’min ü küffâr mest

    hâce-i mey-hâne mest oldı vü hem pîr-i mugân
    kâ‘be vü büt-hâne mest ü hırka vü zünnâr mest

    küfr ü îmân mest oldı cümle ‘ayn-i yek-diger
    ‘âşık u ma‘şuk mest ü yâr mest agyâr mest

    minkirüñ inkârı çün gitti vü geldi devr-i câm
    sûfî mest oldı bu meyden eyledi ikrâr mest

    cür‘a-i câm-ı ilâhî ‘âlemi mest eyledi
    câm mest ü bâde mest ü sâkî-i ebrâr mest

    çün şerâb-ı cân-fezâ geldi bize hum-hâneden
    oldı anuñ katresinden bu ser ü destâr mest

    çeng ü def hem ‘ûd u ney ser-mest olup ider figân
    bu harâbâtuñ içinde söylenen güftâr mest

    mest olub söyler ene’l-hakk ‘ışk ile ‘alemde bil
    ya‘ni kim mansûr ‘âşık oluban ber-dâr mest

    mest olup gir şehr-i ‘ışka gör hakk’ı anda ‘ıyân
    sûret-i hûbân-ı ‘alem çâr-sû bâzâr mest

    mîr mest ü hâce mest ü bende mest ez-câm-ı ‘ışk
    râh mest ü hâne mest ü bu der ü dîvâr mest

    yiddi yir gök yiddi deryâ yiddi mushaf yiddi hat
    latif-i hakk’dan mest olupdur heft ü penç ü çâr mest

    devlet-i dîdâra vasl olduk vü buldug visâl
    gaflet uyhusından oldug çünki biz bîdâr mest

    göñlümüz nûr-ı tecellî cismümüzdür kûh-ı tûr
    cânumuz dîdâra karşu oldı mûsî-vâr mest

    devr-i mehdîdür hidayet eyledi sâhip-zemân
    vechini fazl itdi şöyle gün kimi izhâr mest

    burka‘ı yüzinden açdı zâtını kıldı ‘ıyân
    eyledi kevn ü mekânı nûr ile envâr mest

    cennet-i ‘adnuñ gülistânında bülbüldür dilin
    nagme-i cân-sûzı her dem eyleyin tekrâr mest

    iy nesîmî sırr-ı hakk’uñ mahremi sensen bu gün
    söyledüñ kudret diliyle ma‘nî-i esrâr mest
hesabın var mı? giriş yap