• bu ihtimali ilk düşünen ben değilimdir çok büyük bir olasılıkla fakat konu hakkında yazılmış herhangi bir yazıya rastlayamayınca düşüncemi belirteyim dedim.

    insanlar olarak hayatın başlangıcından beri renkler ile bezenmiş bir evrende varlığımızı sürdürüyoruz. sayısız renge sayısız anlamlar yüklemekten geri kalmıyoruz. sanat adı altında, edebiyat nezdinde renkleri yaşamanın her kuytusuna bir şekilde yerleştiriyoruz.

    aynı denize mavi diyoruz, aynı buluta beyaz demekten de geri kalmıyoruz. ferrari f1'de hepimiz için kırmızıdır, hollanda her zaman portakal renginde turuncudur. metal insanları evrensel olarak bir siyah renk eğilimi içerisindedir, daltonlar sarı siyah giyinir, afrika çocukları hepimiz için siyahtır.

    acaba ortak renkler üzerinden konuşuyorken, bunları gündelik sohbetlerimizde ya da iş hayatımızın bir parçası olarak kullanıyorken, her birimiz dünyayı bir diğerinden farklı görüyor olabilir mi?

    benim kırmızı dediğim kana, kırmızı diyen bir başkası aslında benim gördüğümden çok farklı bir renk görüyor ama doğumundan itibaren aynı şeye kırmızı dediğimiz için onun kırmızısı da o şekilde belirlenmiş olabilir mi?

    hepimizin aynı renkte olduğunu söylediği bazı varlıkları ele alalım. bulut, kar, boş bir tuval, çizgisiz bir defter, can yayınevi'nin kitap kapakları... bunların hepsinin beyaz olduğunu söylüyoruz. portakal, mandalina, greyfurt, conan o'brien'ın saçları... bunların da turuncu olduğunda sanırım hemfikiriz. belki de benim beyaz olarak benimsediğim renk aslında sizin portakalı gördüğünüz rengin aynısı. siz de benim turuncu dediğim renklerle bulutları, karı görüyorsunuz.

    aksini kanıtlama şanısımız da yok sanırım. örneğin "denizi nasıl bir renkte görüyorsun?" diye sorsanız bana, ben de size "gökyüzünün biraz daha koyusunu düşün" diye cevap versem. ortada şöyle bir durum var ki sizin için de gökyüzünün koyusu deniz, benim için de; fakat bunlar ikimiz için de aynı olmayan bir rengin farklı tonları.

    sizin kırmızınız ile maviniz karışınca da mor olarak adlandırmış olduğunuz renk ortaya çıkıyor, benimkiler karışınca benim morum ortaya çıkıyor.

    her birimizin gri dediği rengi siz benim hiç görmediğim ve göremeyeceğim bir renk aralığında görüyor olabilirsiniz. ama her zaman bacadan yükselen duman gri olmuştur.

    teknolojik gelişmeler bize bir insanın gözünden dünyayı görme şanısını verse bile bir gün, bilgisayar ekranından izlemeye koyulsak tanımadığımız bir adamın dünyayı nasıl gördüğünü, onun renkleri bizim gözlerimizden içeri süzüldüğü andan itibaren yine bizim renklerimize dönüşmüş olacaktır.

    aslında renklerin evrenselliği sadece birer isimden ibaret, yaşadığımız hayatlar aslında öylesine büyüleyici, öylesine şaşırtıcı derecede öznel ki belki de. bu yüzden de ruh hallerimiz aynı şartlar altında bile örtüşmüyor olabilir mi? dünyaya ister istemez farklı gözlerden bakıyoruz. en iyi dostluklar, en güzel aşklar da renkleri birbirine kaçınılmaz bir uyum sağlayan, aynı cisimlerde aynı renkleri bulan ve aynı renk aralıkları içinde huzur bulan, ağlayan, karamsarlaşan, gülümseyen ruhların karşılaşmasıyla ortaya çıkıyor.

    bu durumda eğer gerçeklik payı varsa hayatın her anının ne kadar ilginçlikler ile bezenmiş bir senaryo olduğunu bir düşünün. sen "koyu renk" dediğin siyahını giymiş senin gibi görünen yüzlerce insanla headbang yaparken, yanındaki keçi sakallı adam belki de kendi "koyu rengi" siyah bir tişört giyiyor, bu siyah senin pembenden başka bir renk değil.

    sanırım derdimi anlatabildim. rengarenk günler efendim.
  • (bkz: lsd)
  • bir süredir aklımda gezen ve bana yalnızlığı hatırlatan şey. sen yeşil diyorsun gördüğün renge ve "ağaçların yapraklarının rengi" diye tanımlıyorsun. karşındaki kişi, ya da renk isimlerini öğrenen çocuk senden bu bilgiyi alıyor ve "ağaç yapraklarının rengi yeşilmiş" diye koyuyor hafızasının bir köşesine. peki senin yeşil dediğin rengin aslında onun algısında senin mavi veya pembe dediğin renge karşılık gelmediğini nereden biliyorsun.

    ha derseniz ki bu yalnızlık değil "kendine haslık"tır. derim ki kendini tam olarak ifade edememenin, kendi algısından dışarı çıkamadan zihninin içine (şizofren gibi) hapsolmuş olarak yaşamanın nesi "kendine haslık"tır.
  • yoktur.

    nesneler, ışıkları frekans ve dalgalarına göre yansıtır. renk denen şey ise bu nedenle, renk körlüğü gibi istisnalar hariçinde tüm insanlar için aynıdır.

    birçok canlının gözünden renkler farklı görülebilir fakat. bunun nedeni ise diğer canlıların gözlerinin frekans ve dalgalara daha fazla yada daha az duyarlı olabilmesidir.
  • hatta renkler ve insanın görme duyusunun analog (her rengin ifadesi için sonsuz uzunluktaki sayılar gibi vs) olduğunu anımsayacak olursak; gözde, gözle ilgili sinirlerde ve beynin görme merkezindeki en ufak farklılığın bile aslında iki kişi tarafından aynı yerde aynı zamanda görülen -ve üzerine ışık vuran- nesnenin farklı renklerde algılanmasının mutlak olduğunu; yani bu ihtimalin olmamayı bırakın %100 olduğunu bize gösterir. görmesini bilene de kanıtlar.
  • zihin felsefesinde uzun uzun incelenmiş bir konudur. konuya john locke*'un ters spektrum argümanından başlanabilir. şu an anlatabilecek zihinsel kapasiteye sahip değilim ama şurası başlamak için iyi bir yer olabilir: http://plato.stanford.edu/entries/qualia-inverted/ 10-15 saniyelik bir aramayla türkçe kaynak bulamadım ama zihin felsefesi ile ilgili kaynaklarda mutlaka bahsi geçecektir.
  • renkler öznel olarak değil nesnel olarak algılanırlar, böyle bir ihtimal olmaz. örneğin biri size gelip mavi ışığın frekansı 7 birim derse, sizin mavi gördüğünüz şeyi ölçtüğünüzde yine 7 birim olduğunu görürsünüz.

    sadece tek istisnası genetik faktörler, beynin ve sinir hücrelerinin biraz farklı işleyişi ile oldukça küçük renk sapmaları olabilir. gözün 3 milyon farklı rengi algılama yetisi olduğunu düşünürsek bu kadar küçük sapma büyük değişikliklere neden olmaz. ağaç herkes için yeşil, gökyüzü herkes için mavidir kısacası.
  • algı zaten öznel bir şey. ama bu, rengin farklı olduğuna işaret etmez. gördüğün renk aslında aynıdır. aynı olmayan sensin. renk algısı o nedenle özneldir evet. sinestetlerde ise durum daha da aşmıştır. onu sinestet başlığından inceleyiniz.
  • küçüklükten her zaman aklıma takılan düşüncelerden biri. mesela zifiri karanlıkta "ne görüyorsun" diye sorulsa "bi halt görmüyorum heryer simsiyah" gibi bir ceap veririz. benin için simsiyah belki de başkasının masmavi dediği renk olamaz mı? veya ben sürekli yeşil ışık yerine mor ışıkta geçiyorum??
hesabın var mı? giriş yap