• kurt vonnegut jr'ın 1952 tarihli kitabı.olaylar gelecek zamanda 3. dünya savaşı sonrasında (veya 2. sanayi devrimi) geçer; insanoğlunun mühendislik becerileri abarmış; tüm üretim sistemi makinalara dayandırıldığından toplumun büyük bölümü işsiz kalmıştır.işsiz kalan insanoğlu sıkılır, kendini değersiz hisseder ve olaylar gelişir.
    vonnegut amcanın bu güzel, bitirmeden elden bırakılamayan kitabını metis yayınları otomatik piyano adıyla dilimize kazandırmış, iyi de yapmış.
  • bu kitabin bir yerinde "insanlar olmasaydi dunya bir muhendis cenneti olurdu" demistir sayin kurt vonnegut jr. ey sanatci kisiler sakin dunyayi biz muhendislere birakmayin diye feryat etmeme sebep olan kitap...
  • bir muhendis tarafindan yuksek sanatin hammaddeden en gereksizin uretilmesi olarak tanimlandigi kitap...
  • kurt vonnegutun butun insanlarin iq seviyelerine gore degerlendirildigi, muhendislerin ustun tasarimlari sayesinde uretim icin insan gucune gerek kalmamis bir dunyayi konu alan romani.
  • turkce'de metis yayinevinden yayinlanmis, garip bicimde kitaplıktan yok oluverme yetenegine sahip kitaplar familyasi uyesi roman. insanlarin dogduklari andan itibaren siniflandirilmasi ve bir daha geleceklerini değistirememeleri gercekte de hic farklı degil. eh burokratik farkliliklar var tabii.
  • sonradan dunyayi bir tek kendilerinin adam edebileceklerini dusunmesinler diye, her muhendis adayinin universitedeki ilk senesinde okumasi gereken kitap. hatta bir ders sadece bu kitaba ayrilabilir.
  • ilk basımı metis yayınlarından 1997 yılında çıkan kurt vonnegut romanı.

    arka kapak'tan;

    "iii. dünya savaşı sürerken, amerikalı müdürler ve mühendisler, hiç insan emeği kullanmadan üretim yapmanın yollarını geliştirdiler. bu yöntem o kadar kazançlıydı ki, savaş bittikten sonra da aynı minval üzre devam etmekte bir sakınca görmediler. bir tek sorun vardı; o da savaş bittiğine göre artık bir işi gücü kalmayan insanlar ne yapacaktı? herkes işsizlik sigortasından parasını alıyordu (tüketecek kimse olmazsa üretimin ne anlamı olurdu ki zaten?), sorun burada değildi. sorun insanların yaşamak için bir amaca, kendilerini anlamlı ve gerekli hissedecekleri bir meşgaleye ihtiyaç duymalarındaydı. yeni sistem tam da bunu esirgiyordu onlardan."
  • kendi kendine çalan piyanolardan. amerikan filmlerinde gördüklerimizden. gramafon falan henüz yaygınlaşmamışken bu aletlerden o kadar çok satmışlar ki, amerika'da neredeyse her evde bi tane varmış. delikli kağıtlarla müzik okutulurmuş bunlara ve pnömatik sistemlerle çalışırmış. müzik reprodüksiyonu için bir hayli zahmetli geliyor kulağa..
  • vonnegut'un birçok kısa hikayesinde** uyguladığı olay örgüsü gibi ütopya olarak başlayan fakat okudukça distopyaya dönen romanıdır.

    teknolojinin insan hayatı üzerindeki etkilerini anlattığı bu romanda tarihsel gelişim dikkate alındığında işin ne boyutlara geldiği yada gelebileceği gösterilmeye çalışılmıştır. örneğin yaklaşık 100 yıl önce yazılan "looking backward" sanayi devriminin zirve yaptığı dönemde "insan için teknoloji" kullanıldığında ve marksist bir altyapıya sahip olduğunda edward bellamy yeryüzünde cenneti müjdeler. oysa geçen bir asır boyunca köprünün altından çok sular geçmiştir ve teknolojiye bakış açısı değişmiştir.

    değişen bakış açısında ne yazık ki insan teknolojinin odağından iyice uzaklaşmıştır. taylorizm, fordizm gibi üretim sistemleri buna en büyük katkıyı yapmış olsalar da, vonnegut açısından teknolojinin bu eksenden kaydığının en iyi göstergesi 2. dünya savaşında kullanılan atom bombası ve bizzat kendi yaşadığı dresden bombardımanında teknolojinin insan canına kast etmesidir.

    öte yandan gelişen ve yayılan kapitalizm doğası gereği insanı bir kenara itip "kar" faktörünü öne çıkardıkça ve üretim, insan yerine verimliliğe ağırlık verdikçe, bir darbe daha yemiş olduk. verimlilik tabiki makineler sayesinde oldu ama birçok yazarın sanatçının iddia ettiğinin aksine insanlar makineleşmedi. vonnegut bunun tam tersini savunup eserlerinde** belirttiği gibi makineler insanlaşıp bizim yerimizi aldı. bu aşamalardan sonra gelinen son nokta "insan için teknoloji" yerine "teknoloji için teknoloji" haline geldi.

    tüm bunlar göz önüne alındığında teknoloji karşısında insan kitabın esas fikri olsa da romanın alt metninde vonnegut buna karşı çare olarak teknoloji karşısında doğa fikrini öne sürer. ana karakter paul proteus'un makineler üstünde yükselen bu uygarlığa karşı bir çiftlik satın alıp her işini el emeği alın teriyle yapmak istemesi hatta vonnegut'un doğrudan emerson- thoreau ikilisine ve haliyle dolaylı olarak transcendentalism-walden ikilisine yaptığı göndermeler bu fikri destekler niteliktedir.
  • insanların mühendisler ve mühendis olmayanlar şeklinde ikiye bölündüğü bir dünyayı anlatan distopya.
hesabın var mı? giriş yap