*

  • potemkin zırhlısının ve de haliyle aynı adlı filmin* isim babası, aynı zamanda kırım'ın da zamanında osmanlı'nın elinden çıkmasında rol oynamış, zaten rusya'nın karadeniz'deki donanmasını kuran başlıca insandır prens potemkin.
    tüm bunların ötesinde potemkin köyü diye bir deyime adını vermiştir adamımız, ki bu şekilde isimlerden türetilmiş kelimelere, tabirlere eponym derler. bakın mesela, iflah olmaz bir kumarbaz olan ve kumar masasını yemek için bile olsa terk etmeye dayanamayarak uşağına "bana iki ekmek arasına bir şeyler koy getir" diyen kont sandwich, sandwich'in; "büyük kurtarıcı" simon bolivar, bolivya'nın; avustralyalı elma yetiştiricisi granny smith aynı adlı elma türünün; leonhard von fuchs adlı botanist fuşya çiçeğinin ve renginin adına damgalarını vurmuşlar, birer eponym yadigar bırakmışlardır gelecek nesillere (amma uzadı, ayrı entry yapaydım keşke)..
    hikaye kelimesiyle tarih kelimesinin birçok batı dilinde sesteş olduğu söylenir durur (ki yalan değildir). işte bu potemkin köyü nam eponym'e gelince, bunun da hikaye mi, yoksa tarih mi olduğunu anlamak zordur doğrusu.
    derler ki, 1787 yılında, aynı zamanda prens potemkin'in sevgilisi olan çariçe ikinci katherina (baltacı mehmet paşa'nınki değil tabii, o birinci katherina idi) ukrayna ve kırım'ı gezecektir. lakin öyle bir sefalet, öyle bir yoksulluk kol gezmektedir ki oralarda, potemkin'in bunları çariçeye göstermeye yüzü imkanı yok tutmayacaktır. işte bu yüzden, -zannederim ki kartondan- bir dizi hoş köy evi dekoru yaptırır potemkin çariçe'nin geçeceği yörelerde, adamlar tutup onlardan iyi giyinmelerini, hep gülümsemelerini ister. uzaktan gözleri bu yanıltmacayı seçen çariçe geziden hoşnut ayrılırken dekorların ardında perişanlık sürüp gidecektir elbette.
    bu şekilde potemkin köyü sözü, utanç verici bir durumu gizleyen maske, her türlü rezilliği kapamaya yönelik gösterişli bir makyaj gibi anlamlara gelmek üzere dile girer. girer, ama derler ki sonra, aslında bunu prens potemkin'i çekemeyenler uydurdu, yoktur bir gerçekliği bu köyün. evet, bunu dediler, güzelim hikayeyin büyüsünü bozdular, bozdular da ne oldu (bkz: her şey o eski rüyada kaldı)..
  • avcı mehmed zamanında donanmamız ege girişinde düşmana yenilip istanbul yolu açılınca olası bir saldırıyı caydırmak amacıyla marmaraya bakan evlerin duvarların sıvalarını boyalarını yenileme kararı almış ceddimiz. bugün de ankara esenboğa'dan merkeze inerken aydınlıkevler'de yola bakan apartman cephelerinin makyajlarını görebilirsiniz, veya oğuzeli'nden antep'e geçerken aynı şekilde perilikaya gecekondularının önünde maskeleyici toplu konutlar dikkatinizi çekebilir.
  • çok yoğun, çok ateşli ve çok uzun yaşanan aşklar vardır: bunların kimileri çok ünlüdürler herkes tarafından neredeyse ezbere bilinirler. örneğin, leyla ile mecnun'un, ferhat ile şirin'in, kerem ile aslı'nın, romeo ile jüliyet'in, antonius ile kleopatra'nın, napolyon ile josephin'in aşkları bu türdendir.

    yine bu türden bir başka aşk da, kimilerine göre 1739, kimilerine göre 1742 yılında, kutsal smolensk kentinin yakınındaki küçük bir kasabada, chizhova'da pek zengin olmayan ama çok da fakir olmayan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve olağanüstü birtakım niteliklere sahip olması nedeniyle çok önemli konumlara gelen, kâh vücudunun güzelliği ile ünlü alkibiades'e kâh uçsuz bucaksız rusya'nın kendisine benzetilen prens grigory alexandrovich potemkin ile sophia adlı bir alman prensesi olan ama rusya'yı çok seven, çok benimseyen ve bu ülkeyi çariçe olarak yöneten, büyük katherina olarak da anılan ıı. katherina arasında yaklaşık 20 yıl boyunca yaşanmış olan aşktır.

    bu aşk, ötekilerden farklı olarak, bu yazı açısından özel bir önem taşımaktadır, çünkü potemkin köyleri ya da potemkin kasabaları varoluşlarını ona borçludurlar.

    peki, özellikleri nedir bu köylerin, bu kasabaların?

    bir potemkin kasabası'nın, bir potemkin köyü'nün temel özelliği, gerçek değil, göstermelik olması, içine girilebilen, içinde yaşanılabilen gerçek mekânlardan, gerçek evlerden değil panolar üzerine boya ile yapılmış resimlerden oluşması, yani bir tiyatro dekorunun niteliklerine sahip olması, ama aslında bir tiyatro dekoru değil gerçek olmasıdır.

    bunlara potemkin'in adı verilmiştir, çünkü bunlar, ıı. katherine'nın dinyeper nehri boyunca yapacağı bir yolculukta geçeceği yerlerde potemkin tarafından kurulmuştur.

    potemkin bu kadarla da yetinmemiş yöredeki yaklaşık 1.000 köyün halkını, çariçe'yi sevgi gösteriyle karşılamaları için seferber etmiştir ve bu zavallı insanlar, o kargaşa içinde perişan olmuşlar, çeşitli nedenlerle, en çok da açlıktan ölüp gitmişlerdir.

    potemkin mimarlığı işte böyle bir mimarlıktır; sahtekârlıktır, acımasızlıktır, göz boyacılığıdır.

    yukarıdaki anlatıdan da anlaşıldığı üzere, “potemkin mimarlığı'nın anavatanı xvııı. yüzyıl rusya'sıdır. ama bu, dünyanın başka bir yerinde, böyle bir mimarlığın, şu ya da bu biçimde söz konusu olmadığı, olamayacağı anlamına gelmez.

    örneğin adolf loos, 1898 yılında yazdığı bir yazıda, taş gibi görünen, ama taş olmayan malzemelerle inşa edilmiş, rönesans ya da barok görünümlü binalarla dolu olan viyana'nın, bir tür potemkin kenti olduğunu söyler.

    kaynak: arkitera mimarlık
  • fakir, yıkık, dökük mahalle ve köyleri fakir, yıkık, dökük değilmiş gibi gösteren göz boyama sanatının tarihsel adı.

    bir nevi şehir makyajı.

    benzer bir olaya 1997 yılında tesadüfen gittiğim ve ilk adı tselinograd, bir sonraki adı akmola, daha sonraki adı astana olup günümüzde nursultan olan kazakistan'ın yeni başkentinde görmüştüm. havalanından şehir merkezine doğru giderken, ana cadde üzerinde sağlı sollu yıkık dökük olan sovyet yapımı binalarını siding denilen cephe kaplaması ile kaplanmıştı. neden böyle yapıldı ayrı bir muamma. sanırım yabancı yatırımcıyı ürkütmemek için.

    önden bakıyorsunuz, beverly hills, arkaya geçiyorsunuz teneke mahallesi
    şimdi böyle değilmiş elbette. sovyet ve rus yapımı ne varsa hepsi yıkılmış, yerine yenisi yapılmış. para bok gibi. şehir sıfırdan yeniden inşa edilmiş filan.

    miş mış diyorum, görevli gitmiştim. bir halt edip cumhurbaşkanlığı resepsiyonuna katılmış, kımız içmediğim ve "bu ne yeağ, at sütü içilir mi" dediğim için ülkeden sınırdışı edilmiştim. bir daha da gitmedim zaten. yolum da düşmedi şovenlerin ülkesine!
  • geçici bir tiyatro ile günü kurtarma, istediğini elde etme amaçlı kurulan düzendir. bu tabir ancak tiyatro fark edildiğinde kullanılabilir. bizler kim bilir ne potemkin köyleri geziyoruz gün boyu.
  • en iyi koreliler bunu çok yapıyor, çok da komik. memleketleri koca bir köy.
  • ekmek yoksa pasta yesinler'in kuzeni olur kendileri.
  • istanbul da kimi ana arter ve merkezi yerlerde görülen elektrik dağıtım trafolarının
    göz güzelliğini bozmasından dolayı artık her kim akıl ettiyse (ayrıca kendisini tebrik ederek) oldukça güzel, başarılı ve sırıtmayan bir boyama uygulamasıyla gözümüzün önünde, günlük hayatımız da görmezden gelemeyeceğimiz ve çirkin bir yapının her ne kadar gözümüzün önünde olsa da görmezden gelmek için çapa harcamadan kendimizde kandırmadan iç içe yaşamaya devam etmemizi sağladığından başlıkta belirtilen tarihte yaşanmış duruma atıfta bulunan durumu şu an için elektrik dağıtım trafolarının boyanarak gözlerden saklamasına benzetiyorum

    elektrik dağım trafosu boyasız

    elektrik dağıtım trafosu boyalı

    elektik dağıtım trafosu boyalı ıı
hesabın var mı? giriş yap