• paul torday'ın aynı isimli romanından uyarlanan 2012 çıkışlı film. başrollerinde emily blunt, ewan mcgregor, ve kristin scott thomas var. yönetmenliğini ise lasse hallström yapmış olduğundan direk izlenecek filmler listeme girmiştir.

    http://www.imdb.com/title/tt1441952/
  • 1 mart da new york'da on gosterimine gidecegim film.
  • ewan mcgregor un saniyorum golden globe best comedy actor adayi olacagi film olmasi muhtemel. herseyi yerli yerinde bir komediydi. bolca ingiliz hukemeti ile dalga gecildi, ozellikle hukumetin dis politasi afgan savasi politikasi, ingiliz sinif sistemi vs elestiriliyor aralarda, ozellikle basbakanin yardimcisiyla msn de chatlesmeleri, bu arada hukumetin bilgisayar ekraninda gordugumuz dosyalarin adlari oil expensses, terrorist, bin laden dosyalari cok iyiydi. yilin iyi kaliteli komedilerinden biri diyebilirim. gulumseyerk ciktik sinemadan. salonda alkis da aldi ek not olarak.
  • inanc, umut, ask ve mucizeler uzerine bir hikaye. insanin icini kipir kipir yapan, dunyaya bir sureligine de olsa pembe gozluklerle bakmasina neden olan bir film. ingilizler bu konuda cok yetenekli gercekten, love actually, about a boy, bridget jones's diary derken bu artik gercekten olmus.

    --- spoiler ---
    baraj sabote edildikten sonra seyhin ve alfred'in bunu yapanlari suclamak yerine olaydan kendilerine ders cikarmalari, bir dahaki denemelerine bolge halkini da isin icine katarak baslamaya karar vermeleri cok etkileyiciydi. keske gercek hayatta boyle insanlar olsa, dunya cok daha yasanilasi bir yer olurdu...
    --- spoiler ---
  • romantik bir filmdir efendim salmon fishing in the yemen. romantik komedi değildir. ama dileyen romantik komedi diye de izleyebilir. hatta o niyetle izleyenler muhtemelen daha çok zevk alırlar bu filmden. çünkü romantik komedilerin en büyük kusuru olan "konusuzluk" meselesinden musdarip değildir bu film. zira romandan uyarlanmıştır. haliyle konusu, karakterleri, aşk dışında adamakıllı anlattığı güzel şeyler olan filmdir bu. hatta aşk dışında anlattığı şey aşkın kendisinden daha romantik olan filmdir bu. hayallere, hayallerin peşinden gitmeye, inanmaya, bu minvalde inanca dair bir şeyler anlatan filmdir. ben galiba o yüzden sevdim. aşkı bir yan hikaye (ama yanlış anlaşılmasın güzel bir yan hikaye) olarak izledim. tek bir eksiği vardı bana göre, o da kristin scott thomas'ın daha çok rolü olsun isterdim. bunu, hem oyuncu olarak kendisini çok sevdiğimden söylüyorum, hem de bu filmdeki rolünü çok eğlenceli bulduğumdan. görüşelim efendim yeniden.
  • merak ettiğim filmlerden bir tanesiydi. divxplanet biraz fazla bekletmiş olsa da sonunda altyazısını paylaştı. bazı yönleri ile hayal kırıklığı yaratsa da genelde sevdiğim ve başarılı bulduğum bir film oldu. batılıların doğuluları oryantalist bir bakış açısıyla anlattıklarını biliyoruz. bu filmin de böyle bir bakış açısına sahip olmasından korkuyordum. neyse ki lasse hallström oryantalist bir bakış açısı tutturmamış. araplar'ı arap olarak göstermiş. namaz kılmalarına hayretle bakmıyor. ya da kötü araplar'ın yaptıkları kötülükler üzerinde "hepsi öyle işte" önyargısına ulaşmıyor, lekelemeye çalışmıyor hepsini. yemen'i olduğu gibi gösteriyor. yer yer turistik bir gözle de yansıtıyor. bunları geçersek film zaman zaman komik, zaman zaman duygusal oluyor. bir romantik komedi değil. en azından hollywood'un romantik komedi formülleri pek kullanılmıyor. pek diyorum çünkü zaman zaman bu formüllere sarılıyor hallström. aşk üçgenine sardığı vakit hayal kırıklığı yarattı ama bir süre sonra aşk üçgenine saracağını da, filmin nasıl biteceğini de biliyoruz. buna rağmen eğlenceli vakit geçirtiyor. farklı bir romantik film izlemek isteyenlere önerilir. ama hollywood'un klişeleriyle dolmuş taşmış bir film bekleyenleri hayal kırıklığına uğratacaktır. hallström'ün filmi inanç üzerine temellendirilmiş. inanmayı, hayallerinin peşinden gitmeyi başarıyla ve etkileyici bir şekilde aktarıyor kendisi.
    emily blunt'ı izlemenin ne kadar güzel olduğunu da kanıtladı tekrardan bu film. gene de kendisini daha sağlam filmlerde görmek istiyorum. daha zor rollerde en önemlisi. ewan mcgregor'ı da izlemek keyifli idi. bu aralar romantik filmlere sarmış kendisi. önce beginners, ardından perfect sense ve şimdi de salmon fishing in the yemen. filmin başlarında game of thrones'ta lord varys'i oynayan conleth hill'i görmek şaşırttı. bu arada saç yakışmamış kendisine.

    --- spoiler ---

    askerin kaybolması-öldüğünün açıklanması-ortaya çıkması hayal kırıklığı idi. gerek yoktu bence bu numaralara. filmden az biraz soğuttu açıkçası. neyse ki bu klişeye ve aşk üçgenine fazla sarmamışlar.

    ingiliz hükümeti'nin eleştirilmesi de güzeldi. msn üzerinden yapılan sohbetler gülümsetti. hallström iyi dalga geçmiş ingilizlerle.

    --- spoiler ---
  • emily blunt'in ve iskoçyalı aksanının çekici olduğunu düşünmenize sebebiyet veren romantik, umut dolu film ...
  • filmi yemen'de izlemek ayri bir anlam katti benim icin ama yemen'de gecen kisimlarinin fas'ta cekildigini bilmek hos olmasa da ekibin o karisiklikta sirf daha sahici olsun diye yemen'e gelip canlarini riske etmelerini beklememek lazim, en azindan donemin sartlari icerisinde gereksiz bir macera olurmus.

    film oyunculari, konusu, cekimlerinin profesyonelligi vs her sekilde kendini izleten guzel bir tat birakan filmlerden, yanlis degilsem arapca'ya seyd salmun fi el yemen diye cevrildi. bu arada gereksiz bir detay: yemenliler filmde yemenli sheikh'i oynayan amr waked'in tip olarak yemenli olma ihtimalinin olmadigini, hatta misirlilara benzedigini (ki dogru) bilmeleri garip geldi..gerci dogru, yemenliler daha ufak tefekler
  • izlememle birlikte emily blunt 'ın filmografisini tamamladığım romantizm soslu komedi-drama. oyunculuğu, aksanı ve gülüşüyle yine hayranlık uyandırıyor ablamız.
    isveçli yönetmen lasse hallström, chocolat ve casanova 'dan sonra bir kez daha iyi iş çıkarmış.
    ewan mcgregor zaten her filminde oyunculuğunu konuşturuyor, bu filmde de farklı bir durum yok.
    ancak filmin yıldızı hiç şüphesiz kristin scott thomas. usta oyuncu, ingiltere başbakanı'nın danışmanı rolünde harikalar yaratıyor. bol bol ingiliz hükümetiyle dalga geçilen filmde, özellikle başbakan ile online yazıştığı ve balık tutma muhabbeti yaptığı bölümler kahkahalar attırıyor. (bu sahnelerde sol frame'e dikkat)
    genel olarak başarılı bir film olmuş ve izledikten sonra hoş bir tat bırakıyor zihinlerde. izleyin izlettirin.
  • komik olma konusunda nispeten başarılı olmuş mudur, olmuştur. ingilizlerden bahsediyoruz sonuçta.

    ingiliz bürokrasisi ve ortadoğu göndermeleriyle başlar. bir basın danışmanı aracılığıyla ingiliz kibrine ve küstahlığına atıfta bulunarak devam eder. bunun yanında arapları/doğuyu din/inanç ekseninde yeniliklere tamamen kapalı göstermesi ve filmin kurgusunu bunun üstüne yerleştirmesi çok da güzel gözükmüyordu bence.

    karakterler arasındaki ilişkiler belli noktalarda sığ ve aceleci kalmış olsa da, ewan mcgregor fred karakterini o kadar güzel oynamış ki film boyunca gerçekten öyle bir insan var zannediyorsunuz.

    hikayenin yemen'de devam eden kısımlarındaki kadın-erkek ilişkisi bana her ne kadar karanlık ve boğucu da olsa the painted veil'i anımsattı her nedense.

    ayrıca filmin özeti şöyle bir şey bence; (bkz: teori ve pratik)
hesabın var mı? giriş yap