• doğrusu "pür dikkat" olan ve "dikkat etmek" fiilini niteleyen zarf(cık)..
  • georgetown üniversitesi'nde (washington, abd) bilgisayar bilimleri bölümünde akademisyen olarak görev alan cal newport'un "deep work: rules for focused success in a distracted world" kitabının türkçe başlığı pürdikkat olarak çevrilmiştir.

    cal newport bu kitabında, pürdikkat çalışmayı, tamamen odaklanma ve bilişsel sınırları zorlayıcı şekilde çalışma olarak ele almıştır. günümüzde internetle ve teknolojiyi hiç irdelemeden hayatımıza aldığımız için düşünce emekçilerinin odaklanma becerelerini yitirmişlerdir. günlük çalışma hayatımızda 7/24 e-mailleri kontrol ediyoruz, cevaplıyoruz, çok çalışıyoruz ama zaman yetmiyor ve çalışma verimide düşük oluyor. email gibi sosyal medyada pürdikkat çalışmamızı engelleyen bir başka faktör. bu yüzden, pürdikkat çalışma ileride değeri daha çok anlaşılacak bir yetenek olacatır.

    eğer çalıştığınız alanda derinleşmek istiyorsanız, sistemli çalışmak gerekli ve bu da yoğun bir şekilde odaklanmayı gerektiriyor. odaklanma ise yaptığınız işin verimini ve kalitesini artırıyor. cal newport bunu şu şekilde formülize ediyor:

    yüksek kaliteli iş miktarı = (harcanan zaman) x (dikkat yoğunluğu)

    bunu açıklamak gerekirse, örneğin harcanan zaman ve dikkat yoğunluğunu 10 puan üzerinden değerlendirirsek, harcanan zaman 10 puan fakat dikkat yoğunluğu çok az ise yani 1 ise yüksek kaliteli iş miktarı 10 olacaktır. fakat dikkat yoğunluğunu artırdığınızda yüksek kalite iş miktarı artacaktır.

    pürdikkat yeteneğini geliştirmek için cal newport bazı stratejiler önermektedir:

    1. derinleşin: pürdikkat çalışma yapacağınız çalışmadan önce kendinize konstrasyonunuzu artıracak bir ritüel belirleyin. bu ritüel mesela her zaman çalıştığınız bir yer olabilir. o çalıştığınız mekanda sosyal medya ya da başka bir şey için zaman harcamayın. oraya gittiğinizde beyniniz yapmanız gereken işe yoğunlaşacağını bilsin.

    2. can sıkıntısından kaçmayın: yani beyninizi otokontrolden çıkarmalısınız. bir sıra beklerken çabuk sıkılıyorsanız, eliniz cep telefonuna gidiyor ve twitter, instagram, facebook falan kontrol ediyorsanız beyniniz otokontrole giriyor demektir. bunun için internet kullanımını sınırlandırmalısınız. emailleri çok hızlı bir şekilde cevaplandırmak zorunda değilsiniz. kendinize emailleri kontrol edeceğiniz, verimli saatlerinizin dışında bir zaman ayarlayabilirsiniz. sosyal medya için de aynısı geçerli.

    3. sosyal medyadan çıkın: 30 günlük sosyal medya orucuna girerek dikkat yeteneğinizi geri kazanmanız lazım. yani sosyal medyadan 30 gün boyunca çekilin. sonra, yeniden açtığınızda sosyal medya kullanımını azaltın.

    4. sığ sulara dikkat edin: burada bahsedilen yüzeysel işler. yani iş yerinde olan toplantılar, iş arkadaşlarıyla mesai saatinde çay, kahve içmek, emailleri sık sık kontrol etmek gibi yüzeysel işler verimi düşürür. bunları pürdikkat çalışma yaptığınız zamanlardan çalmasına müsade etmeyin.

    kendim pürdikkat çalışmayı uyguluyorum. zamanımı bloklara ayırdım. bu bloklarda mümkün oldukça hedeflediğim işleri yerine getirmeye çalışıyorum. kitap okuma sayımda ciddi artış oldu. her ay bu hedefi artırmaya çalışıyorum. sosyal medya kullanımını azalttım. ekşi sözlük ve twitter kullanıyorum. onlarıda 2 günde bir verimsiz saatime ayarlamaya çalışıyorum.
  • yoğun bir iş gündemi olan ve gece gündüz çalışmasına rağmen işleri yetiştirmekte zorlanan her insanın, özellikle şu karantina günlerinde hazır boş zaman yakalamışken oturup ders çalışır gibi yudum yudum sindirerek okuması gereken bir eser; adeta bir kutsal kitap. bu entryi gördüğünüz gün itibariyle öyle bir boş vaktiniz yoksa da ne yapın edin, günde 1 saat bile olsa o zamanı yaratın (gerekirse her sabah 1 saat erken kalkıp güne bu kitapla başlayın) ve başka hiç bir şeyle ilgilenmeden, tamamen kendinizi verip kitabı okuyun. birkaç hafta içinde hayatınızda gözle görülür bir düzelme fark edecek ve kitaptaki yöntemlerin önemini kavrayıp uyguladıkça, çok daha verimli bir çalışma düzenini oturtup hayattan çok daha fazla keyif aldığınızı ve kendinizi adım adım yukarı taşımak için bir yol haritası oluşturduğunuzu göreceksiniz.

    kitap gayet anlaşılır bir dille yazılmış ve sunduğu her bir teknik, her insanın hayatının farklı olduğu gerçeğini kabul etmiş bir şekilde esnek opsiyonlarla sunuluyor. kitabı yazan kişi, bu teknikleri geliştirirken gerçek hayatta ortalama üstü zekaya sahip olmadığı halde başarılı olmuş insanları örnek alıyor ve her bir tekniği kitaba koymadan önce kendi üzerinde deneyip, her insanın hayatına uydurulabilir hale getirmek için üzerine epey kafa yormuş ve neticede ortaya gayet olgunlaşmış fikirler çıkmış. niyeti gerçekten meselenin özünü anlamak olan ve oturup kendini vererek kitabı okuyan kişinin kendi hayatında uygulanamaz bulabileceği hiç bir öneri sunulmuyor kitap içerisinde.

    kitabın ilk yarısı, işin teori kısmına değiniyor ve ikinci kısımda sunulan tekniklerin neden önemli olduğunu tane tane açıklıyor. buna bu kadar sayfa ayrılmasının da gayet bilinçli yapılmış bir seçim olduğunu, ikinci kısma geçince anlıyorsunuz: kitapta verilen yöntemlerin büyük çoğunluğu, beynin çalışma biçimini bazı açılardan kalıcı şekilde değiştirmeyi gerektiriyor. normal bir insanın bunu başarabilmesi için, öncelikle fikir olarak buna hazır olması gerekiyor. birinci kısımda o fikre hazırlanmış okuyucu, ikinci kısımda o yöntemin kendisine geldiğinde, kitap bu sefer yöntemin uygulanış aşamalarını ve buna haftada ne kadar zaman ayrılması gerektiğini, ne kadar zaman sonra sistemin oturacağını, bu uygulama aşamasında hangi zorluklarla karşılaşılabileceğini ve bunlarla nasıl baş edileceğini, meselenin asıl özünün ne olduğunu ve bunun yanında nelerin önemsiz kaldığını harika bir şekilde açıklıyor.

    bu kitabı okumaya yaklaşık 3 hafta önce başladım ve daha ilk sayfalardan itibaren hayatımda boşa harcadığım zamanları sorgular hale geldim, sayfalar ilerledikçe ayrı bir yere notlar almaya ve kısa süre sonra bildiğin ders çalışır gibi çalışmaya başladım. daha ilerideki tekniklere geldiğimde, bahsi geçen çizelgeler ve ajandaları hazırlayıp hayatıma entegre etmem neredeyse kendiliğinden, doğal bir şekilde oldu.

    kitaba başlamadan önceki hayatımda günde 2-3 saat gta online oynayan, günde toplam en az 1 buçuk saat sosyal medyada gezinip sözlükteki siyasi başlıkları veya "yaran fıkralar" gibi eften püften başlıkları sayfalarca okuyarak geçiren biriyken; şimdi python öğrenmek için kendime bir zaman çizelgesi oluşturdum ve bunu da kendimi bunaltmadan, hayattan aldığım keyfi azaltmadan yapıyorum. tam tersine, faydalı şeyler yaparak vakit geçirdikçe aldığım tatmin duygusu kısa sürede bağımlılık yapıyor ve daha fazlasını yapmak için aşka geliyorum, uzun yıllar sonra ilk defa hayattan gerçekten zevk alıyorum. ve bu sadece başlangıç.

    daha kitabı bitirmeden, yıllardır körelmiş yazma kabiliyetim de hızla geri geldi ve örneğin, an itibariyle 240 fav almış, debe'ye ve ekşi şeyler'e çıkmış şu entry'i yazdım:
    1.500 tl'lik bisiklet vs 10.000 tl'lik bisiklet

    sözlükte bile kitabın özünü kavramaktan çok uzak insanlar var ve bu kitaptaki öğretilerin türk insanına işlemeyeceği gibi son derece yüzeysel çıkarımlarda bulunmuşlar; ki bu da kitapta sözü edilen "odaklanma becerisinin nasıl kaybedildiği" ile ilgili gayet çarpıcı bir örnek. odaklanamayan, dolayısıyla da derinleşemeyen, hayatında bunu değiştirmekle ilgili bir adım atmadığı sürece de bu yüzeysellikten hayat boyu kurtulamayacak ve ömrünü değersiz işler yaparak geçirmeye mahkum olacak kişilerin fikir beyanlarını es geçin ve hayatınızı değiştirmesi için bu kitaba kesinlikle bir şans verin.
  • dijital minimalizm'den sonra okuduğum ikinci cal newport kitabı. dijital minimalizm hayatıma gerçekten dokunan bir kitap olduğu için pürdikkat, hemen okunacaklar listesinde kendisine yer buldu.

    yazarın okuyucuyu ikna etmek için sunduğu argümanlar, verilen örnekler ve uygulama konusunda sıraladığı alternatifler kitabı okurken en önemli sorunun cevaplanmasını sağlıyor. iyi, hoş ama ben bunları nasıl hayatıma dahil edeceğim?

    bu noktada yazar, ütopik tavsiyelerde bulunmak yerine gerçekçi ve pragmatik tavsiyelerde bulunuyor. kitabı okurken pürdikkat çalışmanın velinimetlerini birebir deneyimlediği ve meyvelerini topladığı için kitabın inandırıcılığı daha çok artıyor. dijital minimalizm'i okuduktan sonra bütün sosyal medya saçmalığına veda etmiş ve bunların yerine hayatını "kendi bekletisine" göre daha verimli geçirmeye çalışan birisi olarak pürdikkat benim için çalışmanın niteliği ve niceliğini sorgulamama yol açma noktasında şimdiden yeni bir kapı araladı diyebilirim. önemli olan aralıktan girip verimli çalışmanın keyfini çıkarabilmek.
  • özellikle öz disiplin isteyen işlerde çalışan insanlar için mükemmel bir kitap. kitap "güç sizde, yapabilirsiniz" gibi boş laflardan uzak farklı yaşam tarzlarını kategorileştirerek çözüm önerileri sunuyor. ayrıca yaşanmış deneyimlerden yola çıkması gerçekçiliğini artırıyor. aynı zamanda artık ne kadar yüzeysel çalıştığımızı da gözler önüne seriyor.
  • bir saat boyunca, tamamiyle bir işe yoğunlaşmak, çok uzun zamandır yapmadığım bir şeydi.kitap, bu isteği bende tekrar uyandırdı.

    - bir dehayı başkalarından üstün kılan şey, bütün gücünü ispatlamaya karar verdiği konuya yöneltmiş olmasıdır.

    - insan neyin önemli olduğunu bilince , neyin önemsiz olduğunu da gayet iyi biliyor.

    - bu hastalık ( kanserden bahsediyor) bütün dikkatimi kendi üzerinde toplamak istiyordu.fakat ben tam aksine , dikkatimi elimden geldiğince hayatıma yöneltmeliydim.

    - katılımcılar prefrontal kortekslerini ,olumsuz uyaranlar karşısında amigdalayı devre dışı bırakacak şekilde eğitmişlerdi.

    - bilinçli zihninize dinlenme fırsatı verdiğinizde nöbeti bilinç dışı zihniniz devralır ve bu sayede yaptığınız işle ilgili en zorlu meseleleri dahi derinlikli bir şekilde değerlendirme fırsatı bulursunuz.

    - odaklanmış bir hayat sürecektim , çünkü yaşanabilecek en iyi hayat buydu.
  • teknolojinin hayatımızdaki yeri arttıkça, dikkatimizi sadece bir konuya vermek de gittikçe zorlaşıyor. bir şey üzerinde çalışırken gelen bir sosyal medya bildirimi ile elimizin telefona gitmesi, “acil” uyarısı ile gelen bir maille konuyu yarım bırakmamız çoğumuzun başına geliyordur. gün sonunda kendimizi yorgun hissetmemize rağmen, pek de bir iş halledememiş olarak günlerimizi geçiyoruz. sürekli ulaşılabilir olmak verimliliğimizi dikkat çekici şekilde azaltıyor. bize bir şey katmayan şeylere ayırdığımız zaman gün geçtikçe artıyor.

    "pürdikkat” kitabında insanın odaklanma becerisini nasıl kaybettiği ve bunu kazanmak için neler yapılabileceği yazar tarafından detaylı örnekler ile anlatıyor. kendi tecrübeleri okurları ile paylaşan newport, telefon uygulamalarından gelen bildirimleri kapatmak, herkese anında cevap yazmamak, uygulama kullanma sınırı koymak gibi yapabileceğiniz ufak değişiklikler ile hayatınızda büyük farklar yaratabileceğinize sizi ikna ediyor. odaklanma becerisini arttırmak için farklı yollar sunarak okuyucusuna bunlardan kendisine uyanı seçmesini tavsiye ediyor. kitap içerisinde bir çok çalışma ve kitap referans olarak veriliyor. bu da konu hakkında daha fazla okuma yapmak isteyenler için bir çok seçenek sunuyor.

    kitap ile ilgili nacizane yazımın tamamı için;

    https://kelimelerinzihni.wordpress.com/…/purdikkat/
  • hakkında bu kadar az girinin bulunmasına şaşırdığım cal newport kitabı. uzun zamandır vaktimi nasıl çarçur ettiğimi de anlamama vesile oldu. iş ve özel hayatında başarılı olmanın hatta bu ikisinde yaşadığınız tatmin duygusunun ne kadar odaklandığınızla korele olduğunu açıklıyor bu kitap. ayrıca ana fikri desteklemek amacıyla birbirinden güzel çalışmalara ve çarpıcı alıntılara yer verilmiş. okunduğunda ufku 2 katına çıkaran ince kitaplar arasına kafadan girer. okuyun, okutturun.
  • cal newport 'un 2016'da yayımladığı bu kitap dilimize 2017 yılında metropolis yayınları tarafından çevrilmiş. çevirmeni onu öztürk. kitabın alt başlığı 'odaklanma becerisini nasıl yitirdik, nasıl geri kazanabiliriz?'. insanı okumaya kışkırtan bir alt başlık.

    kitap iki bölümden oluşuyor. ilk kısım pürdikkat çalışmanın ne olduğuna dair. çeşitli araştırmalar, deneyler ve bu çalışma ile kendini tarihte var etmiş kişilerin hikayeleriyle desteklenen ilk bölüm bana çok derin gelmedi. yazar pürdikkat çalışmanın ve odaklanmanın ne kadar önemli olduğunun farkında ama alttan alta hep ikinci bölümü bekleyin der gibi.

    ikinci kısım ise pürdikkat çalışma hususunda uygulanacak pratik ve stratejilerin önerildiği, yazarın meramını tam olarak anlattığı kısım. o yüzden okurlar bu bölümden oldukça faydalanacaklardır diye düşünüyorum. önerilerin büyük kısmı yazarın kendi hayatından. insan, hakemli dergilere bu kadar makale yazmış, bir kaç kitap yayımlamış birisinin hayatını okuyunca bu adam yaşlıdır sanıyor ama newport sadece 39 yaşında.

    hepimiz dikkatimizi toplamakta zorlanıyoruz artık. yıllar ilerledikçe dikkat ve odaklanma becerisi giderek azalan bir olguya dönüşüyor. teknolojinin hayatımıza bulunduğumuz her an ve ortamda girmiş olması bizim bu becerimizi elimizden aldı. 100 yıl önce insanlar patır patır eserler yayımlarken, teoriler ortaya koyarken dikkatlerini toplamakta eminim çok da zorlanmıyorlardı. ama günümüzde dikkat kapasitemiz ve odaklanma becerimiz yok olan değerlerimizin başında geliyor. newport kitabın ikinci kısmında bu durumla baş edebilmek için güzel tavsiyeler veriyor. özellikle zihin emekçisi diyebileceğimiz akademisyenler ve akademisyen adayları bu bölümden epey faydalanacaklardır. ama diğer sektörlerle çalışan insanlar için bu kadar sıkı bir dikkat diyetine bence gerek yok. ben bir öğretmen olarak belli tavsiyeleri işime ve hayatıma uygun buldum.

    hayatımızda artık daha fazla dikkat çelici var. bu dikkat çelici unsurların başında da sosyal medya geliyor. son yıllarda öğrencilerden ders çalışma ve sınava hazırlık sürecinde en çok duyduğumuz şikayetlerin başında teknolojinin yarattığı dikkat dağınıklığı geliyor. odaklanma ve derinleşme gerektiren anlarda yanda telefon varsa zaten verim hak getire. insan zihni kolaya kaçma eğilimli. bir matematik problemiyle uğraşıp zorluğu yenmek yerine yarıda bırakıp telefonu ele alıp sosyal medya sörfü yapmak daha kolay geliyor. her an ulaşılabilir olma kültürü her an hayatımızı ve dikkatimizi bölüyor. bu yüzden kitabı sınav hazırlık sürecindeki gençler de okumalı.
hesabın var mı? giriş yap