• 1911-2002* yılları arasında yaşamış türk diplomatıdır .. yahudi kökenli türk vatandaşlarımızın gönlünde ayrı bir yeri de vardır..

    zira, marsilya'da 1942 yılında 80 türk vatandaşı olan yahudinin, naziler tarafından trenlerle auschwitz' e gönderilmesini engellemiş, pek çok yahudi'ye de türk pasaportu vererek nazi soykırımından kurtulmalarını sağlamıştır..

    ikinci dünya savaşı'ndan sonra, new york'ta konsolos /tayland, yeni delhi, tahran, isveç ve polonya'da büyükelçi olarak görev yapmıştır..*
  • oğlu muhtar kent efes pilsen'de bayağı önemli bir görevdeydi, ki galiba hâlâ öyle.
  • deli titizdi rahmetli. evet aile içinden aldığımız istihbaharata göre özellikle de halılara düşkünlüğü ile bilinmekteydi. çamurlu ayakkabılarmış, yok efendim adetlermiş takmadığından, pek bir baş ağrıtmıştı çeşitli ülkelerde. kitaplardan bildik, belgesellerden tanıdık, halbuki çok sevdiğimiz bir büyüğümüzün aile büyüğüymüş...
  • necdet kent hakkinda the daily telegraph gazetesi 26 eylul 2002 tarihli sayisinda soyle bir yazi yayinlamis:

    toplama kamplarina giden trene binerek musevileri kurtaran türk diplomat: necdet kent

    91 yaşında istanbul'da vefat eden necdet kent, ikinci dünya savaşı sırasında musevileri nazi kamplarından kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atan bir türk diplomatıydı.

    kent, 1943 yılında marsilya'da türk başkonsolosuydu. bir akşam, konsolosluktaki yardımcısı, o bölgede yaşayan türk musevilerin alman toplama kamplarına gönderilmek üzere hayvan vagonlarına yüklendiklerini bildirdi. kent, bunun üzerine hemen saint charles tren istasyonuna gitti.

    kent trene yaklaştı ve daha sonra hatıralarında bu olayı şöyle anlattı: "o akşama dair hatıralarımdan silinmeyecek olan tek anı, vagonlardan birinin üzerinde gördüğüm, 'bu vagona 20 baş hayvan ve 500 kilo ot konulabilir' şeklindeki yazıydı."

    kent'in kısa sürede fark edeceği gibi bu vagonların içinde tıka basa sıkıştırılmış 80 kişi vardı. istasyondaki gestapo kumandanı, kent'in orada bulunuşundan haberdar olunca kendisine yaklaştı ve hemen ayrılmasını istedi. ancak kent, nezaketini zorlayarak, bu insanların türk vatandaşı olduklarını ve ortada hemen düzeltilmesi gereken bir hata bulunduğunu söyledi.

    gestapo kumandanı, kendisinin sadece emirleri yerine getirdiği ve vagonlardaki bu insanların türk değil, sıradan museviler oldukları şeklinde yanıt verdi. kent, daha sonraki hatıralarında şunları söylemişti: "tehditlerimin sonuçsuz kaldığını gördüğüm zaman birdenbire yardımcım sid iscan'a döndüm ve 'hadi gidiyoruz, biz de bu trene biniyoruz' dedim. beni durdurmaya çalışan askeri bir kenara iterek vagonlardan birine bindim. böylece yalvarma sırası gestapo subayına gelmişti. hiçbir uyarıya yanıt vermedim ve tren de hareket etmeye başladı."

    tren bir sonraki istasyonda durdu ve alman subayları trene binerek, marsilya'da trenden ayrılmasına izin verilmediği için kendisinden özür dilediler. dışarıda kendisini ofise geri götürmek üzere bekleyen bir mercedes vardı. ancak kent yerinden kımıldamadı. anılarında bu olaydan şöyle bahsetmişti: "musevi oldukları için 80'den fazla türk vatandaşının bu hayvan vagonlarına yüklendiklerini ve benim de, böylesi bir davranışı reddeden bir hükümetin temsilcisi olduğumu açıkladım."

    onun bu taviz vermeyen tutumuyla şaşkına dönen almanlar herkesi trenden indirdiler ve bu drama bir son verdiler. kent, daha sonra şöyle demişti: "kurtardığımız insanların boynumuza ve ellerimize sarılmalarını, gözlerindeki minnettarlığı ve sabaha karşı yatağa giderken duyduğum iç rahatlığını unutamam."

    ismail necdet kent, 1911 yılında türkiye'de doğdu, new york üniversitesi'nde kamu hukuku okumaya gitmeden önce istanbul galatasaray lisesi'nde eğitim gördü.

    kent, 1937 yılında dışişleri bakanlığı'na girdi. 1941 yılında tayin olduğu ve 1944 yılına kadar kaldığı marsilya başkonsolosluğu görevinden önce atina'ya başkonsolos muavini olarak atandı.

    kent'in nazi işgali altındaki fransa'da geçirdiği yıllardaki kahramanlıkları alman toplama kamplarına giden treni durdurmakla sınırlı değil, aynı zamanda güney fransa'da yaşayan veya oraya kaçan, geçerli türk pasaportu olmayan birçok türk musevi'ye türk kimliği sağladı.

    kent bir keresinde, gestapo karargahına giderek, erkeklerin musevi olup olmadıklarını anlamak için sokaklarda soyulmalarını protesto etti. alman komutanını azarlayarak, sünnetin, bir kişinin musevi olduğunu kanıtlamak için yeterli olmadığını söyledi.

    kent anılarında, "komutanın gözlerindeki boş bakışları gördüğüm zaman, ne demek istediğimi anlamadığını farkettim ve onların doktorları tarafından muayene edilmeye razı olabileceğimi söyledim" diyor.

    kent savaştan sonra türkiye'nin new york başkonsolosu olarak görev yaptı ve bunu takiben yeni delhi, stockholm ve varşova'da büyükelçilik görevlerinde bulundu.

    artık emekli bir diplomat olan kent'e, 15 mayıs 2001 tarihinde, israil'den gelen ve üzerinde "bir can kurtarmak dünyayı kurtarmak gibidir" yazan özel bir madalya ile beraber türkiye'nin en yüksek şeref madalyalarından birisi olan üstün hizmet madalyası verildi. bu tören sırasında kent, "benim yaptığım, yapmam gereken şeydi. birşeyler yapmam gerektiğini biliyordum" dedi.

    kent, evli ve bir erkek çocuk babasıydı.

    asli ingilizce olan yukarida okudugunuz yazi alin teri degil copy paste'tir, asagidaki adresten araklanmistir: http://www.byegm.gov.tr/…/2002/09/27x09x02.htm#%207

    daily telegraph'ta cikan orijinal yazi ise asagidaki adreste mevcuttur: http://www.telegraph.co.uk/…s/2002/09/26/db2602.xml
  • cunda da eski bir degirmen ve kilise nin rahmi koc ve muhtar kent tarafindan restore edilerek yapılan yeni kutuphanenin adi.
  • hikayesini yeni okuduğum, insancıllığına ve cesaretine hayran olduğum insan. savaş zamanında masum insanları korumak için benzer şekilde örnek olan diğer türk diplomatları için (bkz: selahattin ülkümen) ve (bkz: namık kemal yolga)
  • ikinci cihan harbi'ni takip eden yıllarda bir süre, tc dışişleri bakanlığı özel kalem müdürlüğü görevini ifa etmiştir.
  • 80 türk pasaportlu yahudi'yi, toplama kampına giden trenden son anda kurtarmış büyük kahramandır. ayrıca çok zeki olduğu da açık.

    kahramanlığı ve zekiliği şu olayda birleşerek gün yüzüne çıkıyor: yahudi'ler trene bindirilmişti ve ss subayı indirmemekte kararlıydı. ne kadar dil dökse de indirmeyeceği kesindi. daha üst komutanlarla görüşecek, ss subayının fikrini değiştirecek bir imkan da o kısıtlı zamanda yoktu. necdet kent de bunun üzerine, trene kendi de bindi. bir nevi "hadi şimdi de gönder bakalım" demiş oldu. almanlar diplomatik kriz çıkacağını anlayınca, bir sonraki istasyonda necdet kent'ten özür dileyip yahudi'leri de serbest bıraktı.

    normalde sıradan bir türk diplomatının, üst düzey bir alman subayının fikrini değiştirecek güçte olması ihtimali düşüktür. orada trene konulmuş yahudi'leri bu yolla kurtarma ihtimali de düşüktür. ama necdet kent olayı farklı bir mecraya taşıyıp, iki ülke arasında diplomatik kriz çıkabilecek bir durum yaratınca 80 canı kurtarabilmiştir.

    bu arada necdet kent ile ss subayının arasındaki diyalog da ilginçtir. ss subayı, "yahudi yahudidir, türk vatandaşı olması fark etmez" demiştir. necdet kent ise türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının eşit olduğundan yola çıkarak, trendeki türk'ler yahudi de olsa alacağı konusunda ısrar etmiştir.
  • yrd. doç. dr. deniz tansi'den hakkında bir makale; https://www.academia.edu/…ews_life_in_the_holocaust
  • 2.dünya savaşı yıllarında büyük cesaret göstererek onlarca yahudiyi kamplardan, gaz odalarından kısacası ölümden kurtarmıştır. bir türk'ün yapması gerekeni yapmıştır, imkansızı başarmıştır. ha bir kurt'un ağzından koyunu kurtarmak ha bir nazi'nin elinden yahudiyi kurtarmak. pek fark yok gibi.

    yıllar sonra yahudiler bu cesaretinin ve yardımının karşılığını oğlu muhtar kent'i coca-cola ceo su yaparak vermişlerdir.
hesabın var mı? giriş yap