• (bkz: ulrich beck)'in 1986'da yayinlanan kitabi (risikogesellschaft, auf dem weg in eine andere moderne). suhrkamp verlag
  • sanayi toplumunun geçmiş dönemlerde bilinmeyen yeni pek çok tehlike ile risk yaratması örnek olarak (bkz: küresel ısınma)
  • risk toplumu, siyasetin önemsizleştiği, siyasilerin tek amacının iktidarda kalmak olduğu, halkın yönetilmesi adına gündemin düzenlendiği ve yönetildiği toplumdur.

    türkiye'de önce deli dana vakası, peşinden kuş gribi, daha sonra sars salgını ve en son da domuz gribi vakaları ile sıradan sağlık vakalarının nasıl siyasal boyuta taşındığının örnekleridir.
  • trollerle ayakta kalır
  • (bkz: #63178722)
  • günümüz geç modernite ve ileri endüstriyel toplumunu tanımlayan en önemli çağdaş sosyoloji kuramlarından biridir.

    teknolojinin ani hızla ilerleyerek vardığı konum, üretimin hiç olmadığı kadar artması, küreselleşme ve daha birçok duruma daha dikkatli bakarsak 19. yy'da sanayi devrimiyle başlayan modern toplumdan çok daha farklı bir modernlik yaşadığımızı farkederiz. insanlar bir parça ekmek için mücadele ederken ve sık sık büyük kıtlıklar yaşanırken bugün bunlar giderek azalmakta, kıtlığın yerini istikrarlı üretim, açlığın yerini obezite almakta.

    böyle bir dünyada risk ve tehditin anlamı değişmiştir. örneğin risk kavramının ilk kullanıldığı zamanlara gidersek, mesela colomb'un amerika kıtasına giderken aldığı risk sadece kişisel bir riskti.

    ama içinde yaşadığımız ileri sanayi toplumunda riskler hiç olmadığı kadar büyümüştür. mesela bir nükleer fizyon, bir radyoaktif sızıntı bir anda dünyanın çok büyük bir kesimini haritadan silebilir. sadece bunlar değil insanlığın doğaya karşı direncinin artması bir taraftan insanın doğaya tahakkümünü arttırmıştır, ve doğanın sömürülmesi hiç olmadığı kadar artmıştır. bu da çok büyük doğal felaketlere sebebiyet verecek raddeye gelmiştir. neredeyse tüm insan türünü yok edecek raddeye.

    bu kadar fazlalaşan ve büyüyen riskler elbette tehdit algısını değiştirmiştir. ama küreselleşme öyle bir boyutta ki daha önce küçücük bir bölgeyi etkileyen bölgesel tehditler bile bölgeleriyle sınırlı kalmıyor, oraları aşıyor. ve bundan dolayı küreselleşme riskleri artık hesaplanamaz bir boyuta taşıyor. kanada'daki bir felaket gelip tüm iskandinavya'yı yok edebiliyor veya asit yağmurları bir anda tüm dünyayı kaplıyor ve birçok canlı bu durumdan kaçamıyor. diğer bir konu örneğin bilimsel yöntemler bilimin verdiği tahribatı ölçemeyecek hale geliyor.

    en ileri düzeni kurduğunu iddia eden ve tarihin sonunu ilan eden iktisadi sistemler mal üretimini artık risk üretimine çevirmiştir, üretim sürecindeki yan etkiler görmezden gelinir sürekli.

    ayrıca savaş algısı da değişmiştir. çünkü savaşlar kontrol edilemez, etkisi ölçülemez hale gelmiştir. hükümetler risklerin çok büyümesi sebebiyle güvenlik eksenli hareket ettiğinden artık savaşlar hibrit savaş ekseninde terör örgütleri üzerinden verilmekte. ve risk içeren nükleer silahlanma gibi mevzular uluslararası anlaşmalara bağlanmakta.

    ayrıca çağdaş düzende çok önemli bir kazanım olarak tanımlanan bireyselleşme insanları sürekli olarak kişisel risklerle yani korkularla daha önce hiç olmadığı kadar çatıştırmakta ve algısını bozmakta(bu kadar güvenlik ve sigorta şirketi boş yere oluşmadı), geleneksel toplumda veya modern toplumda daha basit yaşanırken risk toplumunda yaşamak karmaşıklaşmakta ve bu sebeple her konuda insan bir başka akla bağımlı olarak yaşamak zorunda hissetmekte, diğer taraftan televizyon gibi iletişim araçlarından gelen standartlaşmayla karşı karşıya kalmakta, hatta bireyselleşmenin sonucu direkt olarak standartlaşmaya dönüşmekte.

    risklerin dört bir yanımızı sarması insana ait her şeyi yok etmeye gelmektedir. giddens'e göre riskler hemen her şeye girmiştir. örneğin evlilik geleneksel toplumlarda oldukça doğal bir şey iken, risk toplumunda öyle bir hale gelmiştir ki insanlar yaptığı evliliğin nedenini tanımlayamaz hale gelmiştir.

    iletişim teknolojilerinin gelişmesi ise birey üzerinde çok daha başka riskler yaratmakta. giddens'in juggernaut metaforunu kullanırsak iletişim araçları bir noktaya kadar insan tarafından kontrol edilebilir. ama bir kez kontrolden çıktı mı durdurmak imkansız hale gelir. örneğin bilgisayar basit bir icatken bir anda tüm gerçeklik algımızı bozan bir araç, bir tanrı halini almıştır.

    siyaset dünyasında alınan kararlar da çok ciddi değişimlere uğramakta. bildiğimiz siyaset teorileri risk toplumunda anlamsız ve işe yaramaz hale gelmektedir.

    bütün bu gelişmeler aslında modernleşmeyle yüz yüze gelmeyi de beraberinde getirmiştir. çünkü modernleşmenin karanlık yüzü hep görmezden gelinmişti. risk toplumu modernleşme ve sömürü düzeninin yarattığı tahribatlarla yüzleşmek zorunda kalmaktır. dönüşümsel modernleşme modernleşmenin etkilerini daha derinden hissederek, ve üzerine çok daha fazla düşünerek modernleşmedir...

    konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler ulrich beck ve anthony giddens isimlerini okusunlar.
  • risk toplumu kuramı ulrich beck’in temellerini attığı, anthony giddens ve niklas
    luhman’ın geliştirdiği ve giderek pek çok sosyal bilimcini katkıda bulunduğu bir
    kuramdır.
    beck’in temel iddiası, artık refah bölüşümünün yerini risk bölüşümü mantığına bıraktığı “postendüstriyel” bir ikinci modernleşme zamanında olduğumuzdur. bu değişikliğin, bilgi teknolojilerinin gelişimi ve sosyal devlet güvencelerinin gerçek maddi sıkıntıları nesnel olarak azaltması sayesinde ortaya çıktığı savunulmaktadır.

    buna göre, sanayi toplumunu kuran birinci/klasik modernleşmenin yerini, artık “öz-dönüşlü” (ya da “self-refleksif”) (self-reflexive) modernleşme almaktadır. birincil modernleşme, 19. yy’da zümre ayrıcalıklarını ve dini dünya görüşlerinin büyüsünü bozmuştu. bugün de klasik sanayi toplumunun bilim ve teknoloji üzerine yarattığı büyü bozulmaktadır. elbette modernleşmenin dönüşlü hale gelmesi, onu kuran öncülleri ve ilkeleri sorgulamasına neden olacaktır. bu bağlamda, çekirdek aile yapısında, meslek ve çalışma biçimlerinde, kadın ve erkeğin toplumsal olarak idealize edilmiş rollerinde önemli değişimlerin meydana
    geldiğini savunmuştur. toplumsal ve siyasal hayatın dinamiklerini etkisi altına alan bu değişimler, geleneğin modernleşmesini temin eden klasik modernleşmenin yerini, bizzat onun öncüllerinin yani sanayi toplumunun kendisinin modernleşmesinin aldığını ima etmektedir. (bkz: ulrich beck)
  • post truth, google earth ve trileceden sonra icat edilmis en dogru ve en guzel sey. uzun uzun anlatacaktim aslinda, sonra dedim ki siktir et zaten kimsenin umrunda degil. yine de hayranligimi dile getirmeden surdan suraya birakmadim.
  • ortaya çıkan tehlikelerin, mekansal, zamansal ve sosyolojik olarak sınırlandırılamadığı toplumlardır. risk, küreselleşmenin ve teknolojik ilerlemenin sonucu olarak ortaya çıkar. çevre sorunları, hem ulusal hem de uluslararası toplumsal eşitsizliklerin artması önemli sorun alanlarıdır. çernobil, iklim değişikliği, yoksulluk, savaş vb sebeplerle insanların başka topraklara göç etmesi buna örnek verilebilir
hesabın var mı? giriş yap