• ingmar bergman, bu film için "3 ayda yazdım, 4 ayda çektim, ama bütün bir ömrün deneyimini kullandım" demiştir.
  • sartre'in 'cehennem bir baskasidir' sozuyle rimbaud'nun 'ben bir baskasidir' sozunun, nietzsche'nin ates gibi yanan 'insanca, cok insanca' inlemesinde harmanlandigi bir bergman basyapiti. bu 'insanca'lik hem zehirdir hem de panzehir, hem klostrofobik bir mutluluk yanilsamasi yaratir hem de bogucu mekani durmadan parcalayan bir dindirilemez aciklik istegi...
  • şu ana kadar izlediğim (ve inanıyorum ki*) izleyeceğim en iyi, en kaliteli, en başarılı, ve belki de en karmaşık ikili ilişki çözümlemelerini içeren film. başucu filmi. daha da yazacak bir şey bulamıyorum, deli bir şey işte.
  • yeni yili yeni gelin gibi bekledigimiz su cam kirigi renkli guzel gunlere kismet bir filmmis, uzun zamandir derin dondurucuda zamanini bekleyen. ayna karsisina gectim iddia ettim, gordugun en hepi "happy ending" midir bu? boyle iddia olur mu? soruyla iddia ettim, dogrudur. bir tur laf oyunu iste, iddiali bir soru olmali. usumus iki islak kedi ates yakmayi ogrenirlerse 15 dakikada ancak bu kadar mutlu olabilirlermis. "senin cinsel organindan nefret ediyorum" ile baslayip "insanlar sana kotu mu davraniyor" ile biten haciyatmaz diyaloglu karakterin sevkati beni bu tungsten gunlerde yine umutlandirdi. ulu adadan da gordum, buradan, bu adanin su nefes kesen tepesinden gozuken baska bir ada daha var ve belki orasi buradan da guzel.
  • dvdsi oldukça güzel olan filmdir. ingmar bergman'ın bütün filmlerinin listesini ayrıca türkçe dil seçeneğini içinde barındırır.

    --- spoiler ---
    film aşk acısı çeken iki kişinin birbirine sığınmaları sonucu arkadaşlıkla başlayan ilişkilerinin aşk ve sonunda evlilik ile sonuçlanması bölümünü es geçiyor(genelde romantik filmler aşık olma safasını anlatmayı yeğler) bunu yerine evliliklerinin on küsürüncü yılında sancılı ayrılma sürecini soğuk bir gerçeklik ile anlatıyor. bu ayrılma sürecinde çift kendi hayatlarını, ortak kurdukları hayatı, toplumun onlardan beklentilerini, aşkı, evliliği, erkek ve kadını sorgulamaya başlıyor. aslında birbirine aşık çiftlerinde ayrılabildiklerini , insanları aslında birarada tutan şeyin evlilik veya toplum olmadığı gerçeğini yüzünüze vuruyor. aşkın ve sevginin bir çok çeşidi ve bunların algılanış boyutu da irdeleniyor. aşk evlilik sex ve boşanma,marianne ((bkz: liv ullman)) ve johan ((bkz: erland josephson)) örnekleri ile masaya yatırılıyor. erkeğin duygusal anlamda ne kadar zayıflaşırsa şiddete o kadar yöneldiği açıkça gözler önüne koyuluyor. can alıcı bir kaç sahne

    marianne ve joseph eşlerinden kaçıp gizlice berber olduklarında,
    marianne:aslında hiç sevildiğimi düşünmedim ne senin ne de başkası tarafından belki de hiç sevilmedim.
    johan: benim tarafımden belki bencilce egoistce de olsa seviliyorsun. herkesin bir sevme tarzı vardır.

    bir diğeri johan pauliden kaçıp marianne'e sığındığında

    marianne: hayatım boyunca hep benden yapılması bekleneni yaptım. karşımdaki benden nasıl davranmamı bekliyorsa öyle davrandım. önceleri bunun düşünceli olduğumdan karşımdakini düşündüğümden yaptığımı sanıyordum oysaki asıl gerçek diğer olasılıklar beni korkutuyordu. yani korkaklığımdan dolayı böyle davrandım.

    marianne joseph'e boşanma kağıtlarını getirir. önce sevişir sonra kavga ederler.

    marianne: müşterilerime her zaman boşandıkları eşleri ile yalnız kalmamaları gerektiğini söylerim oysa kendim bu en basit kuralı uygulayamadım

    --- spoiler ---

    şimdiye kadar izlediğim kadın erkek ilişkisini en iyi anlatan film. woody allen'in (bkz: husbands and wives) ' ını da oldukça beğenmiştim ama o sadece bu filmin bir gölgesi. izlemeyenlerin gerçekten izlemesi gereken bir şaheser. bence bergman'ın en iyi filmi.
  • kadın erkek ilişkilerini bir belgesel tadında anlatan film. bergman'ın sinematografisinde önemli yer tutan yakın yüz ve el planlar bu filmde de kendini gösterir. çünkü berman'a göre insan duygularını en iyi bakışlar ve eller anlatır. film bir oda sineması örneğidir. bu açıdan mizansen ve dialogları çok güçlüdür. sahnelerde yer alan objeler en ufak ayrıntısına kadar düşünülmüştür. bir yönetmen için zorlu bir sınavdır oda sineması. bergman'ın oda sinemasındaki gücü bugüne kadar yazdığı ve sahnelediği 100lerce tiyatro oyunundan gelmektedir. film boyunca; ayrıntılardan hızlı zoom out'lar ile açılmalar, sert pan ve tilt hareketleri vardır. bu kamera hareketleriyle oda sinemasının durağan ve dialoglarla yoğun atmosferinde gevşeyen izleyiciyi hayata geri döndürür. bergman iyi bir hikaye anlatıcısıdır. bu özelliğini de annesinden aldığını söyler. duyguları, değişik ruh hallerini çok farklı ve kendi üslubuyla betimler.

    film baştan sona yukarda da yazdığımız gibi bir belgesel tadında ilerler. bu açıdan izleyiciyi içine daha çabuk alır. iki karakterin hayatları ve kişilikleri üzerinden evlilik, umut, yaşam, aşk gibi temel kavramlara sorular aranır. bu kavramların anlatımında yönetmen hala belgesel üslubunu sürdürür ve konuya tarafsız yaklaşır. iki karakterin de bu kavramlara ilişkin görüşlerini tarafsızca verir. karakterlerin gel gitleri, kararsızlıkları ve geçmişleri filmin ilerleyen sahnelerinde (özellikle marianne'nin) aktarılır. anlattığı iki karakterin dışındaki insanların sahnelere ve sekanslara girmesine izin vermez yönetmen. bu; filmdeki karakterlere daha fazla odaklanılmasını sağlar. filmde yer alan plan sekanslar ile izleyicinin başka düşüncelere odaklanması engellenir. aslında filmde bergman izleyicinin sabit planlar, yakın yüz planlar, çok az sayıdaki ayrıntı plan ile karakterlere(yani kendisine) odaklanılmasını istemiştir. iyi bir anlatıcı olan bergman yine anlatacak çok şeyim var. burda oturun, bi yere kaybolmayın der gibidir.
  • liv ullman'ın canlandırdığı marianne'in gençlik fotoğrafları eşliğinde kendi hayatını sorguladığı sahneler ne güzeldir. bu filmde gerçekten bir kadının gözleriyle muhakeme yapılmıştır.
  • evliliğin bu denli açık görüşlü bir yapıya sahip uygar bir ülkede yaşanmış halinin anlatılması artı karakterlerin entelektüel derinliğinin ve çözümlemeciliğin de eklenmesi ile çok sağlam, ufuk genişleten bir film ortaya çıkmış. evliliği evli iken sorgulamanın ne denli güç olduğunu gösteriyor. şiddetle tavsiye.
  • iki insanın ilişkilerinin 10. ve 20. yılı arasındaki zamanı anlatır. filmde marianne'in karakter değişimine dakika dakika şahit olmak hayret vericidir.

    --- spoiler ---
    filmin başında bunlarla röportaj yapan kadının sorduğu kendinizi nasıl anlatırsınız sorusuna johan'ın sonradan fos çıkan aşırı bir özgüvenle verdiği cevaplar ve marianne'ın kendi tanımlarken söze "johan'la evliyim ve iki kızım var" ile başlayıp üzerine pek de bir şey ekleyememesi kadının kendini gördüğü konum hakkında fikirler verdi ama filmin sonunda çok daha sağlam bir karakter vardı elimizde. en azından istediği için adamın yanındaydı, social contract gereği değil...
    --- spoiler ---

    tavsiyesi için sütlücen ayşe'ye buradan teşekkürlerimi sunuyorum.
  • gerçek bir başyapıt.
    üç saat bir çırpıda geçiverdi izlerken ama artık "izlemeden önceki ben" olmadığım kesin

    --- spoiler ---

    izlediğimiz filmlerin, okuduğumuz kitapların, dahil olduğumuz sohbetlerin hatta yaşadığımız her türden ilişkinin özünde ne kadar anlamsız ve sahte olduğu gerçeğini bergman ciddiyeti ve dürüstlüğü ile önümüze getiren bir film. her ne kadar bir yandan da , "dünyanın herhangi bir yerinde, karanlık bir odada birbirine sarılan iki kişi" olmanın ne kadar kendi anlamını oluşturan bir durum olduğunu söylese de, filmin geneline yayılan karamsarlıktan sıyrılmanız için yeterli olmuyor.
    tipik sayılabilecek bir evliliği sorgulamakla başlayan film bir süre sonra aile kurumu denen ucubeden bahsediyor. isteklerinden, gerçek kimliğinden habersiz olarak büyüyen insanın, yalanlarından sıyrılma, özgürleşme ve kendi çirkinlikleriyle karşılaşmasını izlerken rahatsızlık hissediyor, kendinizi, yalanlarınızı, varoluşunuzun nedenini sorgulamaya başlıyorsunuz.
    iki insanın "gerçek sevgi"ye en yakın oldukları an, birbirlerine karşı en dürüst oldukları andır diyor bergman. final sahnesinde marianna'nın, "aslında seni hiç sevmedim. ben bugüne kadar hiç kimseyi sevmediğimi düşünüyorum ve kimsenin de beni sevmediğini" dediği an gerçekten birbirlerine sarılabildikleri tek andı belki de. o anın anlamı, sadece o andan ibaretti.

    filmin en can alıcı diyaloglarından biri, marianne ile kocasından boşanmak için ona gelmiş olan müvekkili arasında geçiyordu.

    marianne- 20 yıldır evlisiniz. neden boşanmak istiyorsunuz?
    kadın- çünkü evliliğimizde aşk yok.
    marianne-peki kocanıza bunu soylediniz mi?
    kadın- evet söyledim. o da boşanmak istiyor.
    marianne- ne zaman konuştunuz?
    kadın- onbeş yıl önce söyledim. çocukların büyümesini beklememizi istedi.

    --- spoiler ---

    .
hesabın var mı? giriş yap