• miroslav slaboshpitsky'nin yönettiği 2014 yapımı film. the tribe adıyla da bilinen yapıt 2014'ün sutherland trophy'sini kazandı.
  • içinde hiçbir diyalog barındırmayan, muhteşem bir ukrayna filmi.
  • if istanbul 2015'te keşif bölümünde gösterilecektir.

    http://www.ifistanbul.com/tr/filmler/plemya
  • çelik gibi sinirleriniz varsa izleyin, hem diyalog olmaması hem de içeriği insanı çileden çıkartıyor. yoran filmlerden, çok gerçek...
  • büyüyünce irreversible olacak olan film. müthiş bir fikri, herkesin işaret dili ile konuştuğu ve alt/üst yazı olmamasını, ukrayna gerçeğine kaptırmış senaryo ve nezdimde yazık olmuş. aşırı gerçekçi çekimler zaman zaman zorlasa da hala iyiliği kötülüğü konusunda karar veremedim ki bu aslında biraz da filmin başarısızlığına işaret ediyor. fakirlik tabi ki seçici değil, süreç her yerde, her zümrede aynı işliyor. kadınlar en zor şekilde hayatı devam ettiriyorlar. --- spoiler ---

    bir kadının seks işçiliğinden kaç kişinin karnı doğuyor. kızlar, acımasız ergen çetesi,hoca / şöfor/ pezevenk bozması. inanılmaz ...

    sağırlık vurgusu keşke daha çok kullanılsaydı. finalde kafalar patlarken, yan ranzada yatanın bir şey duymaması ya da tır parkında çocuğun geri geri giden arabanın altında kalması gibi ... iyi ama kullanılamayan bir araç olmuş sağırlık
    --- spoiler ---
  • konuşma olmadan, alt yazısız, sadece işaret diliyle anlatılan ukrayna yapımı film. ilk 10 dakikadan sonra nasılda alışıp, akışına kendinizi kaptırdığınıza şaşıracaksınız..

    sağır ve dilsiz ukrayna gençlerinin yurtta bulaştıkları hırsızlık, fuhuş, gasp gibi türlü işlerini gösteren filmde yer yer fazlasıyla rahatsız olabiliyorsunuz.
  • daha evvel hiç oyunculuk deneyimi olmayan oyuncu kadrosunun , filmdeki o vurucu gerçekçiliği ortaya çıkarışındaki en büyük nedenlerden birinin, gerçekten duyma engelli insanlar olmalarından kaynaklı olabileceğine inanıyorum. sağlam bir sinir zırhınız yoksa filmi gerçekten izlemeyin.

    if festival kapsamında ilk gösterimini izlediğim seansta 4 seyirci salonu terketmiş,bir seyirci ise gözyaşlarına engel olamamıştır.kendi namıma en çok hatırımda kalan,filmden sonra duyduğum yoğun mide bulantısı idi.

    eğer bir ileri sarma tuşu olsaydı , kendimi o kadar zorlamaz,ileri sarar bazı sahneleri gerçekten geçerdim.

    filmde öyle can alıcı bir kürtaj sahnesi mevcut ki , bir an seyirci olduğumu dahi unuttum diyebilirim. yanısıra son sahne beni benden almıştır.--- spoiler ---

    (bkz: spoiler)--- spoiler ---

    evet oyuncular oldukça gençler,sahip çıkan yol gösteren akıl verecek bir çevreleri veya aileleri yok.film,hiçbir diyalog ve altyazı olmaması sebebi ile olayların gelişim hikayelerinin çıkarımlarını seyircisinin omuzlarına bindirmiş,lakin bunu öyle başarılı ve gerçekçi bir biçimde yapmış ki,zaten gelişmekte olan olayların gerçekçi vuruculuğunu beyaz perde düzlemine fazlası ile taşımış.

    bana kalırsa muhteşem başarılı,abartı hiçbir sahnesinin bulunmadığı,ukrayna için çokta ütopik olmayacak bir hikayeye sahip,lakin seyircisinin biraz ağzına sıçan bir yapıt.izlemeden önce ruh halinizin nasıl olduğunu kontrol ediniz.
  • izlediğim en ağır, sert, rahatsız edici ve etkileyici filmlerden biri olarak hayatım boyunca aklıma kazınacağını düşündüğüm ukrayna filmi. filmden çıktıktan sonra -üzgünüm ama- filmi yapanlara bildiğim bütün küfürleri içimden saydım. psikolojim derin darbeler aldı, şikayetçiyim hakim bey. filmlerden etkilenen bir bünyeniz varsa uzak durun. ben şahsen izlemesem de olurdu diyorum. ama sinirlari zorlamaktan hoslananlar varsa buyursun izlesin.

    ifistanbul ekibi de meğer uyarmış; ama yeterince dikkatli okumamışım, o tanıtım yazısından bu kadarını tahmin etmemiştim: http://ifistanbul.com/tr/filmler/plemya

    ayricana, filmin bu kadar etkileyici olmasındaki en önemli etkenlerden biri kameranın kişiyi takip ederek çekim yapmasıydı bence. hele bi sahnede cocuk yokus indi, kamera da onun ardindan indi, yerler de karli falan. ya dedim dusup kamerayi kirsalardi, o zaman hapi yutarlardi.. neyse.
  • sadece işitmeyen, konuşamayanları degil, gör(e)meyenleri de anlatan bir film. rahatsız edici, ediyor. benim için daha farklı bir rahatsız edicilik algısı oluşturdugunu söyleyebilirim. zorluyor, baya. gögüste bir agrı bırakabilir birkaç sahne. iyi ki yapılmış ama, ilgimi çekmesinin bir anlamı da varmış.

    --- spoiler ---

    beni en cok huzursuz eden durumlardan biri, kürtaj sahnesi ve komodinle "sürü"yü parçalamanın yanı sıra cocugun kıza naifçe yaklaşmasına kızın verdigi tepki, hareket(ler) idi. o kadar yadsımış ki yaşadıgı pisligi, tersini bilemiyor kız, onda yok.
    --- spoiler ---

    "duyabiliyor olmanızın önem kazandığı tek sahnede ise sağır olmayı yeğleyeceksiniz. " demişler filmi anlatmaya çalışırken, evet, bunu dilerken bulabilirsiniz kendinizi ve bazen iyi ki kelimeler yok..
  • filmi *hiç* sevmedim. kamera kullanımı nedir, bilmediğimdendir. ifteizledim heşteklerim yok, ondan belki. kafa düşmesi'nin müsebbibi olduğundan da olabilir. belki yalnızca cumartesi diyedir, bilmiyorum. trier olmaya öyküneyazıp natuk baytan senaryolarına gelesi <insert 'joke' here> bir yönetmen elinden çıkma buldumsa da, kimselere diyemedim. emek isteyen bir ilişkiye heveslenen, prosesin hayalkırıklıklarıyla neticeleneceği öngörüsünü/şüphesini/paranoyasını/negatif şartlanmışlığını fark eden, yanisi artık eskisi gibi olmayacağını bilen (bilmek diye bir şey yok elbet) gözlerle bakındım; sessizlik saadetin sadedi değil. çıkarım böyle gibi gelse de, sonra böyle de olmadığını anlar gibi oldum. bugün neredeyse hiç içmedim. geldim, plemya'yı, izlediğimi, üzerine birkaç bir şey diyeceğime kendimi inandırdığımı anımsadım: bende 'insan'a dair hiçbir şeyi değiştirmediğini bildim. tecrübemle ve bedenimle gördüm. inadına işittim.

    sorry about dinner / sorry about dresden.
hesabın var mı? giriş yap