• bizim sıkma kehribar dediğimiz bakelite, belçika doğumlu olan amerikalı profesör leo hendrik baekeland tarafından 1907-1909 yılları arasında formüle edilmiş ve 1909 yılı 6 şubat akşamında new york kimyacılar kulubünde amerikan kamuoyuna açıklanmıştır.

    bakalitin ortaya çıkışı şu şekildir; çocukluğundan itibaren kimyaya ilgili olan leo baekeland, amerika’ya gidip burada çalışmış ve yaptığı birkaç buluşun da etkisiyle büyük paralar kazanmıştır.1905’li yıllara gelindiğinde zengin bir kişi olan ve yapmak istediği araştırmalara yeterli parasal kaynakları temin eden prof. leo, 1906 yılından itibaren, kendisini dünya çapında ünlü yapacak bir alanda, reçineler üzerinde çalışmaya başladı. baekeland’ın bu konudaki araştırmalarına başladığı 1906 yılında en çok kullanılmakta olan doğal reçine “gomalaktı”. gomalak, “tachardia lacca” adlı küçük bir böcekten elde ediliyordu. sarı verniğin, cilaların ve günlük yaşamla ilgili daha birçok gereksinimin ana maddesiydi. bununla birlikte, tüm öteki doğal reçineler gibi kolay yumuşuyordu. basınç ve ısı altında kullanımı zorlaşıyordu.

    baekeland, gomalakın yerini tutacak bir maddeyi üretebilmek için çalışmalara başladı. aslında kendisinden önce başka araştırmacılar da bu alanda girişimlerde bulunmuştu. örneğin adolph baker 1871’de hidrojeni alınmış alkol ve fenollerin birbirleri üzerinde bir garip bir etki oluşturduğunu görmüştü. bu maddeler karıştığı zaman tuhaf şeyler oluyordu. sözgelimi, ısıtıldığı zaman, karışım kaynıyor, köpürüyor, cızırdıyor ve çevreye erimiş parçacıklar saçılıyordu. kaynama azaldığında geriye delikli, gri renkte bir kütle kalıyordu. bununla da hiçbir şey yapılamıyordu.

    baekeland, yoğun ve uzun çalışmalardan sonra nihayet kendine ait bir yöntem geliştirdi ve yaptığı ilk sıvıyı fırına koydu. sonuçta gizemli yeni bir madde ortaya çıktı. bu madde hem katı hem saydamdı. kalıpta oldukça mükemmel biçim alıyordu. bir kez ısındı mı kaskatı kesiliyor ve bir daha erimiyordu. bu çok dayanıklı bir maddeydi.

    bu maddenin 2,5 cm. kalınlıkta bir parçası, 3 tonluk bir ağırlığı kaldırabiliyordu. çok sert ve hafif olan, kolayca biçim verilebilen, bunlara karşın ısıya, asitlere, elektriğe, hava değişikliklerine dayanıklı olduğu görülen bu maddeye baekeland kendi adını verdi: “bakalit!” bu, plastik maddelerin ilk örneğiydi ve sanayide bir devrim başlamıştı.

    bakalit, çok kısa bir süre sonra radyolarda ve otomobillerde kullanılmaya başlandı. tükenmez kalem, bilardo topları, şemsiye sapları, tablalar, takma dişler, kemer tokaları ve daha yüzlerce nesne bakalitten yapıldı.

    almanlar da bakalit ürettiler..ancak almanlar, prof. leo’nun şirketinden farklı olarak bakelitteki fenol oranını artırarak üretilen malzemede renk ve çeşit yapma yoluna gittiler.özellikle bayan takılarında bu üretim tarzı çok tutuldu.çünkü renkli renkli kolyeler, kumaşının rengine uygun şemsiye sapları vb. objeler kısa zamanda dünyaya yayıldı.birçok ülkede de üretim için fabrikalar kuruldu.

    ancak kısa süre sonra bu tarz üretim bakalitlerde oksidasyon neticesinde renk değişmeleri gözlenmeye başladı. aslında simli ve farklı renkte yapılan bir kolyenin, koyu vişneye veya kayısıya doğru renk değişmesi; kumaşına uygun yapılan bir şemsiye sapının zamanla vişneye doğru renk değiştirmesi gibi olaylar gözlendi.bu bir üretim hatası idi.fabrikalar ürünlerini geri çekmeye başladılar.

    afrika’ya, arap dünyasına ve osmanlı devleti topraklarına yukarıda bahsi geçen bakalitin girmesi de hızlı olmuştur. avrupalı tüccarlar vasıtasıyla birçok formattaki ürün bu topraklara girmiştir. osmanlı topraklarına gelişi 1910’lu yıllardan sonrasına denk gelir. osmanlı’da bakalit; sigara ağızlığı, tespih yapımı gibi alanlarda kendine yer bulmuştur.bu çerçevede zaten icadı 1909 yılı olan bir ürünün daha evvel osmanlı’ya gelmesi düşünülemez ve bu gün itibariyle 98 yaşından fazla herhangi bir ürüne yaş ithaf olunamaz.(sandık malı!, 200 yıllık sıkma kehribar sallamalarına inanmayınız..)

    bu gelişmelerden sonra bakalit üretimi aksamıştır. zamanla petrol türevlerinden daha ucuz malzemeler üretildiği için bakalitin kullanıldığı alanlarda petrol türevlerinden plastik ürünler kullanılmaya başlanmıştır.

    günümüzde bu renk değiştiren bakalit türüne rağbet artınca çeşitli üretim denemeleri yapılmıştır.ancak yapılan hiçbir formülasyon çalışması, okside olunca renk değiştiren bakalit şeklinde bir üretime ulaşılmasıyla neticelenmemiştir.bunda temel etken, o dönemki formül yapılarının günümüzde aynı olmamasındandır.

    bizim sıkma kehribar dediğimiz bakalitin doğal kehribar olan “amber”’le hiçbir alakası yoktur. doğal kehribar, ağaç reçinesidir ve reçinenin milyon yıllar toprak altında kalması neticesinde zamanla taşlaşmasıyla oluşmuştur. bugün doğal kehribardan çeşitli ürünler de yapılmaktadır.sıkma kehribar (bakalit) menşeili herhangi bir objenin yakılmasıyla ortaya çıkan kokunun, çam kokusu ile hiçbir alakası yoktur. koku, tamamen bakelitteki fenolle ve asitlerle alakalıdır. gerçek bir bakalitteki yanma sonucu çıkan koku, insan burnunu yakmaz; ortaya çıkan koku, bir plastiği yaktığınızda ortaya çıkan kötü koku ve burnu yakma gibi sonuçları ortaya çıkarmaz.

    -alıntıdır-
    hasan kocabaş
    şifalı taşlarla sağlıklı yaşam
    mozaik yayınları
  • eskisi makbul olandır,piyasada satılanların büyük kısmı adana'da dökümü yapılan yeni malzemelerdir yüksek fiyatlara almayınız aldırmayınız
  • gram fiyati 18-25 dolar arasinda olan oldukca degerli ve koleksyoncularin vazgecilmezi bir malzemedir ayrica.
  • değerli olan sıkma kehribar, osmanlı sıkması dediğimiz bakalittir.

    piyasada satılan sıkma kehribarlar ise göreceli olarak yeni döküm malzeme olduğu için değersiz kalır ve tür olarak katalinlere çok yakındırlar.

    belirli bir sertliğe cevap verebilen ve zamanla renk değiştirip koyulaşan her katalin türevi kimyasal malzemelerden yapılmış tesbihler, piyasaya sıkma kehribar diye sürülmektedir.

    yapay olduğu için, içine konan kimyasallarla birlikte aklınıza gelebilecek her renkte yapılabilir. maddi değeri çok olmamakla birlikte alman sıkması, eski zardan yapılma türleri antika değeri taşır.

    peki neden bu kadar popülerdir?

    renkleri gösterişli olduğu için , çekimi kolay olduğu ve zamanla renk değiştirdiği için daha çok tercih edilmektedir. aynı zamanda fiyat olarak çok özel bir işçiliğe sahip değillerse sıkma kehribar damla kehribardan çok daha ucuzdur.
  • kehribar denilen malzeme iğneli ağaçların reçinelerinin milyonlarca yıl sonunda aldığı haldir. doğal bir materyaldir ve kıymetlidir, pahalıdır. çeşitli süs obje ve tespih yapımında kullanılır. onun da kendi içerisinde pres, haşlama, eritme gibi ucuz türleri vardır. bunların bazısı saf damla kehribar gibi satılır ki bu ahlaksızlıktır, bazısı da 2. kalite kehribar ya da olamsı gerektiği gibi eritme, pres vs. artık her ne şekildeyse o isimle satılır.

    sıkma kehribar denen şey ise yapay reçinedir, fenol formaldehit'tir. gelgelelim günümüzde sıkma kehribar denen bu malzemenin de pek çok türevi mevcuttur. başlıkta kilosu 100 dolar olanı da vardır, kilosu 10 dolar olanı da. 5000 tl'lik tespih de vardır, 50 tl'ye satılıp maliyeti 5 10 tl olanı da. epoksi reçine de vardır, 100 yıl öncesi gibi fenol formaldehit karşımı da...
  • baltık denizinden çıkarılan 3 milyon ya da 30 milyon yaşında olduğu belirlenen sarı renkli kehribarla, yeşil kırmızı cins romanya kehribarı ve siyah erzurum kehribarı tespih yapımında kullanılan doğal kehribarlar oluyor..
    fakat birde sentetik bir kehribar var ki, doğal kehribarlardan daha değerli..
    sıkma kehribar denilen bu kehribar 1800 yıllarının ortalarına doğru alman bir bilim insanı tarafından bulundu.fabrika ortamında üretimi yapılıyordu. ilk üretildiğinde rengi sarı, yeşil, pembe, beyaz olan renkleri aradan 70, 80 yıl geçtiğinde bordo ve vişne çürüğü rengine dönüyordu. bundan dolayı da değeri daha da artmıştı.
    ikinci dünya savaşı sırasında ruslar tarafından atılan bombaların yüzünden fabrika yerle bir oldu. sıkma kehribarın yapım formülü de maalesef yok oldu.
    bir daha da formülü bulunamadı. bu da elde kalan kehribarların değerini daha da arttırdı.
    kapalı çarşıda gramı 20 dolardan satılıyor.
    formül yok olmasaydı bu kadar pahalı olmayacaktı tabi. ben tespih değil de bir çift sıkma kehribardan zarif bir küpeye sahip olmayı dilerdim..
hesabın var mı? giriş yap