• ernst lubitsch'in 1939'da çevirdigi amerikan filmi. greta garbo, sovyet hükümetinin, büyük düşes swana'nin -her kim ise artık- devrim sırasında el konan mücevherlerini satmak için paris'e gönderdigi gizli ajan ninotchka rolündedir. ajan gizli olmasına gizlidir ama stalin'vari bir üniformasi vardır üzerinde, maşallah erkek gibidir, aklını devrime adamıştır, vucudunun ise farkında bile degildir. paris'te görmek istedigi ilk sey "büyük sanayi ürünü, teknoloji zaferi" olan olan eiffel kulesi, paris hakkında ögrenmek istedigi ilk sey ise, şehrin nasıl ısıtıldıgıdır. (gerçi annem de versailles'i gezerken benzer bir soruyu bana sormustu ama onun durumu baskaydı). kendisinin tam tersi ; erkek, sefa meraklısı, kapitalist kafalı -ne demekse- melvyn douglas ile tanısır gizli ajanımız ve… keşifler başlar. ikisinin bir aksam yemegi sahnesi vardır ki, "paris'in bir yarısı diger yarısına iyi aksamlar dilerken", gece yarısının nasıl gececegini tahmin etmek güç olmaz.

    ernst lubitsch greata garbo'yu gülmeye ikna etmistir bu filmde. gerçek hayatta, o muhtesem haline hiç yakışmayacak bir gariplikte gülen, bu yüzden de filmlerde gülmekten kaçınan greta garbo bu filmde gülmüş, o gülüş de hayatında hiç gülmemiş olan ninotchka'ya pek yakışmıstır. (ama greta garbo işi sağlama almak için dublaj yaptırmıs o gülüs sahnesinde, zira garip sesler de çıkarıyormus kendisi, gülerken)..

    bu komedi gibi duran filmde stalin sovyetlerinin, animal farm'i andırır bir tahlili vardır. sonuçta olan olmus, ninotchka kadınlıgını, ya da insanlıgını* keşfetmıştir. darısı tüm ninotchka'larin basına**.
  • 1957de silk stockings gibi harika bi müzikalle coverlanmış film.
  • greta garbo filmin ilk yarisinda ai chatbot rolundedir, habire ayar verir onune gelene. sonradan acilir, serpilir, guzelliginin farkina varir, kafasina buldugu en huni bicimli sapkayi gecirerek kendini melyvn douglasin kollarina atar. hatundaki degisimin islenisi pek gercekci degildir, hatta zaman zaman rahatsiz edicidir nerdeyse. ama bu da kismen masal olarak kabul edilmesi gereken filmlerden.. bi de filmin son bikac dakikasi constantinopleda gecer, ve turklerin don't put your nose where it smells bad gibi bir deyisleri oldugundan bahsedilir, onu cozemedim, nedir, nerden cikmistir acaba..
  • filmin senaryosunu billy wilder ile charles brackett yazmislardir. ama lubitsch'de katkida bulunmustur. wilder söyle bir anektod anlatir misal: brackett ile beraber uzuun uzun kadinin kapitalizmle olan caprasik iliskini anlatan, ilk tanismasini gösteren bir sürü sahne yazarlar. sonra lubitsch gelir, fazla uzun oldugunu söyleyerek düsünmeye koyulur. tuvalete gidip geldikten sonra, "buldum, sapka!" diyerek konuyu cözümler. ninotchka sapkayi önce gülünc bulur, sonra arzular, ve ufacik bir hamleyle senaryo zenginlesir. lubitch touch dedikleri bu olmasin sakin?

    bunun disinda garboseverler garboyu sevsin, ben kendisine bu rolü yakistiramamisimdir oldum olasi. bluebeards eight wife'daki komik olmaya calisip beceremeyen gary cooper'a benzetirim hafif, ama garbo katbekat iyidir elbette cooper'dan.
  • propagandist ya da değil, politik güldürü olacam şiarıyla komik olmaktan çok gülünç olabilmiş zottirik bir filmdir. wilder ve brackett imzalı ışıl ışıl diyalogları ve lubitsch gibi marka olabilmiş rejisörüne rağmen senaryonun, kendini komediye inandırmış halde hoyratlaşması ve sonlara doğru filmin logaritmik bir ivmeyle sürünür hale gelmesine rağmen hala orda burda önemli filmler arasında kabul görmesini pek garipsiyorum. hem yemişim garbo'yu, asıl benim gülmem gerekmiyor muydu arkadaş?
  • romanı için : (bkz: ninoçka)
  • --- spoiler ---

    melchior lengyel'in hikayesinden charles brackett, billy wilder ve walter reisch'ın senaryolaştırdığı ve ernst lubitsch tarafından çekilen 1939 tarihli unutulmaz mgm filmi. filmde, başrollerde greta garbo, melvyn douglas, ina claire ve bela lugosi vardır. temelde bir komedi filmi olmasına karşın (garbo'nun ilk komedi filmi), stalin dönemi sovyetler birliği'ni katı ve baskıcı bir devlet olarak göstermesi bakımından siyasi açıdan çok önemli bir filmdir. filmde, paris ve fransa özgürlük ve demokrasi sembolü olarak resmedilirken, filmin sonlarındaki sahnelerin geçtiği sscb ise baskıcı ve diktatörlük yönetimi altındaki bir ülke görünümdedir. öyle ki, radyoda bile müzik eserleri çalmamakta (no music) ve bunun yerine propaganda haberleri okunmakta, hatta özel mektuplar bile sansürlenmektedir. buna karşın, paris'e elmas pazarlığı için gelen sovyet ajanları, bence epey saf ve sevimli olarak gösterilmiştir. filmdeki razinin karakteri ile stalin, kont leon karakteri ile de troçki resmedilmek istenmiş olabilir. ayrıca başlarda robot gibi davranan (her konuda) ve inanmış bir komünist olan ninotchka'nın (garbo) paris'te geçirdiği dönüşüm ile komünizm karşıtı liberalizm propagandası yapılmıştır. kafasına çömleğe benzer bir şapka takmakla başlayan bu dönüşüm, makyaj yapmak, şık kıyafetlerle operaya ve restoranlara gitmek ve alkol almakla devam etmekte ve sonuçta, ninotchka, kont leon'la yaşadığı aşk neticesinde görev için geldiği istanbul'dan onunla birlikte paris'e dönmeye karar vermektedir. ikinci dünya savaşı'nın başladığı dönemde gösterime girmesine karşın gişede büyük başarı kazanan film, sovyet rusya ve onun uydusu olan ülkelerde yasaklanmıştır. 4 dalda oscar'a aday olan film, böylelikle akademi'de de kabul görmüştür. filmdeki garbo-douglas kimyası gerçekten oldukça iyidir. sonuçta, önemli bir klasiktir ve mutlaka sinemaseverlerin arşivlerinde yer almalıdır. filmin türkçe adı ise gülmeyen kadın'dır. ayrıca filmde enternasyonal marşı ile ça c'est paris şarkısı da çalar. son olarak, 1957 tarihli ünlü silk stockings, bu filmin birebir yeniden çevrimidir.

    imdb.com - http://www.imdb.com/title/tt0031725/awards

    wikipedia - https://en.wikipedia.org/wiki/ninotchka

    trailer - https://www.youtube.com/watch?v=mp3gmdopsim

    --- spoiler ---
  • komedi türünün ustalarından, neredeyse her filmi şimdiki komedilerden fersah fersah iyi olup diyalogları ve olayları sonuna dek eğlendiren ernst lubitsch'in eğlenceli filmlerinden ninotchka. senaryoyu komedinin diğer ustası, lubitsch'i ustası olarak gören billy wilder ve wilder'le birlikte pek çok klasiğe imzasını atmış senarist charlest brackett yazmışlar. dönemin ünlü aktrisi greta garbo'yla aktör melvyn douglas'ın başrollerini üstlendiği film robottan farksız, duygusuz olan, gülmeyen, eğlenmeyen, sadece ve sadece rusya'yı ve görevini düşünen ninotchka'yı merkeze koyup kapitalizm-komünizm, fransa-rusya farklarını komik bir üslupla işliyor. ilk bir saati şahane. tam bir kapitalist olan kont'un ninotchka'ya âşık olmasından sonra onu tavlama çabaları, ama ninotchka'nın görevi dışında hiçbir şeyi önemsememesi, sovyet rusya'ya dair hiciv... her şey şahane. diyaloglar tam da lubitsch ve wilder'dan beklenecek düzeyde. kaliteli, komik.

    lakin son 50 dakikaya girilince film kan kaybetmeye başlıyor. 1939'da çekildiği için filmde olacakları, finali tahmin etmek zor değil. lakin ninotchka'nın dönüşümü hem hızlı oluyor, hem de inandırıcı kılınmıyor. mahkeme duvarı suratlı ninotchka'nın birden normal bir insana dönüşüp eğlenmeye başlaması inandırıcılığı yıkıyor. gerçekten de birden oluyor. keza kont'a âşkı da öyle. sonrası da pek iyi ilerlemiyor. ninotchka normal bir âşığa dönüştükçe filmin mizahı azalıyor, klişeleşiyor, etkilemez oluyor. keza filmin yan öyküsü olan mücevher meselesi de başta eğlenceli işlenirken son 50 dk'de sıkıcı bir şekilde işlenmeye başlıyor. velhasıl komünizm ve kapitalizm üzerine güzel espriler mevcut, lakin bir süre sonra iyice azıtıp anti-komünist bir filme evriliyor. dengeyi sağlayamamışlar. gerçi zaten daha başta sovyet kadınını robotlaştırarak anti-komünizm propagandasını başlatıyorlar ama itiraf etmeliyim ki filmi eğlenceli kılan da kadının robotsu halleri.

    özetle eğlenceli espriler, enfes bi 50 dk, eğlenceli karakterler mevcut. lakin 1. saatten sonra sıkıcılaşıyor, lubitsch'in ortalama filmlerinden oluyor. gene de şans verilebilir. anti-komünizm propagandası da gözü kör etmiyor en azından. 2017 filmi the death of stalin'de kör etmişti.
  • -cezamı çektim şimdi müzik dinleyelim.
    +evet radyoyu açalım.
    -radyo mu, o da ne?
    +radyo taksitle aldığın küçük bir kutudur ve daha ayarını yapmadan sana yeni bir modelinin çıktığını söylerler.
  • "kırlangıçlarımız kışın bizi bırakıp kapitalist ülkelere gittiğinde hep biraz kırılırdım. şimdi nedenini anlıyorum. bizde yüksek idealler, onlardaysa iklim var."
hesabın var mı? giriş yap