• isvecli yonetmen roy andersson'un ucuncu filmiymis.
    birkac dis cekim haric, filmdeki hersey studyoda cekilmis. bu yuzden de dort yilda ancak bitirebilmis.
    oyuncularin yuzundeki beyaz makyaj, bireysel kimlikleri disinda, genel insanlik halini temsil etmelerini simgeliyormus. (ban seen?!)
    bisey anlasilmayan, sinir uclari iltihaplanmasi yaratan bir film.
  • 2001 film festivalinde izlediğim en acaip film. zannedersem filmi ithaf ettikleri şair'in dizelerine bol bol gönderme vardı, biz de doğal oalrak anlamadık bazı yerlerdeki inceliği. fakat buna rağmen oldukça eğlenceli.
  • "sevgiler, oturup kalana
    sevgiler, elini kapıya sıkıstırana"
    ...
  • cok ilginc karakterler vardi, delirene kadar siir yazan adam, kardesi, sihirbaz, dukkanini yakan adam, beyaz elbiseli kucuk kiz, sonra o trafik, metrodaki sarki sahnesi, kafedeki sahne, toplantı sahnesi... cok fazla soru ve yorum uretebilecek bir film.
  • hollandaca altyaziyla gordugumden, fazla birsey anlayamadigim, ama buradaki entrylere baktigimda, herhangi bir altyaziyla fazla birsey anlayamayacak oldugumu sezinledigim ilginc, hatta yer yer nefes kesici film.
  • sisman, beyaz suratli, cirkin adamlar ve kokono diye tabir edebilecegimiz asiri makyajli yasli kadinlar, soluk renkler. her sahne sadece tek bir acidan ve statik bir kamerayla cekilmis, kamera tüm film boyunca yalniz bir kere hareket ediyor, onda da dikkat etmediyseniz ruhunuz duymaz. olaylar bir sehirde geciyor. tüm yollar bosken bir ana yolda hic bitmeyen bir trafik, is yeri yanmis bir adam, onun siir yaza yaza delirmis evladi, dogum gününe herkes gelsin istedigi icin cezalandirilan (!) bir cocuk, is toplantisina gidip önemli bir belgeyi götürmeyi unutan bir baska adam; hikayelerin ortak yani hepsi de hayalkirikligi, ezilme, kücük düsürülmeyle ilgili.

    bir karenin icine o kadar cok seyi sikistirabiliyor ki yönetmen roy andersson... ayriyetten bariz bir karikatür estetigi var. her neyse diyecegim su idi, film 2000 yapimi. yeni yüzyilin ve gectigimiz yüzyilin modern toplumunu böylesine iyi anlatan, gitgide artan bir kabus atmosferiyle sinema denen icadin hakkini böylesine veren daha iyi bir film, 2000'den bu yana cekilmedi. kimi sahnelerde birden öyle bir mizansen kuruluveriyor ki, sanki mac izlermis gibi aniden koltugunuzda dogruluyorsunuz, "oha" bile diyemiyor, susup kaliyorsunuz. siir ve kabus cok az filmde böyle bir araya gelmistir. sinemayla alakadarsaniz yeni misyonunuz bu olsun. bu filmi bir yerlerden bulup izleyin.
  • kendisine sinema literatüründe son zamanlarda paso referans verildiği için izleme ihtiyacı duyduğum, daha önce gördüğüm hiçbir filme paralel bir atmosferi olmayan, traji-saçmik bi o kadar orjinal bişi, nasıl bişi emin olamıyorum
  • bazı referanslar için:
    (bkz: benny andersson)
    (bkz: roy andersson)
    (bkz: beloved be the one who sits down)
    (bkz: cesar vallejo)
  • cok zaman once izledigim, yana yakile ismini ve yonetmenini hatirlamaya calistigim film.
    hic beklemedigim bir anda kendimi filmdeki siiri duslerken/okurken/sayiklarken buluyorum,
    sonra o gizemli, gorkemli,inanilmaz kareler akiyor gozumun onunden;
    can baba cevirseydi soyle olurdu herhalde:
    oturup kalana askolsun!

    sinema boyle birsey olmali, iyi film bunun gibi olmali, bir kabus gibi yakasina yapisip insanin yillar boyu yer etmeli aklinda,dimaginda.

    edit: yillar sonra rapidshare'de linklerini bulup sevindigim, sonra indirdigim filmin rusca dublajli oldugunu gorup uzuldugum film. keza
    (bkz: rusca dublaj)
  • kendinizi teslim etmeniz gereken film.
    simgelerin simgelediklerini bilincinizle anlamaya çok çalışmadan, onların içinize girmesine izin vererek seyretmeniz gereken...
    birbirinden kopuk hikayelerin, insanların, görüntülerin, olayların her birinin, bilinçaltınızın ayrı yerini kaşıdığı tuhaf film.
    unutulmazlardan...
hesabın var mı? giriş yap