• 208 dakikalık bir film ziyafeti.

    edit: tamamını izlememe rağmen neden 208 dakika demişim anlamadım. gelmiş geçmiş en muhteşem filmler arasındadır. hele ikinci dünya savaşından yeni çıkmış japonyada böyleşinde kişisel eleştiri yapabilen bir filmin olabilmesi japonların büyüklüğüdür... peki ya türkiye de? belki 100 sene içinde.
  • genellikle kwaidan ve harakiri filmleriyle bilinen masaki kobayashi'nin üçlemesidir. sırasıyla no greater love (1959), road to eternity (1959) ve a soldier's prayer (1961). savaş karşıtı filmlerin belki de en bilinmeyeni ama en sağlamlarından biri de denilebilir. akira kurosawa'nın kagemusha ve ran filmlerinin başrol oyuncusu tatsuya nakadai bu filmde de döktürür. üçlemenin toplam süresine aldırmadan (yaklaşık dokuz saat) bi oturuşta izlenmesi tavsiye edilir. zira vakti zamanında japonlar arasında bu filmi akşam izlemeye koyulup; sinema salonunu sabaha karşı terkedip işlerine gidenler olmuştur.
  • nazarımda japonyanın gelmiş geçmiş en büyük yönetmeni olan masaki kobayashi'nin 1959-1961 yılları arasında kameraya aldığı 10 saatlik aşmış serisi. 2. dünya savaşı sırasında torpille cepheye gitmekten kurtulan ana karakterimiz gönderildiği maden ocaklarında çinlilere yapılan eziyetlere katlanamaz ve bir şeyler yapmaya çalışır. bundan hoşlanmayan kimselerce cepheye gönderilir ve olaylar gelişir.
  • malesef ülkemizde çok az bilinen bir şaheserdir. gerek 3 filmin süresinin 10 saat civarında olması gerekse kapladığı dosya boyutunun fazla olması sebebiyle download için tercih edilmeyen bir film. kesinlikle zaman ayırıp izlenilmesi gerekir
  • entrye kimseye bir şey katmayan kişisel bir detayla başlamak istemezdim ama belirtmem gerek: bu seriyi izleyeli 9 yıl oluyor. yalnız o kadar muhteşem, öyle müthiş bir üçleme ki hala aklımda. hatta abartayım benliğimde diyeyim. 20li yaşlarımın tam başında ve haliyle şimdi olduğumdan çok çok daha optimist ve biraz daha idealisttim izlediğim zaman. bu seri beni öylesine çarptı ki... bu seri "gerçekliği", "gerçek dünyayı" acımasız, gaddar, hain ve umursamaz bir tokat gibi öyle bir çarpıyor ki beynine, kalbine, midene hiç unutmayacağın ve acısı her zaman hissedilecek güzel, önemli ve hüzünlü bir darbe alıyorsun. en azından benim için böyle oldu.

    her zaman güzel bir kitabın güzel bir filmden karşılaştırılamayacak kadar daha iyi olduğuna inandım, bunu savundum hatta kendimce buna tanık oldum. yalnız çok çok az film vardır ki gerçekten de "kitap gibi" diyebildim. bu üçlemenin üç filmi işte bu kategorideki liste başım. senaryosu zaten çok güzel 6 ciltlik bir romandan alınmış ama kobayashi bu mükemmelliğin üstüne sinemanın eşsizliğini de katabilmiş.

    spoiler olur mu emin değilim*** ama konusuna çok kabaca değinirsem ikinci dünya savaşı sırasında totaliter* japonya'da yeni mezun idealist, sosyalist, pasifist bir gencin önce japonlar tarafından kolonize edilen mançurya'da göreve başlaması sonra da orduya alınması ve bu sırada ne kadar çırpınsa da, tabire caizse kantvari etiğine ne kadar tutunmaya çalışsa da şartların dayattıkları sonucunda tek amacı hayatta kalmak olan* bir yaratığa dönüşmesi. senaryosunu aldığı romanın ciltleri gibi 3 filmin içindeki 6 bölümden oluşuyor seri ve herbir bölüm ana karakterimizi daha da "geliştiriyor". ana karakterimiz bu sırada sırasıyla idealist genç, esir kampı sorumlusu, rütbesiz er, kaçak, sovyetler savaş esiri ve tek isteği evine, bütün bunlardan hemen önce evlendiği eşine dönmek olan bir "canavar"a dönüşüyor.

    serinin herbir bölümü ayrı ayrı yıkmıştı beni ama özellikle sovyetler savaş esiri olduğu ve sonrasında hayatta kalma mücadelesi verdiği son film... uf.

    yakınlarda bir daha izleyeceğim. artık 30 yaşında olan bir adam olarak aynı duyguları hissedecek miyim bilmiyorum (zaten şu zamana kadar bir daha izlemememin nedeni biraz da bundan korkmamdır). belki de bu sefer hiç beğenmeyeceğim ama bildiğim şey ilk izlediğim zamanki bana verdiği duyguları hiçbir zaman unutmayacağımdır. belki seriyi bir daha izledikten sonra bir edit yaparım, hem bu sefer dokuz sene önce izlemiş olmanın verdiği önyargı da olmaz, serinin bitimindeki düşüncelerimi, hislerimi direk taze taze yazarım.

    the human condition serisi olarak geçen trilojinin film adları şunlar:

    the human condition ı: no greater love
    the human condition ıı: road to eternity
    the human condition ııı: a soldier's prayer

    uf.
  • masaki kobayashi'nin savaş eksenindeki insanlığın tüm hallerini kusursuza yakın bir anlatımla sinemaya aktardığı epik üçlemesi. tamamını izleme fırsatı bulabilen çoğu kişi için, savaş konulu en iyi film olarak nitelenebilir. en azından `şimdiye dek yapılmış en derinlikli ve çarpıcı savaş karşıtı film` diyebiliriz. savaşı bir karakter etrafında ama çoğu emsalinin aksine bütün taraflarıyla inceliyor. nitekim bugün adını ve namını herkesin bildiği savaş filmlerinin çok büyük bir bölümünden daha önce yapılmış bir film olmasına rağmen onların da bir özeti niteliğini taşıyor diyebilirim. hedefi zafer kazanmak ve bu uğurda öldürmek değil, sadece yaşamak olan insanların hikayesi var filmin merkezinde. savaşın sadece kan akıtan yüzünü değil daha ziyade kan donduran yüzünü izliyoruz bu filmde. savaşı sadece bir şiddet olayı ya da belli bir dramatik hikayenin arka planı olarak değil; tüm unsurları ve yönleriyle anlatıyor. bol kanlı savaş sahneleri, silahlar, bombalar, patlamalar ve tabii ki şiddet pornosuna alıştırılmış ve savaşın kendisine yabancılaşmış insanoğluna, aslında savaş dediğimiz şeyin ne olduğunu ve bunun bedelini kimlerin nasıl ödediğini neredeyse kusursuz bir biçimde anlatabilmiş kobayashi. ne var ki bütün bunları yaklaşık 10 saat gibi oldukça uzun bir zamanı kullanarak yapıyor. sürenin bu kadar uzun olması ve filmin temposunun yavaş olması birçok izleyiciyi zorlayabilir ancak bu durum hikayenin sürükleyiciliğini azaltmıyor. sonuç olarak, bu film bana göre sadece japon sinemasının değil tüm sinema tarihinin yüz akı. eğer kurosawa, ozu yada mizoguchi filmlerini bilmesem, şimdiye dek yapılmış en iyi uzakdoğu filmi bile diyebilirdim.

    japonlar gelenekçi ve savaşçı bir millettir, işte bu yüzden sanırım savaşın etkilerini en iyi bilen milletlerden de birisidir. bu filme ilaveten yine japonya'dan savaşın etkilerine dair bir diğer önemli örnek için; (bkz: hotaru no haka)
  • ünlü japon yönetmen masaki kobayashi nin yönettiği başlıca rollerini tatsuya nakadai, michiyo aratama ve chikage awashima nın oynadığı yaklaşık 10 saatlik üçlemenin birinci filmi. 1959 yapımı film, japon savaş makinasına demir cevheri çıkaran bir maden ve madene getirilen çinli esirlerle hümanist kaji 'nin ilkel yönetime kafa tutmasını hikaye ediyor. savaştan yeni çıkmış japonya' da bir japon yönetmenin oldukça gerçekçi bir şekilde kendi toplumunu va askeri yönetimi yerden yere vurması filmimizin değerini oldukça artırıyor. ilk bölümü yaklaşık 3.5 saat sürmesine rağmen su gibi akan ve insanlık dersi veren mükemmel bir film.izleyelim izlettirelim..
  • 2. dünya savaşı temalı, muhtemelen en iyi filmlerdendir. okumak isteyen için link
  • 2. dünya savaşı esnasında kaji isimli japon bir muhalif mançurya'da bulunan bir hapishane kampında amir olarak çalışmaktadır. asker olmak istemez ama mahkumların refahı için elinden geleni yapar. çinli mahkumların kaçma girişimi kaji'nin yardım ve yataklık etmekten tutuklanmasına neden olur. bunun üzerine savaşa dahil olmak durumunda kalır.

    japonya 1959 imdb 8.5
hesabın var mı? giriş yap