• 31. istanbul film festivalinde galalar bolumunde polis ismi ile gosterilen film..spoilersiz konusu; pedofili suclularini yakalayan polis teskilatinin hem kendi icindeki kisisel iliskileri hem de uzerine calistiklari suclularin hikayelerini anlatiyor. film o kadar guzel ki bir anda kahkahalarla gulerken bir anda uzuluyor bir anda duygusallasiyorsun. cok hizli akan cok komik ve dramatik ( evet ikisi bir arada) sahane bir film..yapimciya onerim bu filmi diziye uyarlasin.o kadar diyim...
  • hem polis teşkilatını hem de suçlu (burada ağırlıkla pedofili) bölümünü gerçek olaylardan alınmış küçük hikayelerle son derece başarılı anlatan fransız filmi. http://www.youtube.com/watch?v=mfrxqjpjeia

    --- spoiler ---

    hele o arap kökenli kadın polisin, küçük kızını istemediği adamla zorla evlendiren hacı kılıklı adamı arapça paraladığı ve önüne dolabından çıkardığı kuran'ı koyarak "göster bakalım nerede yazıyor bunlar" diyerek bağırdığı sahne unutulmaz.

    --- spoiler ---
  • polis bende biraz behzat ç izliyormuşum gibi bir his yarattı, bu sefer elemanlarımız çocuk asayişte ve polislerin de kendine göre dertleri var vs.vs.

    --- spoiler ---
    filmin en çarpıcı sahnelerinden biri küçük osman * annesinden ayrılıp sığınma evine gönderildiği sahneydi. osman ağladıkça içim parçalandı resmen

    --- spoiler ---
  • bugün itibariyle vizyona girmiştir.

    http://biletsiz.com/polisse/
  • --- spoiler ---

    filmin tam anlamıyla hedefe ulaştığı söylenemez. parçalı kurgu, zaman zaman kopukluk yaratıyor. çok dramatik anlardan, komik anlara geçişler filmin düşünsel zenginliğinin tam bir düzleme oturamamasına yol açıyor. zaman zaman filmin, "polislik de tıpkı hayat gibi acı tatlı birşey işte" gibi yüzeysel bir cümleye hapsolduğunu hissediyoruz. ayrıca maiwenn'in oynadığı fotoğrafçı melissa ile rapçi joey starr'ın oynadığı fred arasındaki yakınlaşma da derinlikten ve her türlü çatışmadan uzak, gereksiz bir vaziyette seyrediyor...

    --- spoiler ---

    ( http://hayatimizsinema.blogspot.com/…olis-2011.html )
  • --- spoiler ---

    sinemasal anlamda gerçekçiliği, özellikle suçlar konusunda, yakalayabiliyor.
    ve önemlisi kuşak ya da zihniyet farklılığı üzerinde çok iyi durabilen bir film olmuş.

    yönetmenlik çok sade hatta belgesel çekimi tarzı yakalanmış. senaryo ne kadar belagatla doluysa yönetmenlik de o derece sade/yalın.

    ama gerçeklik duygusunun giderek zayıfladığı kısımlar da mevcut. mesela disko sahnesi gereğinden fazla gereksiz bir video klip estetiğine kaymış.
    sinirlerin yıpranıp gerildiği sahneler de öyle. filmin öğretici olmaya çalıştığı sahneler de öyle.

    çok başarılı olabildiği sahneler var. mesela oral sekse, telefonu alındığı için zorlanan kızın sahnesi gibi; burada herkes dalga geçip kıza gülmeye başlıyor(ne kadar eğitimci olmaya çalışsalar da böyle bir durum karşısında)

    sonra eşcinsel bir pedofili olayının işlendiği sahne; hem adam hem de çocuk karşılıklı olarak birbirlerini sevdiklerini ifade ettiklerinde ve özellikle ufacık çocuğun şunu sorgulamasında, (kadın polis, ufak çocuğa; ilişkilerinin yanlış ve hastalıklı olduğunu ifade etmeye çalışırken) "eğer hastaysa neden hapse atıyorsunuz?" pedofili ile savaşmak için bu suu işleyenleri hapse atmak sorunu çözer mi? en önemli soru.

    film pedofili suçuna ya da çocuk istismarına göz kırpmıyor asıl konusu bu işlerle ilgilenen insanların durumu. gerçekten çok zor ama bu kadar zor bir mesleği yapan insanların ihtiyacı olan ne? idealler mi? idealler ise bu idealler ile yaşamak, sadece belleville'yi daha güzel bir yer yapar mı?

    yapmadığı kesin ama bu teşkilatta çalışan insanlar hangi amaca inanıp da çalışacak? çocukların daha güzel ve sağlıklı gelişimi için. işte sadece çocuk istismarı ile savaşacak bir teşkilatın varlığı tam anlamıyla işe yaramadığını ifade etmeye çalışıyor film. çocuk istismarı ile savaşılacaksa daha kollektif bir çaba lazım. çocuk isrtismarının da cinayet, soygun, uyuşturucu gibi ciddi bir suç olduğu da kabullenilmeli. polis teşkilatında bile çocuk istismarı ile ilgilenen teşkilatı hiyerarşinin alt katında kalması, tutumun korkunçluğunu gösteriyor bize. bu korkunçluğu fransa'nın bir teşkilatıyla görüyoruz ama kendi ülkemize baktığımız zaman bu filmde anlatılan zihniyetin ne kadar gerisinde kaldığımızı görüyoruz.

    sonuç olarak yapısının ve içeriğinin zıtlıkla içerisindeki uyumu; filmin anlatmaya çalıştığı meselelerin günümüzden yansıması gayet başarılı olmuş bir film.

    --- spoiler ---
  • eksi sozluk atilla dorsay ekolu begenmemis, "vasat" bulmus olsa da, verilen ornekler, canlandirmalar itibariyle epey basarili bir film. konusu itibariyle zaten agir ve insanin uzerine coken bir filmi, gercekci, abartiya kacmadan, dramatize etmeden mumkun oldugu kadar yalin haliyle, o carpiciligi sulandirmadan anlatmaya calismis maiwenn. filmin en buyuk surprizi de herhalde normal sartlarda oldukca korkutucu biri olarak kendisini ifade eden joeystarr 'i sefkatli ve duygusal hali olsa gerek. filmin muzikleri de oldukca iyi; mesela fransa'nin hatta strasbourg'un gizli cevher dj'lerinden irfane veya ny'tan larry levan 'in disko tinilari var. konusulan fransizcanin gercekligine deginmiyorum.

    http://www.premiere.fr/…ndes-annonces/video/polisse

    http://www.allobo.com/bo-polisse-4376.html
  • --- spoiler ---

    ana karakterlerin hayatları ile ilgili detaylar ile istismar edilen çocukların hayatlarının beraber işlendiği belge film. filme dair en önemli detay, çocuk istismarını konu almasına rağmen duygu sömürüsü olmaksızın konunun işlenmesi. son sahnedeki travma, filmin konusu itirabiyle havada kalmış olsa da, gerçekçiliği ve detaycılığı ile ilgi çekicidir.

    osman'ın gözyaşları yürekleri dağlamıştır.

    --- spoiler ---
  • maïwenn le besco'nun hem yazıp, hem yönetip, bir de oyunculuğunu yaptığı (gerçi kendisi oynamasaymış daha iyi olurmuş ya neyse) 2011 tarihli bir fransız filmi.

    gerçekçi oyunculuklara dayalı belgesel tadında bir film olup, 64. cannes film festivali'nden de ödülle dönmüştür. senaryosunda güzel aforizmalar barındırmaktadır. hatırladıklarımdan, spoiler mahiyetinde olmadığını düşündüğüm birkaçı mealen şöyledir:

    "bana zengin muhitindeki bir kreşte dramdan bahsetme. orada dram nedir bilir misin? öğle yemeğinde püre yerine krem peynir çıkması!"

    (bkz: birinci dünya problemleri)

    "senle evlenmeden önce ne zaman sevişeceğimize, buzdolabı üzerine yapıştırılmış bir takvimde, önceden belirlenmiş günlere göre karar vermezdik!"

    (bkz: evlilikte seks)
    (bkz: çocuk yapmak)

    "insan hayatta kalmak için savaşırken, aç olup olmadığı çok da umrunda olmuyor!"

    (bkz: hayatın acımasızlığı)

    ayrıca bu filmde konuşulan fransızcayı, altyazıya ihtiyaç duymadan nüanslarıyla birlikte anlayan insan, gönül rahatlığıyla frankofon olduğunu iddia edebilir...
  • vasatin ustu bir filmdir. mukemmel bir film degildir. kanaatimce cok beklenti ile izlememek lazim, yoksa hayal kirikligi yaratir. ben sahsen 7/10 yi hakkettigini dusunuyorum.

    film cesitli cocuk istirmar vakalarini belgeselvari bir sekilde anlatiyor. herhangi bir sekilde birbirine bagli vakalar degil bunlar, ve cocuk koruma biriminde calisan polislerin hayatini gosteriyor. bu birimdeki gorevlilerin kendi hayatlarinda aslinda cok basarili ebeveynler olmadigi gostererek bir tezatlik yaratilmis, ironik bir durum olusturulmus. filmin bu tercihini cok onemli bulmuyorum.

    ama film biraz fazla uzun. yani surekli birbirinden bagimsiz vakalar goruyoruz, isteseler birkac vaka daha ekleyip filmi 150 dakika da yapabilirlermis. senaryonun belirledigi bir sure degil bu.

    fotografci melissa karakterinin ekipten bir polisle yakinlasmasi da yan hikaye gibi bir sey olmus, renk katmis hikayeye.

    ama:

    --- spoiler ---

    filmin sonunda iki polis kadinin kavga etmesi ve bu kadinlardan birinin intihar etmesi gereksiz olmus. filme bir sey katmiyor.

    melissa ve fred'in yakinlasmasi da pek birsey katmiyor ama bu iliskinin evrelerini adam akilli isledigi icin film, sonunda "ne alaka" demiyoruz. filmin sonundaki kavga, gereksiz ve basarisiz bir duygusallik yukleme cabasi.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap