• güzel bir kadın ismi. katolik kilisesine ait bir azize ismidir aynı zamanda ve yunanca gücün arkadaşı anlamına gelirken, roma ve italyancada güçlü aşk veya sevgili anlamında kullanılıyormuş.
  • judy dench icin gittigim filim. benim soylemek istediklerimi birisi bu makalede soylemis.

    http://www.bostonglobe.com/…rsuzqiszpojm/story.html
    "just as pope francis promotes the image of a kinder, gentler roman catholic church, along comes “philomena” to remind the world of another chapter in church history that is anything but warm and fuzzy.

    the movie — based on a true story — stars acclaimed british actress judi dench as an ırish woman named philomena lee who becomes pregnant at age 18 in the 1950s and is sent to a convent in roscrea, ıreland, that takes in unwed mothers. she gives birth to a son, who at age 3 is adopted by wealthy american parents. philomena has no chance to say goodbye. watching her son peer out the back window of a departing car is her last glimpse of him.

    martin sixsmith, a british journalist, chronicled the saga in “the lost child of philomena lee: a mother, her son and a fifty year search.” ıt’s one of thousands of cases involving unwed mothers in ıreland. viewed by the church as sinners, these young women were forced to sign away parental rights. church officials deny “baby-selling” allegations, but the children ended up with families who contributed generously to the church.

    as with the sexual abuse scandal, the church is once again cast as cold and heartless, determined to hide the truth of what is going on. the nuns who oversee the heart-rending process of taking children from mothers seem especially cruel.

    after a new york post critic described “philomena” as “another hateful attack on catholics,” the real philomena lee, who is now 80, responded with a letter which stresses her continuing catholic faith. her letter and excerpts from the post critique were featured last week in a full-page ad in the new york times that was placed by the movie’s hollywood distributor.

    “decide for yourself,” the ad blares to potential moviegoers.

    ı’m no film critic, but it’s hard to describe dench’s performance as anything but riveting, even if some comedic touches seem a little patronizing. as the real philomena told the new york times, “they really make me look like a silly billy, don’t you think?”

    as far as catholic-bashing, it’s not. ıt’s truth-telling.

    tragically, philomena is never reunited with her son. when he was dying of aıds in 1995, he tried to find her in ıreland, but, as lee told the times, “the nuns told him that ı had abandoned him when he was 2 weeks old. he believed that his whole life. ı have to live with that.”

    he donated money, so the nuns agreed to bury him at roscrea. philomena learned what happened after he died. yet, still she retains her faith. ın the movie, there’s a pivotal scene where she forgives the nun who blocked her son from finding her. ıt’s steve coogan, the actor who plays journalist sixsmith, who says he can’t forgive what happened. and neither could ı.

    understanding that the movie fictionalizes some parts of philomena’s story, there’s still enough truth in it to enrage catholics, lapsed and practicing. ıt’s another illustration of moral rigidity from a church that too often in the recent past has been at odds with christian principles of compassion and mercy. of course, what happened at roscrea doesn’t describe all nuns, and it covered a period of time when great shame was attached to out-of-wedlock pregnancies. still, whatever the cultural mores of the time, you would think there would be room for more forgiveness in a religion rooted in the concept of a savior conceived by command of god and born to a woman betrothed to someone else.

    “philomena” comes in the midst of a very successful effort by pope francis to soften the image of a church obsessed with below-the-belt morality issues. his every utterance seduces a receptive media, whether he is denouncing trickle-down economics, gently scolding “sourpusses,” or emphasizing the need for universal access to health care and education. ındeed, when it comes to branding, hollywood may have met its match in pope francis.

    so far there are no policy changes, but he wants american bishops to poll catholics on their attitudes regarding divorce, birth control, and gay marriage. after saying little about the clergy sexual abuse scandal, he just appointed a panel to advise him on it.

    when it comes to church history as depicted in “philomena,” pope francis cannot change it. but he could call it for what it was.

    joan vennochi can be reached at vennochi@globe.com. follow her on twitter @joan_vennochi."
  • ciddi bir konu icine yerlestirdikleri mizahi ogeler(ki cogu ateist ortayasli gazeteci'nin dindar yasli kadinla farkliliklari sayesinde olusan bir mizah) ile cok izlenesi bir film.
  • 86. oscar ödüllerinde (2014) 4 dalda aday olmuş film. kategorileri şu şekilde:

    en iyi film
    en iyi kadın oyuncu - judi dench
    en iyi film müziği - alexandre desplat
    en iyi uyarlama senaryo - steve coogan ve jeff pope
  • filmde türkiye lafı geçmektedir. ingiliz filmi değil mi tabi adamlar yine dokundurmuşlar.

    --- spoiler ---

    philomena ve gazeteci, bizim philo'nun oğlanla birlikte adoptive olarak verilen mary'nin evinden dönerken philomena günah çıkarmak ister. kilise yolunda ikili din muhabbetlerine girer. gazeteci tanrıya inanmadığını falan söylerken ikili bir süre bu konu üzerinde tartışır. sonra gazeteci der ki,

    ı read a very funny headline in a satirical newspaper the other day, about the earthquake in turkey. ıt said ‘god outdoes terrorists yet again.’ why god feels the need to wipe out hundreds of thousands of innocent people escapes me. you should ask the priest about that while you’re in confession. he’ll probably say, ‘he moves in mysterious ways.’
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    türkçesiyle "umudun peşinde", sevdiğim yönetmenlerden stephen frears imzalı 2013 birleşik krallık yapımı film. 4 dalda oscar'a aday olmuş ancak hiçbir ödül kazanamamıştır. judi dench ve steve coogan'ın başrollerde oldukları ve gerçek bir olaydan esinlenen ilginç bir hikayeye dayanan iyi bir filmdir, ancak senaryoda yeterince şaşırtma ve heyecan unsurunun olmayışı filmin daha başarılı olmasını engellemiştir. oysa yaka iğnesindeki katolik simgesinden çok daha güzel ve sürükleyici bir şeyler üretilebilirdi. neyse... son olarak, filmin imdb.com puanı 7,6/10.

    konusu
    oğlunu arayan bir kadının hikâyesi, dünyaca tanınmış bir politika yazarının dikkatini çeker. oğlu küçük yaştayken kendisinden koparılan kadın, yıllarca bir manastırda yaşamaya zorlanmıştır ve şimdi oğlunu bulmaya kararlıdır… martin sixsmith'in the lost child of philomena lee (philomena lee’nin kayıp çocuğu) adlı kitaptan steve coogan ve jeff pope tarafından uyarlanan filmin yönetmenliğini ise stephen frears üstleniyor. yaşanmış bir hikayeyi anlatan filmin başrolünde ise ödüllü oyuncu judi dench yer alıyor.

    edit: ha bir de unutmadan, bu filmde bir sahnede türkiye'de yaşanan büyük bir depremden bahsediliyor. allah korusun...

    imdb.com - http://www.imdb.com/title/tt2431286/

    wikipedia - https://en.wikipedia.org/wiki/philomena_(film)

    trailer - https://www.youtube.com/watch?v=rg3qp8focvg

    --- spoiler ---
  • hayatının bir kısmını bir magdalene asylum'da geçirmiş philomena lee'nin hikayesini anlatan film.

    benzeri kurumların kuzey amerika, avustralya ve büyük britanya'da da var olduğunu
    en sonuncusunun irlanda'da 1996'da, londra'da ise 1966'da kapandığını

    öğrendikten sonra daha bir acı olan film. diğer taraftan da doğuya şöyle böyle diyen bu milletlerin görmediğimiz bir yüzünü bizlere gösteriyor.

    ayrıca (bkz: the magdalene laundries) (bkz: the magdalene sisters)
  • dame kelimelerin ötesinde, film içli.

    judi dench zamana direniyor...

    filmin bitiş müziği ile the magdalene sisters gerili derili müziği birden birbirleriyle eşleşiyo...
  • ödül sezonunda daha fazla ödül kazanması gereken dame judi dench'in harika oyunculuğuyla daha bir muhteşem olmuş dram filmi gerçi beni çoğu komedi filminden daha çok güldürmeyi başardı.

    filmde komedi ve trajedi ögeleri çok dengeli işlenmiş hüngür hüngür ağlıyorken 2 dakika sonra kahkahalarla gülebiliyorsunuz bu açıdan zaten bir film film olma özelliğinin ikisini de karşılamış oluyor. bu ögeleri verirken ama aynı zamanda muhteşem bir hikaye anlatıyor sadece kahramanımızın başına gelmemiş dünyanın her köşesinde belki de iki sokak ötemizde yaşayanların hikayesi bu.

    --- spoiler ---

    philomena'nın arp rozetin hakkındaki "belki gay olduğundan arp çalıyordur" yorumu gerçekten kırıp geçirdi sandalyede filan otursam düşebilirdim. aynı zamanda okuduğu muhteşem kitapları ve anlatış biçimleri de bayağı güldürdü tabii bunda judi dench'in büyük bir payı var.

    philomena'nın oğlunun mezarının başında videodaki görüntüsünü düşünmesi de gözleri doldurdu ve yolculuktan kazandığı şeyin aslında hiçbir şey olmadığını gösterdi. bunca zamandır aslında oğlunun yerini çok iyi biliyor olması ise gerçekten trajikti.

    bir din insanının bu kadar acımasız ve bu kadar gaddar olması ise gerçekten kabul edilebilir bir şey değil inancın insanı iç huzura ulaştırması ve her canlıya yardım etme isteğiyle doldurması gerekirken bu kadının ve onun gibilerinin böyle olması herhalde bakireliğin en sonunda kafalarını yedirtmiş olmasından kaynaklanıyor. belki adamın gay olduğunu öğrenmese yerini söylerdi ve bu hikayeyi hiç öğrenmemiş olurduk ve ikisi de kalan son zamanlarını birlikte geçirebilirdi ama kadının kalbi o kadar taşlaşmış ki böyle bir şey mümkün olmadı.

    philomena belki rahibeyi affetmiş olabilir ama sixsmith gibi biz de onu affetmedik.

    --- spoiler ---
  • judi denchin çok başarılı bir oyunculuk çıkardığı istanbul film festivali kapsamında izleme şansı bulduğum sinema filmi.

    --- spoiler ---

    filmde beni en çok etkileyen nokta, oğlunu arayan philomena isimli irlandalı kadının bu yolculuk sırasında tek merak ettiği noktanın "oğlum beni hiç aklından geçirdi mi? bunu bilmek istiyorum" sorgulamasını yapmasıydı. oğlu manastır tarafından çok küçük yaşta kendisinden zorla alınarak bir aileye evlatlık verilmişti ve oğluyla ilgili 50 yıl boyunca hiç kimseyle konuşmamıştı. 50 yıl sonra oğlunun izini bulmak için bir gazeteciden yardım istemeye karar verdiğinde aklındaki o tek sorunun cevabını bulma merakıyla yoluna devam etti. bir insanın başka bir insanı sadece aklından geçiriyor olmasının bile karşı taraf için ne kadar değerli olduğunu anlatması açısından etkileyici bir film olduğunu düşünüyorum. tabii bir de feriye sinemasında izliyor olmak da ayrı bir büyü katıyor işin içine. film sonrası sahilden beşiktaşa doğru sessizce yürürken o anlamsız gülümsemenizle başbaşa kalırsınız bir süre.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap