• argo da sinead o connordan troy isimli parcaya tekabul eden sahane kelime.onumuzdeki gunlerde bol bol kullanacagim.
  • 2001 yazının bahar geldi yaz geldi klasiğinden sonraki mottosu olmuş, kolektif coşku hallerine sebebiyet vermiş, otisabi'nin literatürümüze bomba gibi düşen kullanımı. çeşitli ortamlarda (jades ve gunebakan'ın başrollerini oynadığı mutlu ve kutlu gün yemeği) günün hit'i olmayı başardığını, herkese sirayet ettiğini, rakı içtim şarap içtim* yaklaşımının da etkisi ile ortalama 5 dakikada bir "romaaaaaaans" diye kadehlerin kalktığını neşe ile gözlemledik. bilmeyenine, romans kırmızı şarap kadehinin içinden 8 numero miyop vizyonu ile bakmaktır, ve hatta tahta masada fay hattı açmaktır. bu hal ve durumlarda arka planda ilhan irem'i backgroundunda pembe harflerle romans yazan portresi ve bıyıkları ile tahayyül ediniz, adettendir.
  • 1) sekiz hecelik dizelerden oluşmuş ispanyol şiir türü.
    2) şarkı türünde ve piyano için hazırlanmış, genellikle kıtalar biçiminde beste.
  • beethoven'in keman ve orkestra icin besteledigi iki güzide parcanin (op.40, op.50) türü.
  • (bkz: romans 2)
  • yeni bir altinci nesil yazar.
  • ortaçağa özgü içinde şovalyelerin, kahramanlık öykülerinin ve romantik aşkın bulunduğu nazım ve nesir şeklinde olabilen anlatım biçimi. ilk romanın bir romans alegorisi olması ayrıca ilginç tabii.
  • duygusal açıdan zengin, romantik dönemle ilişkilendirilen sembolik amerikan romanlarının da adıdır.
  • nathaniel hawthornenun scarlett letter kitabı romansa örnek verilebilir. romanslar tek başına aşk hikayeleri olmayıp, sembolik karmaşık ince anlamlar ileten ciddi romanlardır.
    karakterler soğuk anlaşılmaz ve yalnızdır.
    aynı hayat gibi.
    her birimiz bilinmez kaderimizle yalnız savaşan tekin olmayan baş kahramanlarız.
    aynı kara kuledeki roland deschain gibi.
  • onikinci yüzyılın ortasında fransa’da gelişen ve genellikle şövalyelerin aşklarını konu alan edebiyat biçimi.
hesabın var mı? giriş yap