• "psikiyatriye ilişkin" anlamı taşıyan kelime.

    (bkz: ukteydim doldum)
  • muayenesi sonucunda başınıza her şey gelebilir
  • ölmez ama sürünür.
  • depresyon: ilgi kaybı, zevk alamama, elem - keder, üzüntü, huzursuzluk, enerji kaybı, değersizlik, yoğunlaşamama, kararsızlık, uyku sorunları, ölüm düşünceleri gibi çökkünlük belirtileri giden bir tablodur. depresyon günlük işlerin yürütülmesini ciddi biçimde etkiler, sosyal çekilme, yalnız kalmayı tercih etme, eş ve arkadaşlardan uzaklaşma ya da ilişki sorunları yaşama şeklinde ortaya çıkabilir.

    her on erkekten birinin, her beş kadının birinin yaşamının herhangi bir döneminde depresyon geçirme olasılığı vardır. soy geçmişinde depresyon öyküsü bulunan kişilerde depresyon geçirme olasılığı, normal nüfusa göre daha fazladır. yoğun bir ruhsal sıkıntı içinde olan hastalar hayatı yaşamaya değer bulmayabilir, intihar planları yapabilir. doğru ve uygun tedaviye yanıt yüksektir.

    panik bozukluk: panik bozukluğu, yineleyen panik atakları ile kendisini gösterir. yineleyen beklenmedik panik atakları ile birlikte başka atakların da olabileceğine ilişkin sürekli bir kaygı (beklenti anksiyetesi) ile kendisini belli eder. kişi, panik atağının kalp krizine neden olacağını düşünebilir, panik atağı sırasında aklını kaybetmekten korkabilir; bunlarla ilgili kaygı duyar ve ataklarla ilişkili davranış değişiklikleri gösterir. panik atağı, aşağıdaki semptomlardan dördünün ya da daha fazlasının aniden başladığı ve 10 dakika içinde en yüksek düzeyine ulaştığı yoğun bir korku ya da rahatsızlık duyma dönemidir:

    terleme, titreme, çarpıntı,
    kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma
    nefes darlığı ya da boğuluyormuş gibi olma duyumları
    soluğun kesilmesi
    göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi
    bulantı ya da karın ağrısı
    baş dönmesi, sersemlik hissi, bayılacakmış gibi olma
    derealizasyon (gerçekdışılık) ya da depersonalizasyon (benliğinden ayrılmış olma) hisleri
    kontrolünü yitireceği ya da çıldıracağı korkusu
    ölüm korkusu
    paresteziler (uyuşma ve karıncalanmalar)
    üşüme, ürperme, ya da ateş basması hisleri
    sıklıkla diğer psikiyatrik bozukluklar panik bozukluğuna eşlik eder. fobiler, yaygın anksiyete bozukluğu ve major depresyonun yanısıra alkol/madde kötüye kullanımı/bağımlılığı panik bozukluğu ile birlikte bulunabilir. panik bozukluğunda intihar fikirleri de görülmektedir. intihar, psikiyatrideki acil durumlardan biridir. doğru ve uygun tedavi ile intiharı önlemek mümkündür.

    obsesif kompulsif bozukluk: obsesif kompulsif bozukluğun (okb) başlıca özelliği, obsesyonlar (saplantılar) ve kompulsiyonlardır (zorlantılardır). halk arasında evham, takıntı , vesvese olarak ta adlandırılır. obsesyonlar, kişinin aklından çıkartamadığı ve aklına gelmesine engel olamadığı, rahatsızlık ve sıkıntı veren, yani kaygı uyandıran ısrarlı düşünceler ya da görüntülerdir. bu kaygı, günlük yaşam ile ilgili genel kaygılardan farklıdır. okb’ de görülen tipik saplantılar kirlenme ve bulaşma düşünceleri (‘ellerim kirli’) ya da bir işin yapılıp yapılmadığına dair duyulan ve kişiyi kontrole yönelten şüpheler, kuşkulardır (kapıyı kapattım mı’).

    kompulsiyonlar ise obsesyonların(saplantıların) yarattığı kaygıları gidermek için yapılan tekrarlayan hareketler, davranışlar ve düşünceler olarak tanımlanırlar. el yıkamak ve elektrik düğmelerini açıp kapayarak kontrol etmek gibi.

    sosyal fobi: sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu endişesi duyulması, performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme ya da küçük düşme korkusunun yaşanması gibi belirtiler veren bir bozukluktur. sosyal fobi ergenlik döneminde başlar ve başka insanlar tarafından incelenme korkusu şeklinde gelişir. sosyal ortamlardan kaçınma davranışına sebep olur.

    diğer fobilerin aksine sosyal fobi kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülür. bazı somut durumlarda ortaya çıkabilir (örneğin topluluk içinde yemek yeme, toplulukta konuşma veya karşı cinsle ilişkiler sırasında) veya aile çevresi dışındaki tüm sosyal ortamlarda ortaya çıkacak biçimde yaygın olabilir. topluluk içinde kusma korkusu bulunabilir. bazı hastalarda göz teması kurma güçlüğü yaşanabilir. sosyal fobi genellikle düşük benlik saygısı ve eleştirilme korkusu ile birliktedir. hasta yüz kızarması, el titremesi, terleme, çarpıntı, kekeleme, boğulma hissi, kontrolünü kaybetme, çıldırma hissi, bunaltı veya ani işeme hissi gibi yakınmalarla hekime başvurabilir ve bunaltıya bağlı olan bu belirtilerin esas sorun olduğunu düşünebilir. bazen belirtiler bir panik nöbeti şiddetine ulaşabilir. toplumdan kaçınma sıklıkla çok belirgindir ve ağır olgularda tam bir sosyal çekilmeye neden olabilir. sosyal fobiye genellikle agorafobi ve depresyon da eşlik edebilir. sosyal fobide bilişsel-davranışçı psikoterapiler ve sistematik duyarsızlaştırma psikoterapileri uygulanır. ayrıca son yıllarda kullanılmaya başlanan ilaç tedavileri de çok olumlu sonuçlar vermektedir.

    diğer fobik bozukluklar: fobi özgül bir obje, eylem ve durumdan kaçmaya zorlayan yoğun, yineleyen, mantıklı olmayan korkuları belirtir. normal korkulardan yoğunluk, süre, mantık dışılık ve yeti kaybına neden oluşu ile ayrılır. hastalar kedi, köpek, böcek gibi hayvanlardan, kan görmekten, yaralanmaktan veya sakatlanmaktan, doktor veya diş hekiminden, kapalı yerlerde kalmaktan, yükseklikten veya uçağa binmekten aşırı derecede korkabilirler. agorafobi, özgül fobi ve sosyal fobi en yaygın olanlarıdır. depresif hastalarda, alkoliklerde ve kaçıngan kişilik bozukluğunda sosyal fobi oranı yüksektir. kişinin sosyal ortamlarda veya beceri gerektiren etkinliklerin yapılması söz konusu olduğunda, utanç duyacağı durumlara düşme korkusuyla bu tür ortamlara girmekten çekinmesi sosyal fobi işaretidir.

    yaygın anksiyete bozukluğu: kaygı, kontrol edilmesi zor olarak tanımlanmaktadır, zorlayıcıdır, kişinin önemli yaşam alanlarında engellenmelere neden olur; ve beraberinde sıklıkla kas gerginliği, huzursuzluk, sinirlilik, tepkisellik, uyumada güçlük gibi belirtiler bulunur. birçok bedensel belirtiler eşlik edebilir.

    posttravmatik stres bozukluğu: doğal afetler, terörist olayları, ciddi kazalar veya cinsel taciz ve tecavüz gibi olaylara maruz kalma yada tanık olma sonucunda ortaya çıkan bir bozukluktur. mağdurlar kabuslarında ve geçmişi hatırlayarak aynı olayları tekrar yaşar, uymakta güçlük çeker ve ortadan kaldırılmış, soyutlanmış gibi hissederler. birçok olguda depresyon ve anksiyete belirtileri görülebilir.

    bipolar bozukluk (iki uçlu mizaç bozukluğu, iki uçlu duygu durumu bozukluğu, manik depresif hastalık): bu grubun içinde psikotik bulguların yanında hastada manik veya depresif bulgularda eşlik eder. manik dönemde, çok hareketli, neşeli veya öfkelidirler. çok konuşurlar, kendilerini aşırı derecede iyi ve yüksek görürler; uyku azalmış cinsel istek ve enerji artmıştır. çok dolaşır, çok para harcarlar. bu tür psikotik belirtiler manik hecme ortadan kalkınca ortadan silinir. hafif şekli ise "hipomani"dir. manik hecmenin tersi depresyondur. affektif hastalıkta hastalar sırayla manik ve depresif dönemlere girebildikleri gibi bir yanı hafif geçirerek yada hiç geçirmeyerek yalnızca manik nöbet geçirebililer

    şizofreni: şizofreni, kişinin duygu, düşünce ve davranışlarında önemli değişikliklere neden olan, belirtileri ve seyri kişiden kişiye değişiklik gösteren, hastaların bir kısmında iyileşmeyle, bir kısmında ise toplumsal ilişkiler ve entellektüel faaliyetlerde önemli kayıplara yol açan bir ruhsal rahatsızlık türüdür. şizofreni kendisini insanın dış görünüşünde, konuşmasında, duygularını ifade etmesinde, davranışlarında, düşüncelerinde yaptığı değişiklikler ve bunların toplumsal yansımalarıyla belli eder. her 100 kişiden 1’inde görülebilen ve hastaların büyük kısmında düzenli ve sürekli ilaç tedavisi ile önemli iyileşmeler elde edilebilir şizofreninin başlıca belirtileri şunlardır:

    giyim-kuşama özen ve kendine bakım azabilir, alışılagelmişin dışında giyinme görülebilir.
    mimikler ve jestlerde azalma, çevrede olup bitenlere karşı ilgisizlik görülebilir. bazılarında yüz ifadesi donuklaşabilir
    bazı hastalarda konuşma bozulur. dağınık ve muğlak olabilir. yer yer kopmalar içerir, gereksiz ayrıntılarla doludur, belirli bir mantık örgüsü izlenmez. bazılarında ise konuşma normal görünümdedir, içine kapanma veya yakınlarına bağımlılıkta artma görülebilir. amaçsız ve anlamsız davranışlar gösterebilirler. hiç hareket etmeme, devamlı bir noktaya bakarak hiç konuşmama veya saldırgan davranışlar olabilir.
    hastaların çoğunda takip edildiklerini, öldürüleceklerini, aleyhlerinde komplo-tuzak kurulduğunu düşünme ve korkma görülebilir.
    bir kısmı kendileriyle ilgili yayın yapıldığı düşüncesiyle çevreden, televizyondan gazetelerden rahatsız olabilirler.
    kimileri vücudunda değişiklik olduğunu veya bedensiz olduklarını düşünebilirler.
    bazıları kendileri ile konuşan, kendilerine emreden, hakaret eden, hareketleri hakkında yorum yapan sesler işitebilirler.
    bazı hastalarda da uyanıkken gözlerinin önüne çeşitli görüntüler geldiğini ifade edebilirler.

    alkol-madde kullanım bozuklukları: her türlü olumsuz sonuçlarına (bedensel-ruhsal sağlık sorunları, iş ve ilişkilerde bozulma) rağmen alkol veya kullanma davranışının durdurulamaması durumudur. tanımından da anlaşılabileceği gibi birey ve çevresini önemli ölçüde etkileyen ve tedavi edilmesi kaçınılmaz olan bir tablodur.

    konversiyon bozukluğu: konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın, psikolojik nedenlerle ortaya çıkan bayılma, felç olma, konuşamama, el-ayak gibi organlarını kullanamama ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerle seyreden tablodur.

    somatoform bozukluklar: somatoform bozukluklar ana grubunda psikojenik kaynaklı ve organik bir kaynağı bulunmayan bedensel hastalık belirtileri veya hastalıktan korkma tablosu ön plandadır. hasta ısrarlı bir şekilde tıbbi muayenelerden geçmek ister, tetkikler yaptırır, çıkan olumlu sonuçlar ona geçici bir rahatlama sağlasa da belirtiler ya aynen ya da şekil veya organ değiştirerek yineler, endişe duygusu tekrar hakim olur. somatizasyon bozukluğu, hipokondriyazis (hastalık hastalığı) en sık görülen somatoform bozukluk tablolarıdır.

    somatizasyon bozukluğunda doktorların kendisinde herhangi bir bedensel hastalık ya da ciddi hastalık bulunmadığı yönünde güvence vermelerine karşın kişinin yakınmaları ve endişesi tamamıyla kaybolmaz. bunlara bağlı olarak toplum, aile ve iş yaşamında belirgin bozulmalar olur. hastayla hastalığı hakkında konuşmak, yapabilecekleri ve yapmaması gerekenler hakkında olabildiğince bilgilendirmek çok faydalıdır.

    hipokondriyazis yani hastalık hastalığında kişi bir türlü teşhis konulamayan ölümcül bir hastalığa yakalanmış olduğu düşüncesindedir. bu hastalar sürekli bedenlerini dinlerler ve her türlü normal işlevi ya da ara sıra olabilecek basit bozuklukları ciddi ölümcül hastalıklara yorumlarlar. somatizasyon bozukluğundan farklı olarak bedensel hastalık belirtileri yoktur veya daha geri plandadır, hastalığa yakalanmış olma endişesi ve hastalık korkusu ön plandadır.

    psikosomatik hastalıklar: psikolojik nedenlerin tetiklediği, seyrini ve tedavisini etkilediği bedensel hastalıklardır (ülser, alerji, psöriasis, bazı hipertansiyon türleri gibi).

    vücut dismorfik bozukluk: kişinin fizik görünüşündeki gerçek fakat önemsiz bir kusur ile ileri derecede meşgul olmasıdır. örnek olarak, burnun uzun yassı veya eğri olması, saçların seyrek, kıvırcık, göğüslerin çok büyük, sarkık veya küçük olması gibi bir kusurla, kişinin sürekli uğraşmasıdır.

    uyku bozuklukları: uyku insan için çok önemli bir fizyolojik işlevdir. uykunun yeterli sürede ve kalitede olması şarttır. eğer bu sağlanamazsa gündüz yorgunluk, çabuk yorulma, halsizlik, uyuklama, dikkat toplayamama, çabuk öfkelenme tabloları ortaya çıkar. uyku bozukluğunun sürmesi halinde insan çeşitli bedensel hastalıklara, bağışıklık sisteminin zaafiyeti nedeniyle çeşitli enfeksiyon hastalıklarına karşı savunmasız hale gelebilir. uyku apnesi (uykuda nefesin kendiliğinden kesilmesi)insomnia(uykusuzluk) uykuda gezme, gece korkuları, bunaltıcı düşler, az uyumak veya çok uyumak, huzursuz bacak hastalığı da (restless leg) uyku bozuklukları kapsamında incelenmelidir.

    cinsel işlev bozuklukları: cinsel isteksizlik, sertleşme sorunu, ağrılı cinsel ilişki veya ilişkiye girememe (vajinismus) gibi durumlardır. vajinismus, ilk veya yineleyen cinsel ilişki esnasında vaginanın sürekli veya yineleyici biçimde istemsiz kasılmasıdır. bu kasılmaya tüm bedendeki kasılmalar, bacakların kapanması, korku, kaçınma tepkisi ve girişin olamayacağı inancı eşlik eder. ülkemizde batı ülkelerine oranla çok daha fazla görülmektedir. cinsel eğitimsizlik, kadının cinsel organını tanımaması, cinsellik anlayışımızdaki tabular, cinsel deneyimin doğrudan cinsel birleşme ile başlaması gibi durumlar vaginismusa neden olabilmektedir. çok sıklıkla görülmesine rağmen iyi bilinmeyen bir cinsel sorundur. uzun yıllar evli olmalarına rağmen halen cinsel birleşme yaşayamayan pek çok çift bulunmaktadır. vaginismus tedavisi tamamen psikiyatriktir. cerrahi bir müdahaleye gerek yoktur. terapiler genellikle 2-3 ayda, 6-8 terapi oturumu ile tam düzelme ile sonlanır. 2-3 görüşme ile 3 haftada düzelen hafif vakalar da mevcuttur. ilaçlar zaman zaman kaygıyı azaltmak yada eşlik eden tabloların tedavisi için verilebilir.

    sağlıklı bir cinsel ilişki güvenilir, rahat bir ortam ile uygun cinsel uyarı ve uygun partnerle gerçekleşebilir. uygun partner, duygusal ve rahat bir ortam, fiziksel temas, hoş bir müzik vb durumlar cinsel isteği uyarabilir, ancak tersi bir durumda ya da uygun olmayan bir partner cinsel isteksizlik yapabilir. yaşam zorlukları, ilişkideki çatışmalar, ekonomik güçlükler, iş koşulları ve evlenme, boşanma, çocuk sahibi olma cinsel isteği olumsuz olarak etkilemektedir. cinsel istek azlığı tedavisinde yaklaşım öncelikle sebeplerin bulunması ve yönde tedaviye başlanması gerekir. tedavi protokolü içinde organik, fizyolojik nedenlere yönelik ilaç tedavisi yanında sıklıkla rastladığımız ruhsal kökenli olgularda terapi teknikleri çok yararlı olmaktadır.

    ereksiyon(sertleşme) sorunlarının sebepleri çok çeşitli olabilmektedir. organik ve psikolojik faktörler ereksiyonun oluşmasında ve devamında önemlidir. sıklıkla ruhsal ve damarsal nedenlidirler. şeker hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, nörolojik hastalıklar (felç, inme, kas hastalıkları), hormonal bozukluklar, siroz, cerrahi müdahaleler neden olabilir ayrıca alkolizm, ilaç kullanımı gibi sebeplerin yanında kronik depresyon, anksiyete bozuklukları gibi ruhsal nedenlerle de sertleşme sorunları görülebilir. tedavisi altta yatan nedene bağlı olarak gerçekleştirilir. erken boşalma ve orgazm sorunları da sıkca görülen cinsel işlev bozukluklarıdır. genellikle tedaviye iyi cevap alınır.

    cinsel kimlik bozuklukları

    birçok cinsel kimlik bozukluğu mevcuttur. tanı ve tedavi için ayrıntılı incelemelere ihtiyaç vardır. aşağıda sadece bir cinsel kimlik bozukluğu tablosu tanımlanmıştır. ayrıntılı bilgi için psikiyatristlere müracaat edilmelidir.

    transseksualite: karşı cinsin bir üyesi olarak yaşama ve kabul edilme isteği vardır. sıklıkla kişi kendi anatomik cinsiyetinden rahatsızlık duyar ya da bunun kendisine uygun olmadığını düşünür. bedeninin, arzu duyduğu cinsiyete uygun hale gelmesi için hormonal ve cerrahi tedavi görmek ister. transseksüalite çocuklukta başlayan bir bozukluktur. erkek çocuklar kadınsı giyimi yeğlerler, kız çocuklar ise erkeksi bir giyim biçimine yönelirler. çoğunlukla yaşanan toplumsal izolasyon ve dışlanma, transseksüellerin benlik saygılarında azalmaya yol açmaktadır. madde kullanımı, anksiyete, depresyon, intihar düşünceleri sıklıkla görülmektedir. cinsel kimlik bozukluğunun temelinde yer alan ego defektleri bireyin sosyal ve mesleki ilişkilerini yaşam boyu etkilemektedir. psikoterapi bu gibi sorunlar açısından belli yararlar sağlamakla birlikte, öncelikle tedavinin amacını belirlemek gerekir.

    kişilik bozuklukları: kişinin içinde yaşadığı kültürün beklentilerinden belirgin olarak sapan, süreklilik gösteren davranış ve iç yaşantı örüntüsüdür. bu örüntü, bilişsel, duygulanım, kişilerarası ilişkiler ve işlevsllikte bozulmalarla, dürtü kontrolü alanlarından ikisinde kendini belli eder. kaçıngan, bağımlı, şizoid, şizotipal ve paranoit kişilik bozukluları örnek olarak sıralanabilir. tanı ve tedaviler için ayrıntılı değerlendirmelere ihtiyaç vardır.

    demans:alzheimer hastalığı (ah) tüm demans nedenleri içinde en sık görülenidir. ah sıklıkla yaşlı hastalarda görülür (65 yaş ve üstü) ve ilerleyen bir tablodur. kişinin bellek, düşünce içeriği ve davranışları üzerinde hasara neden olur. 85 yaşın üzerinde her on kişiden birinin ah olacağı tahmin edilmektedir. yaşlılığın tipik unutkanlığından farklı olarak ah doktorlar tarafından bazı fizyolojik incelemeler ve testlerle beyin görüntüleme yöntemleri ile tanımlanabilen farklı bir hastalıktır. ah’nın seyri sırasında hücre hasarı meydana gelir ve beynin hafızayı, düşünceyi ve davranışı kontrol eden bölgelerinde hücre ölümü ortaya çıkar. hücre hasarı arttıkça hastalığın belirtileri ilerler. ah’nın ilk evreleri bellek kaybı ile kendini gösterir, hastalık ilerledikçe davranış ve fonksiyonellikle ilgili belirtiler ortaya çıkar
  • " psikiyatrik tanılar kavrayamadığımız insan kalmasın diye vardır." adam phillips - missing out in praise of the unlived life

    (bkz: psikiyatri/@ibisile)
  • uydurma bir sözcük. yani aslında bir sözcük bile değil.
hesabın var mı? giriş yap