• 2001'in sonlarina dogru cikmasi planlanan angel dust'in son albumu..
    ve ayni zamanda 4. albumu olmakta..
  • su parcalari barindirmakta;
    the human bondage, inhuman, unreal soul, disbeliever, last forever, unite, go this evil, the cultman, freedom awaits and killer (cover)
  • somerset maugham'ın pek bi ünlü romanı.
  • bir hafta kadar önce aklıma düşünce sahaflarda aradığım kitaptır. o günlerde gençler arasında geçmekte olan internet-kitap okumak sohbeti sırasında bir kişinin "anna karenina" yı yeniden okumakta olduğunu yazması üzerine aklıma andré maurois'in" iklimler"i ve somerset maugham'ın "of human bondage"i düştü.
    hemen sahaflara gittim. "iklimler" den bir kaç tane buldum, varlık'tan çıkmış olan vardı. ancak önce remzi kitabevi yayını olanı görmüş onu almıştım. of human bondage'in türkçeleştirilmiş adlarını pek hatırlamıyordum, kitabı bu adı ve yazar adı ile sordum. "yok" dediler. gizli veya açık rafları gözden geçirdim, yoktu. gitmek üzere çıktım, dışardaki kücük raf dolapta, 5 liralık kitaplar arasında penguin books yayını bir "of human bondage" durup duruyordu. ısrarla kitabı sorduğum, genc sahafın kitabın varlığından haberi bile yoktu. " bak buldum" diyerek kitabi uzattim; "5 lira" dedi. aldım, okuyorum.
  • yakın zamanda bitirdiğim ve şiddetle tavsiye ettiğim roman. 700 sayfa ve açıkçası çok zor okunuyor ik 300 sayfası (biraz yavaş ilerliyor) üç tane de filmi var o yüzden okuyan olur mu bilmiyorum, ancak böyle bir maceraya atılmak isteyen olursa mutlaka okunmasını destekliyorum.
    bu kitap genellikle kahramanın karşılıksız aşk yaşaması ile ilgili bir hikaye olarak bilinir fakat bu doğru değil. elbette böyle bir kara sevda hikayesi mevcut, maugham zaten kendi hayatıyla ilgili olarak da sevdiklerim beni sevmedi, beni sevenleri de ben o kadar sevmedim ve çoğu zaman içimden gelmeyen abartılı bir tutku gösterdim demiş.
    kitap hem ingilizce'de coming of age diye nitelendirilen yetişkinliğe adım atma hikayesi, hem insanların gündeli trajedileri, hayatın bize sunduğu (ya da içine hapsettiği) sınırlar, hem karşılıksız aşk, hem bir inanç kaybı (dinden çıkma) hem de özgürlük, yoksulluk, sınıf çatışması, hayatın anlamsızlığı (ya da anlamı) ve hatalardan ders alma/almama gibi birçok temaya değiniyor. bu kitabın gücü bana kalırsa oldukça evrensel düşünceleri tartışması. herkesin yaşadığı/hissettiği/düşündüğü noktaları philip'in düşüncelerinde görmek mümkün. kim olursanız olun karakterle birçok noktada özdeşleşebileceksiniz.
    kitap belki biraz gereksiz uzatılmış ama maugham'ın her konudaki düşüncelerini okumak da çok zevkli. oldukça otobiyografik olduğu bilinen kitabın kahramanın "engelinin" de kendi kekemeliğine -- ve birçok yorumcuya göre de o zamanlar açıklamak bugün gibi rahat olmadığı için -- homoseksüelliğine gönderme yaptığı düşünülüyor.

    --- az spoiler ---
    az spoilerlı özet konuyu anlamak için rahatlıkla okunabilir, tam da bozan bir spoiler değil, sonu ve olaylar anlatılmıyor
    --- az spoiler ---

    bu spekülatif mevzulara girmeden bakacak olursak roman philip adlı ve günümüzde kolaylıkla tedavi edilebilen çarpık ayak (club foot) olarak adlandırılan ortopedik bir deformitesi olan bir gençle ilgili, 1. dünya savaşı öncesi ingiltere kırsalı, londra, almanya, paris ve son olarak tekrar londra'da geçiyor. kitabın başında öksüz ve yetim kalan philip, soğuk bir adam olan amcasının yanına gönderilir. (maugham gibi). rahip olarak çalışan amca sevgi dolu olan ve çocuğu olmadığı için philip'i kendi evladı yerine koymak isteyen teyzesine de kötü davranmaktadır. okul ve ilk gençlik yıllarında çarpık ayağıyla ilgili olarak zalimce alay edlien philip zamanla engeli yüzünden büyük bir kompleks duymaya başlar ve bu ileriki yaşamını şekillendirir. philip'in özgür olmak için almanya'ya gitmesi, daha sonra tekrar ingiltere'ye dönmesi, burada kadınlarla ilk deneyimlerini yaşamaya başlaması ardından resim eğitimi almak için paris'e gitmesiyle hayatına uzun süre iletişimde kalacağı arkadaşları giriyor. philip sürekli olarak "yeni bir hayata" başlamaktadır ve muhasebecilik ve ressmlıktan sonra da doktorluğu denemeye karar vermiş olarak londra'ya dönüp tıp eğitimi almaya karar verir. fakat burada mildred adlı ve kitap boyunca okuyucunun nefret ettiği hiç ama hiç iyi bir yanı olmayan bir kıza aşık olur, ve olaylar gelişir (ki burası 350. sayfa falan herhalde)
    philip'in ekonomik zorlukları ve mildred'ın her dönüşü insanı oldukça germekte olup, roman bir hayli geç gelen sürükleyiciliğini bunlara borçlu olmaktadır.
  • somerset maugham'in en güzel romanidir kanimca.gerçi romanlarinin ve öykülerinin konusu birbirine benzerdir fakat hayatin esiriyiz gerek çözümlemeleri(çözümleme dedikse öyle felsefi anlamda degil) ,gerekse insani iliskilerini müthis derecede gerçekçi anlatmasi okuyani bagimli kilar.romanda en etkileyici bölümlerden biri sudur efendim;philip paris günlerini ve memurluk hayatini türlü hayallerle gecirerek icine ettikten sonra biraz da amcasindan para sögüslemek ve bir baltaya sap olabilmek amaciyla tip okumaya karar verir..birkaç yil kasip 30 yasinda tibbiyeyi bitirir..hayat yorgunu philip in meslegini yaptigi yerde yasli ve kil bir doktor vardir.philip hayattan yedigi parmaklarin ve icinde bulundugu yasin verdigi olgunlukla doktora pasif aktiflik yaparak seyine takmaz..ama garip bir sekilde kendini de sevdirmeyi basarir.bir zaman sonra sira özel sorulara gelir:yasli olani philip e
    "kaç yasindasin?" diye sorar
    "otuzundayim"
    "neden bu kadar geç kaldin diplomani almaya?"
    "yirmiüç yasinda basladim,arada da iki yil okuyamadim"
    "neden?"
    "parasizliktan."
    ıste efendim hayat insani bazen o kadar yoruyor ki adamin agzina eden seyleri bile artik dert yanmadan söyleyip geçecek dereceye geliyorsunuz..güzel romandir vesselam..
  • türkçeye hayat hüzünleri adıyla da çevrilmiştir. maugham bu kitabında (tamamen) kendisini ve beni anlattı.

    .../...

    + resmi bıraktığına pişman mısın?
    - hayır
    + doktorluk hoşuna gidiyor herhalde?
    - bilakis hiç sevmiyorum ama ne yapayım? tıp tahsilinin ilk iki senesi çok sıkıntılıdır, diye herkes söylüyor. maalesef bende ilim kafası da yok.
    + ama artık durmadan meslek de değiştiremezsin ya!
    - yok, bunda karar kıldım, artık. staja başlayınca hoşuma gidecek sanıyorum. beni bu dünyada en çok ilgilendirecek konu insanlar olduğuna göre insanlarla haşır neşir olmak fena olmayacak. sonra etrafıma bakıyorum da, insanı en fazla bağlayan meslek gene doktorluk. illa bi yere çakılıp kalmaya gerek yok. nerde olsa ekmeğini çıkarırsın.
    + demek belirli bir yere yerleşmeye niyetin yok?
    - hiç olmazsa uzun bir süre için, hayır. stajımı bitirdikten sonra bir geminin doktorluğunu almak istiyorum. doğuya gideceğim, malaya, siam, çin, oraları... diyar diyar gezmek arzusundayım. dünyayı görmek istiyorum. parasız bir insanın dünyayı dolaşmak için tek çaresi de doktorluk mesleğine atılmaktır.
  • (bkz: somerset maugham)’ın başyapıtı olarak kabul edilen insanın esareti, (bkz: modern library)’nin 20. yüzyılda ingiliz dilinde yazılmış en iyi yüz roman listesine dahil edilmiştir. yazar, başlığını (bkz: baruch spinoza)’nın (bkz: ethica) adlı yapıtının bir bölümünden aldığı romanında, gerçekle kurguyu iç içe geçirmiştir. özyaşamıyla büyük ölçüde paralellikler taşıyan bu romanda, küçük yaşta öksüz kalıp akrabaları tarafından büyütülen, bir ayağı doğuştan sakat olan philip’in uyum sağlamakta zorlandığı yatılı okul günlerinin ardından acılı olgunlaşma yıllarını anlatır. önce muhasebeciliği deneyen, daha sonra sanat eğitimine yönelen philip, en sonunda londra’da tıp eğitimine başlar. orada onu yıkıma sürükleyecek ve hayatını altüst edecek bir aşk macerası beklemektedir.
  • türkiye iş bankası kültür yayınlarından modern klasikler serisi 95 nl sırada yayımlanmıştır.
  • “mutluluğa teslim olmak yenilgiyi kabul etmek olarak görülebilir ama bu çoğu zaferden daha güzel bir yenilgi.” gibi muhteşem bir cümleyi 800 sayfanın sonuna saklamış harika kitap
hesabın var mı? giriş yap