*

  • mart 2009'dan itibaren channel4'da yayınlanmış, david peace'in "red riding quartet" adlı roman serisinden uyarlanmış, true-crime, kurgu kırması üçleme. bahse konu filmler şubat 2010 itibari ile sinemalarda da gösterime girecek.

    detaylı bilgi için: http://www.channel4.com/programmes/red-riding
  • üç ayrı film 3 ayrı yönetmen ama tek bir anlatım dili ve büyük bir uyum…
    red riding üçlemesini izlediğinizde yukarıda yazdıklarımın ne anlama geldiğini daha iyi anlayacaksınız. 3 filmi de farklı yönetmenler çekmiş olmasına rağmen filmler arası muazzam bir görsel uyum söz konusu ve bu bana göre film için büyük bir başarı ve kalitenin yansıması. aslında üçlemeye film demek çok doğru bir ifade değil keza bir ingiliz kanalına ( channel 4 ) çekilmiş dizilerin bölümleri gerçekte. ama birçok sinema filmine taş çıkarırcasına iyi yönetilmiş, akıcılığı konuya hakimiyeti ve oyuncuların ustalığıyla da kendini epey ispatlamış bir çalışma …

    david peace’in çok satan romanından beyazperdeye aktarılan filmimiz üçleme olarak çekilmiş olsa da david peace’in red riding serisi 4 kitaptan oluşmakta 1977 atlanmış ve diğer kitaplar çekilmiş nedenini bilmemekle birlikte bu şu an için öğrenemeyeceğimiz bir ayrıntı. keza david peace’in kitapları türkiye de bulunmuyor çevrimi yapılıp satışa çıkar mı belirsiz ancak bu kitaplar türkiye de çevrimi yapılmış olarak bulunsaydı eğer bugün kitapların 4 ‘ünüde almış olurdum sanırım… çünkü seriye bayıldım sakinliği dinginliği abartısızlığını sevdim amerikan filmlerinin en büyük klişesi olan şimdi ne olacak tarzı gerilimden bıktım artık bu sebeple ilaç gibi bir suç ve gerilim filmi izledim…

    gelelim konuya…

    serinin ilk çalışması 1974 yılında geçiyor… 1969 ve 1972 yıllarında işlenmiş çocuk kaçırma tecavüz ve öldürme olayının ardından katil, 1974 yılında yine çok vahşi bir suç işliyor ve yerel gazeteci eddie dunford bu konuyu araştırma üzere görevlendiriliyor…

    filmimiz bu plan üzerinden eddie dumford’un bu konuyu araştırması ve polis teşkilatının içindeki çürümenin boyutlarını eddie’nin fark ettikleri ve edemediklerinin de perdeye yansımasıyla film, sıradan bir suç gerilim filmi ekseninden, derin anlamları olan, polis teşkilatının içindeki çeteleşmelerin boyutunu polis ve güç odakları arasındaki kirli işbirliğini adam kayırmayı örtpas etmeyi işkenceyi polisin keyfi muamelelerini ve bunlar gibi çeşitli alt konularla birlikte, daha gerçekçi ve ayakları yere basan bir çalışma kıvamına geliyor…

    serinin ikinci çalışması 1980 de ise, fahişeleri işkenceyle öldüren bir seri katilin izinde başlıyor film ve bunu araştırmakla görevlendirilen müfettişin bu araştırmanın gölgesinde 1974 yılında gerçekleşen kanlı bir baskının detaylarını ( ki bu baskın serinin ilk filminde gerçekleştiren ve nedenleri ışığında anlatılıyor baskının arka planında kimler olduğu ve sonrası 2. filme saklanmış ) ve ucunun nasıl yine yozlaşmış çürümüş teşkilata dayandığını fark etmesi anlatılıyor…

    serinin son filmi 1983 ise, düğümün çözüldüğü sırların aralandığı ve polis teşkilatındaki ele başlarının kimler olduğunu daha net kavradığımız bir bölüm olarak kendini gösteriyor. bu bölümde 1974 teki olaylara bir geri dönüş yapılıyor. bu geri dönüş 1983 gerçekleşen bir çocuk kaçırma olayıyla gerçekleşiyor. çünkü bu kaçırma 1974 teki olayla benzer öğeler içeriyor gerçi 1974 de gerçekleşen olaylar için bir günah keçisi bulunmuş ve suç türlü işkencelerle onun üstüne atılmıştı ancak bu bölümde işin içine bir avukatında dahil olmasıyla gerçek suçlunun kim olduğu bu olaya kimlerin ve neden göz yumduğu serinin en son ve bana göre en güzel çalışmasıyla gözler önüne seriliyor…polis teşkilatının içindeki çeteleşmenin kokuşmuşluğun skandalların anlatılması açısından bu seri unutulmaz bir çalışma olarak hafızalara kazınacak bundan eminim…

    red riding serisinin unutulmaz bir çalışma olacak olmasının bana göre bir diğer sebebi de olay araştırması ve incelemesinde klişe ameriakan filmi ekstantanelerinin kullanılmayarak sakin gerçekçi ayakları yere basan bir dille süreci anlatmasıdır bana göre…

    ancak yaptığım bir araştırmayı üzülerek burada yazmak istiyorum… ridley scott abimiz red riding serisini tek film bünyesinde sanırım amerikan remake’ini çekmeye hazırlanıyormuş ve başlangıç tarihi olarak da 2012’yi düşünüyormuş ne diyebilirim üzücü bir haber bu filmlerden sonra gereksiz bir çalışma olacağını düşünüyorum ama yönetmenimiz benimle aynı kanıda değil anlaşılan bekleyelim görelim.

    filmlere puanıma gelince 10/7..
  • (bkz: sean bean)
    (bkz: mark addy)
    (bkz: andrew garfield)
    (bkz: paddy considine)
    (bkz: rebecca hall)
    (bkz: david morrissey)
    (bkz: sean harris)
    (bkz: robert sheehan)
    (bkz: peter mullan)

    şeklinde hayvanî bi kadrosu bulunan, 2009 ingiliz yapımı, channel4 için hazırlanmış, tv filmi demeye bin şahit isteyen tv filmi üçlemesi. filmler şunlardır:

    (bkz: red riding in the year of our lord 1974)
    (bkz: red riding in the year of our lord 1980)
    (bkz: red riding in the year of our lord 1983)

    tabii yapım ingiliz olunca, oyuncular da yüksek kalibreli oluyor. bu aktörlerin hepsi her filmde görünmez yalnız. kadro olarak en taşaklısı, andrew garfield, sean bean ve rebecca hall'un oynadığı ilk filmdir. ikinci filmde paddy considine; üçüncü filmde mark addy başroldedir. david morrissey, robert sheehan ve peter mullan filmlerin tümünde yer alır. bu üçünün oynadığı karakterler 3 film arasında bir köprü oluşturur.

    aslen, the damned united'ın da yazarı olan david peace'in red riding quartet'inden(red riding dörtlemesi) uyarlamadır. ilk filmi julian jarrold, ikinci filmi james marsh, üçüncü filmi anand tucker yönetmiştir. üç filmin de senaryosu tony grisoni'ye aittir.

    üçleme, genel olarak yozlaşmayı konu edinir. bu tek boyutlu bir yozlaşma değildir. bireysel, toplumsal ve kurumsal yozlaşmayı çok katmanlı ve iç içe geçmiş bir yapıyla, olabildiğince geniş bir pencereden yansıtır. filmlerin merkezinde vahşice tecavüz edilip öldürülen çocukların bulunduğu bir seri cinayet davası yatmaktadır. üçlememiz tamamlandığında bu seri cinayetlerin sorumluları ve bunların etrafında yaşananlar, rant peşindeki kamu görevlileri ve bunların şahsi hırslarının sınırsızlığı insanın kanını donduran bir gerçeklikle önümüze serilir. bu bağlamda sezonun güçlü yapımlarından the shadow line bu üçlemeyle paralellik arz eder. yine son yıllarda amerikanlar tarafından sinemaya uyarlanan state of play ve edge of darkness da yozlaşma üzerine yapılmış kaliteli dizilerden ikisidir.

    filmler, üç farklı yönetmen tarafından yönetilmişse de; ilk filmden başlayan o karanlık atmosfer, ışık kullanımı, kostümler ve görüntü yönetimi 9 yıllık bir dönemi neredeyse kusursuz yansıtır. üzerinde uğraşıldığı çok belli olan senaryo ile birlikte gerçekçiliğini ve derinliğini hiç yitirmez. oyunculuklar hâliyle bir sinema filmindeki kadar iyi ve çok boyutludur. şahsen üç filmden de tatmin oldum şansal. fakat, filmlerin o kesif havası bana karamsarlık yüklemedi desem yalan olur. aslında bu da yapımın bir diğer artı yönü tabii. sonuç olarak, izlenmesi gereken bir yapım. lâkin, baştan uyarayım: filmlerden ve özellikle finallerinden bir amerikan tatlılığı beklemeyin...
  • ingilterenin kuzeyinde 1970'li yıllarda geçen ve emniyet camiası içerisindeki keyfiliği, işkence ve insan hakları ihlallerini, ahlaki çöküntüyü konu edinen, toplumun genelinin de bu türden çirkin yapı ve uygulamalara zımni bir şekilde onay verecek bir ahlaki çöküntü içerisinde olduğuna dikkat çeken üçleme. üçlemenin her bir filmi o filme özgü konu için olmasa da genel olarak birbirinin devamı niteliğindedir. izlerken bana 90'lı yılların türkiyesini de hatırlatmıştır. kimin elinin kimin cebinden çıkacağı son filmin son sahnelerine kadar belli olmayan, din adamlarının dahi bu ahlaksız ve kirli yapılanmada var olduğunu gözler önüne seren film kurguya dayalı olsa da şehrin önde gelenlerinin "to the north where we do what we want" temalı kadeh kaldırma sahnesi ile idari boşluk olan her yerde ve hatta ingilterede bile güç ve paraya haiz kimselerin siyasi duruş fark etmeksizin kirli planlar üzerinde bir araya gelebileceklerini ortaya koyuyor.

    filmi izlerken türkiyede yaşananları neredeyse 10 dakikada bir gözlerinizin önüne getiriyorsunuz. ımdb puanının bu üçleme için az olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. boş zaman bulduğunuzda ilk filmin katı ve kasvetli ortamına aldanmadan 3 filmi de peş peşe izlemenizi öneririm.
  • kitap serisinden uyarlanıp, 3 farklı yönetmen tarafından çekilmiş film. eğer ingiliz yapımlarını seviyorsanız kaçırmayın. filmlerde tek eksik nokta, izlediğiniz anın flashback mi yoksa filmin ilerlemesine göre olay sırasında mı geçiyor çok belli olmuyor. fakat aşırı dikkatli izlerseniz o durumları da çözüyorsunuz.

    bu ingilizler beceriyor arkadaşım bu işi. bize de hayran hayran izlemesi kalıyor.
  • seriyi bayılarak izledikten sonra bir şeyler yazmak için başlığa girdim ama 4 kitaplık ve ingiliz kanalı (bkz: channel 4) için çekilen 3 filmlik bir seri olduğu, filmlerin her birisinin ayrı ayrı yönetmenler tarafından çekildiği, filmlerin (bkz: red riding in the year of our lord 1974), (bkz: red riding in the year of our lord 1980), (bkz: red riding in the year of our lord 1983)den oluştuğu, kitaplardan 1974 ün atlandığı ve çekilmediğinden üstteki entrylerde hep bahsedilmiş ama bahsedilmeyen biraz bir şeyler bırakmışlar. bizde onlardan bahsedelim bari.

    serinin yazarı (bkz: david peace) ossett / (bkz: yorkshire) doğumlu ve red riding serisi yorkshire'da geçiyor. daha sonra manchester polytechnic’teki eğitimini yarıda bırakıp istanbul’a geliyor ve ingilizce öğretmenliği yapıyor. 1994’te ise istanbul'dan ayrılıyor tokyo'ya gidiyor ve tokyo’da öğretmenlik yapmaya başlıyor. orada da bir tokyo üçlemesi yazıyor. hatta üçlemenin (bkz: tokyo sene sıfır) ve (bkz: işgal altındaki şehir)’in türkçe baskıları da mevcut (bkz: tokyo regained) ise yakında yayımlanacakmış. istanbul'da ne kadar kaldığını öğrenemedim ama insan istanbul'da geçen bir üçleme için heyecanlanmıyor değil hani.
hesabın var mı? giriş yap