• tanrının "var olan herşey" (evren) ve "ötesi" olduğunu söyleyen görüş.

    buna göre tanrı, tüm evreni kaplayan (içeren) ve ondan daha "aşkın" bir varlıktır. tüm evren tanrının bir parçasıdır. herşey tanrıdadır savını savunan düşünce sistemi.
  • (bkz: panteizm)
  • (bkz: panmateizm)
  • tanrının "var olan herşey" (bkz: panteizm) değil "var olan herşeyde" olduğunu savunan görüş. batılılar tasavvufu bu şekilde adlandırmaktadırlar çoğunlukla. panteizmden farkı şudur, tanrı o varlıkta bulunur ama ona indirgenemez. tıpkı platonun ideaları gibi. her varlık özü itibariyle tanrıdan pay alır.
  • = tanri her seydedir ancak her sey[in toplami] tanri değildir.
  • bu görüş demek ister ki
    varolan herşeyde öz itibariyle tanrıdan bir kıvılcım vardır ama bütün bunlar olmadan önce bunları düşünmüş tek bir yaratıcı deha da vardır.ve yaratılmışlar eninde sonunda ona geri döneceklerdir.
  • önce şunu ifade etmek lazım gelir. bu sözcükler, ne de olsa, ecnebi dilindendir. o yüzden, ne anlatacaklarsa, buraya ilişkin, ancak kısmen anlatacaklardır. belki hiçbir şey anlatmayacaklardır.

    ben ancak "basitçe" anladığımı sandığımı "basitçe" aktarayım.

    panteizm'de doğaya bakıp tanrıyı kavramaya, anlamaya çalışırsınız.
    pananteizm'de ise tanrıyı bilir doğayı kavramaya, anlamaya çalışırsınız.

    yani ilki epeyce maddeci ve "batı"ya(?) özgü bir düşünce geleneğine işaret ederken ikincisi biraz daha bu yanadır.

    ilkine vahdet-i mevcut,
    ikincisine ise vahdet-i vücut da diyebilirsiniz. her ne kadar dile gelebilecekse bunlar..
  • her ne kadar tasavvuf'u anlatsa da daha çok ülkemizde bu mükemmel sistem kendiliğinden olmuş olabilir mi'ciler tarafından kullanılan görüştür.
  • ilk insanların bir parçasına tapmayı düşünebildikleri "tanrı" kavramının çağımızdaki en genel tanımıdır diyebiliriz.
    yani ki, ilk insan güneşe, yıldıza, puta taparken kendi bilincine paralel olarak tanrının bir parçasına tapar, maddeler birbirini çeker ve bu tapınma bir parçanın bir başka parçaya meyletmesidir, elbette masumane bir meyletmedir ve bilinçli bir hareket değildir, birçok doğu felsefesinde gözüktüğü üzre bir enerji alışverişidir. zaman ilerledikçe bilinci artan insan parçayı bırakıp kavrayamadığı ve kapsayamadığı bütüne tapmayı dener. çok yakından baktığı için göremediği ve kendi duyacağı ses aralığında seslenmeyen bir çağrıya kulak kabartma eylemidir bu "inanç" dedikleri aslında, nedir! bu fikrin temeli tüm dinlerde vardır, ateşe tapan adamdan kendi eliyle yaptığı maddeye tapana kadar tüm inanışların temelinde bütünden kopan bir parça ve bütüne dönme eğilimi, bu kopuş nedeniyle öz'e duyulan özlem-acı ve geri dönüş'e yönelik duyulan aşk-tutku yüzyıllarca edebiyat ve sanatın da en önemli konularından biri olmuştur..

    (bkz: feridüddin attar)
    (bkz: hallacı mansur)
    (bkz: mevlana)

    ve kısmen;

    (bkz: baruch spinoza)
    (bkz: platon)
hesabın var mı? giriş yap