• fransızca'da ve hatta ingilizce'de, saçma, gülünç gibi anlamlara gelen sözcük.
  • (bkz: ridiculous)
  • başrollerinde charles berling, jean rochefortve fanny ardant'ın oynadığı bir fransız komedisi. 1996'da yapılmış bir film...yönetmeni ise patrice leconte.
  • ingilizce'de 'dalga geçmek' ya da 'komik duruma düşürmek' anlamlarına gelen fiil.

    ayrıca (bkz: sıfat) ve (bkz: #3904102)
  • 1997 cesar ödülü'nün sahibi filmdir.
  • 1997'de 'ingilizce olmayan dilde en iyi film' kategorisinde bafta'yı kazanmış yapıttır.
  • 1996'nın chicago film festivali'nde 'en iyi film' seçilmiş yapıttır.
  • yönetmenliğini patrice leconte 'nin yaptığı 1996 yılı yapımı fransız filmi. film, hastalıklara engel olabilmek ve tarım arazisi açabilmek için bataklık kurutmas projesi hazırlayan fakir ve kendi köylüsünü düşünen bir aristokratın hikayesi. projeye finansman bulmak için kralı ikna etmek için saraya giden kahramanımız dönemin 16. yüzyıl fransasının yoz ortamında bulunacak ve zekasıyla çevrenin ilgisini çekmeyi başaracaktır.

    http://www.imdb.com/title/tt0117477/
  • fr. gulunc
  • hayret kimse yazmamış diyebilmek için filmi izleyen birkaç yazar görmem gerekirdi, bu nedenle mottomuzu başlığın şartlarına göre restore etmek durumundayız: hayret kimse izlememiş.

    tamam, bence de sonlara doğru gerçekleşen "köylü ahmet" repliği fazla dramatikti. fakat değerli dostlar biz bu filmde buna mı bakacağız? tamam, kutsal aşk meselesi de yapış yapış ve hatta yabış yabış idi fakat daha değerli bir şey var bu filmde; nefis bir ayar var.

    ölçütlerin değişkenliği ve insanların kahrolası uyumluluğu! ülkemizin son on yıllık tarihinin birebir aynısı filmde bulmak beni açıkça sarssa idi keşke fakat şaşırmadım. neydi? fethullah gülen isimli yaratık bir zamanlar kutsaldı, sonra herkes "statükoyu yıkıyoz" ayağına, belki de dünya tarihindeki en büyük oportünist tavırla coşmuştu. sonra o statükoyu yıkanlar hukuk pornosu isimli savunmayı yazacak hale geldiler. fethullah, gerçek kimliği olan "tü kaka" statüsüne geri çekildi. işte bu filmde de ölçüt ince zeka olarak karşımıza çıkıyor. filmin bir komedi filmi olması da bu ölçütün bir obsesiflik ve orgazm boyutunda yaşanması. "haydi eliyıt, bir laf da sen soksana sen güzel sokarsın ahahaha, ay sinirim bozuldu ayol!" şeklinde bir yılışıklık, bir cıvıklık, bir dünya üzerindeki bütün yarraklara oturtulmayı hak ediyorum tavrı dönemin ölçütü olan ince zeka ile maalesef özdeşleşmiş durumda ve halk hummadan ölür iken, saray kim en güzel lafı sokacak, geçen gün biri bir laf sokmuş, kim bu deha gibi konularla kafayı bozmuş durumda. derkene bir devrim ile bunun yerini uzun ve etkili konuşmanın alması söz konusu, artık kim en uzun ve etkili konuşursa ona ayılıp bayılacağız anlaşılan gibi bir yılgınlıkla bitiyor film. işte ayar olarak nitelendirdiğim kısım da burası. halkların aptallığı da burası. dönemine göre belli değer yargıları ve o yargıları sorgulamadan coşan, iğrençleşen insanlar. şimdi islamcılık moda, örneğin selo bile allah kuran ramazan falan diye konuşuyor, chp çarşaflı kadın üye yapıyor partiye. yarın kim islamcı sikerse o muhteşem olacağa benziyor. sanırım hiçbir zaman çıkıp da, efendiler, ne oluyoruz yahu denmeyecek. ama birileri de bu boklara girmeden sinekleri öldürmenin değil, bataklığı kurutmanın peşine düşecek.

    öyleyse bir sirk maymunundan farksız olan siyasi kişilikleri ve onların kahrolası dünyalarını bir kenara bırakmalıyız diyor film. bu bir yandan doğru diğer yandan yanlış. doğru, çünkü sığınamazsınız. abi çok güzel işler yapacaktım ama iktidar partisini görüyorsun nasıl yapayım konforunun bataklığından korur sizi. yanlış, çünkü her şey siyasi ve ideolojiktir. sığınmadan ama kral çıplak demekten de geri durmadan devam etmeliyiz. zekanın ve aklın önderliğinde ilerlemek, kolektif ve uzun erimli bir ilerleme, şartlar ne olursa olsun devam edeceğiz ama politika yarraklığına çomak sokma şansı bulduğumuz her anı da değerlendireceğiz. evet, evet.

    güzel film. tavsiye.
hesabın var mı? giriş yap