• iz surmek
    (bkz: izcilik)
  • (bkz: scout)
  • ing. izcilik
  • türkiye'de son yıllarda bu işi en iyi yapan kulüpler kasımpaşa ve trabzonspor sanırım.
  • ben bir dönem bu işi yaptım.

    genelde, herhangi bir işte başarılı olup, maddi tatmine ulaştığımda bende esrarengiz kaşıntılar başlar :)

    para algısı hızlıca değer kaybeder, zihinsel tatmin ve kendini gerçekleştirme arzusu arşa çıkar :)

    yine böyle bir dönem, bir ekip kurup bu işe girdim.

    o dönem süper ligdeki tüm takımlara sunum hazırlattım, bir kısmı dinlemek dahi istemedi, bir kısmı ilgilenir gibi yaptı, bir tek fatih terim ciddiye aldı ve hatta bomonti itowerda bir ofis ayarladı bize.

    bu arada belirteyim, beşiktaşlıyım. fatih terim'le herhangi bir öncesi/sonra diyaloğum yok.

    kendisi basındaki imajının aksine yeniliklere açık ve gerçekten gençlerin fikirlerine ilgi duyan birisi.

    ikili iletişimin sonucu olarak, kendisi hakkında başka pozitif fikirlerim de var ama o başka bir yazının konusu.

    bu işe ilgi duyan, denemek isteyen insanlara bilgi vermek adına türkiye'deki durumdan biraz bahsedeyim;

    1. türkiye'de teorik olarak bu iş gerçekten çok mümkün.

    çünkü burası, pek çok potansiyelli oyuncuyu getirmek için maddi anlamda cömert bir ülke. tabii ben 10 sene öncesinden bahsediyorum, yeni kurlarla bu avantaj baya kayboldu ama yine de oyunculara tatmin edici maddi şartlar sağlamak mümkün.

    ve tabii ligin kalitesi de belli bir seviyenin altında olduğundan fiyat/performans olarak iyi girişimlere müsait.

    2. teorilerinizi somutlaştırmak ise namümkün :)

    çünkü bu ülkede transferin kazananları kulüpler ya da futbolcular değil, aracılardır.

    menajer kucağına oturmazsan, bulduğun oyuncuları ancak uzaktan seyredersin keşkeler eşliğinde.

    3. yine işin somut kısmında şöyle bir hikaye var, star veya tecrübeli oyuncularla ilerlemediğin için, ilgilendiğin oyuncunun temel karakteristik özellikleri aşırı önem arz ediyor.

    yetenek ok, görülebilen bir şey fakat istatistiki olarak pek çok genç oyuncu, ilk yurt dışı deneyimlerinde çuvallar.

    kötü tarafı, başka bir kıtadan takip ettiğiniz oyuncunun karakteristik özelliklerini bilme şansınız çok geniş ve kapsamlı bir ağınız yoksa çok zor. haliyle bu başarı yüzdesini oldukça etkiler.

    4. bir şekilde doğru oyuncuyu keşfettiniz, karakteri hakkında doneleriniz de var, x kulübü de ikna ettiniz, alırdınız diyelim bu kez de, türkiye ligi ve taraftar profili itibariyle sizden direkt sonuç beklenecek.

    işte bu yaman bir çelişki :)

    sebebi basit; oyuncu potansiyel olarak iyi hayaller kurduruyorsa, mevcut hali vasat olmalı ki, oyuncuyu alabilmeniz mümkün olsun.

    çünkü mevcut hali iyi olsa, size -turkiyeye- zaten bırakmazlar.

    e bir oyuncu kulübede gelisemeyeceğine göre, oynaması, hata yapması, özel olarak ilgilenilmesi, deneyim kazanması vs. gerekiyor.

    buna da kimsenin sabrı yok. çünkü türkiye'de hiçbir kulüp kendini "geliştirici" olarak tanımlamıyor.

    hepsi a++ :)

    biri gelecek, çok genç olacak, çok ucuz olacak, ligi kasıp kavuracak, aldığının 80 katına 1 sene içinde okutacaksın :)

    tıpkı borsaya girip, 1 sene içinde zengin olma gayesi gibi. herkes zar atmanın peşinde :)

    aslında bunu da garipsememek lazım, sistem insanları buna itiyor.

    çünkü başkanların ve teknik direktörlerin kulüplerinde gelecekleri pamuk ipliğine bağlı, sen 3 sene sonrasının projesini ciziyorsun adama ama adam 3. senenin sonunda 4. takımında teknik direktörlük yapıyor :)

    büyük kulüpleri zaten geç, onlar daha çok figo'yu beğendik kafasında shsjask

    belki dünyanın en eğlenceli işi ama bu topraklardaki futbol algısına çok uzak.

    oyuncu değerlendirme ile ilgili teknik detaylara girmeyeyim, yüzlerce belki bine yakın parametre var ama temel olarak benim en çok üzerinde durduğum kısım şuydu;

    a.) oyuncunun saha içindeki performansının optimum seviyesi.

    yani, oyuncu mevcut yeteneklerini zorlanarak, son gayret şeklinde aşırı motive olmuş bir şekilde mi sergiliyor yoksa, rahat ve kendini kasmadığı seviyesi bu mu?

    mesela maç içinde, 22 oyuncu arasında en yüksek sprinti atıyor ve bunu yarınlar yokmuşcasına mı yapıyor? elemanın doğal, kasmadan hızı bu mu?

    bu kısmı önemlidir.

    b.) oyuncunun, takımından, teknik direktöründen, takımın halihazırda mücadele ettiği kulvardaki pozisyonundan, hava şartlarından bağımsız olarak motivasyonu.

    çok kritik bir maçta, herkes normalinin bir tık üstünde performans sergileyebilir, bu bağımlı bir motivasyondur.

    belirli şartlar altında her oyuncunun kazanma arzusu artar ve haliyle performansı artar.

    fakat bir de, oyuncunun herşeyden ve herkesten bağımsız bir "kazanma arzusu" vardır.

    işte bu arzu, tutkuyu doğurur ve o tutku da oyuncunun yeteneklerinin cok ötesinde bir gelişim ve kariyer yaratmasına olanak sağlar.

    değerlidir.

    c.) mental, fiziksel ve teknik sorunlarla nasıl başa çıktığı, nasıl geri döndüğü.

    bu parametreleri baz alarak bir örnek vermem gerekirse;

    kapsayıcı olması açısından en üst seviyeden örnek veriyorum.

    örneğin;

    rafael leao

    1 maddeye çok uygun. oyuncu saha içinde yaptığı her şeyi, inanılmaz rahat, kapasitesinin belki %40-60'ıyla yapıyor.

    haliyle potansiyeli, bugünkü halinden çok daha fazlasını hayal ettiriyor.

    bu ciddi bir gelişim kapasitesine işaret.

    2. maddeye gelirsek, oyuncu bırak bağımsız motivasyonu, çok önemli bir lig maçında veya geçtiğimiz dünya kupasında -tum dünyaya yeteneklerini en yüksek perdeden gösterme şansı varken- hemen her maç motivasyon problemi yaşıyor.

    20 dakika neymar, 15 dakika nkoudou şeklinde takılıyor, net güvenilmez bir profil.

    3. madde ise henüz muğlak.

    rafael leao'nun, 3'te 3 yapmışına ise, thierry henry diyoruz :)
hesabın var mı? giriş yap